Güzellik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Güzellik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2010 Cuma

Doğru giyinmenin püf noktaları



Kısa boy, dar omuzlar, geniş kalçalar...Herkesin bir kusuru var! Önemli olan bunları gizlemenin yolunu bilmek.


KISA BOYLUYSANIZ...

Pantolon: Eğer vücudunuzun üst kısmını uzun göstermek istiyorsanız düşük belli pantolonlar tercih etmelisiniz. Bacaklarınızı olduğundan uzun göstermek için ise yüksek belli ve düz inen pantolonlar seçin. Kontrast renklerden ve iri desenlerden kaçının. Canlı renkleri üstünüzle aynı tonlarda olmak kaydıyla rahatlıkla kullanabilirsiniz.


Ceket ve gömlek: Fazla uzun veya belde biten kısa ceketlerden kaçının. Bele oturan ve kalça hizasında kalan modeller seçin. Düşük belli bir pantolon giymek istiyorsanız üzerine saçaklı, püsküllü veya payetli bir gömlek kullanabilirsiniz. Altla üst arasında renk kontrastları yapmayın, illa bir kontrast yapmak istiyorsanız, kumaş türü kontrastları uygulayın: ipek bir elbise üzerine jean ceket gibi.


Elbise: Tek renk ve düz kesim elbiseler silueti daha uzun gösterir. Ayrıca kadınsı ve seksi kesimleri de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Etek boyu baldırların ortasına hatta topukların hemen üstüne kadar inebilir.


ŞİŞMANSANIZ...

Pantolon: Pantolonlarınızı mümkün olduğunca krep gibi dökümlü kumaşlardan seçin.


Üst: Özellikle pantolon üzerine, bacaklarınızın üst kısmına dek inen uzun tunikler giyin. Göz alıcı, dikkat çekici büyük desenler yerine tek renk ve koyu tonları tercih edin. Dekolte kullanmaktan kaçınmayın ama kalın ve belinizi saran kemerlerden Kaçının!



Ceket: Dökümlü kumaşlardan olanları tercih edin; mümkünse önünü iliklemeden giyin. Ceketlerinizde büyük vatkalar yerine daha küçük, omuzlarınızı hafifçe yükseltecek vatkalar kullanın.


Elbise - etek: Asla vücudunuzu sarmamalı: streç kumaşlara veda edin! Vücuda yapışmayan, uçuşan kumaşlar idealdir. Renk olarak daha çok tek renk ve koyu tonlar kullanın. Emprime seviyorsanız minik desenlileri tercih edin. Etek boyu baldırlarınızın hemen altına dek inmeli; daha uzun boylar da rahatlıkla kullanabilirsiniz.


GENİŞ KALÇALIYSANIZ...

Pantolon: Geniş pantolonlarla kalçalarınızı kamufle etmeye çalışmayın. Dökümlü kumaştan dikilmiş, düz kesim pantolonlar giyin. Her zaman koyu ve tek renk tercih edin. Asla ve asla tayt giymeyin!


Üst: Üstünüz ince ve kalçalarınız genişse, vücudunuzdaki bu farkı yok etmeniz gerekiyor. O halde, dikkati vücudunuzun üst kısmına çekecek tarzda gömlek, kazak, tişört vb. giymekte tereddüt etmeyin. Çiçekler, geometrik şekiller, karışık renkler, hatta büyük aksesuarlar kullanın, minik dekolteler uygulayın. Göz ve dudak makyajına ağırlık verin.


Elbise - etek: Eteklerinizde dökümlü kumaş ve nötr renkler (siyah, gri, bej gibi) kullanın. Verev kesim ve büzgülü modellerden kesinlikle kaçının. Bel oyuğu kalçanın hemen üzerinden başlayan kesimler tercih edin. Elbisede dikkat etmeniz gereken nokta, göğüslerinizi belirginleştirmek, kalçanızı ise saklamaktır. En doğru model, bel hattı olan ama bele fazla oturmayan, kalça yuvarlağını çıkarmayan düz kesimlerdir. Diz altı etek boyu en ideal olandır.


BOYUN DEKOLTESİ

Boynunuz uzunsa, her tarzı uygulayabilirsiniz. Özellikle, yuvarlak açılmış dekolteler ve boyna bağlanmış küçük bir fular çok hoş duracaktır.


Boynunuz kısaysa, “V” yakalı bluzlar veya “V” açılmış dekolteler tercih edin; boynunuz daha uzun görünecektir. Fular kullanmamaya çalışın; boynunuzu iyice kısaltıp omuzlarınıza gömülmüş gibi gösterir. Bunun yerine omuzlarınıza bir şal alın; böylece “V” dekolteniz de kapanmamış olacaktır.


OMUZ DEKOLTESİ

Omuzlarınız kareyse, asimetrik omuz dekolteli veya kolsuz kıyafetler seçin.


Omuzlarınız yuvarlaksa, ince askılı giysiler sizin için idealdir.


Omuzlarınız düşük ve darsa, reglan kollu kıyafetler giymeyin. Omuz başlarını ortaya çıkaran, derin kol oyuğu olan giysiler omuzları daha geniş gösterir.


AYAKKABI SEÇİMİ

Topukta esas, kıyafetin etek uzunluğudur. Diz ve diz altı hizasındaki bir etek uzunluğuyla 7 cm.den uzun bir topuk giyilebilir. Mini bir etekle daha alçak topuk kullanmak gerekir.


Şişmansanız, vücudunuzla oransızlık yaratmamak için yüksek topuktan kaçının, orta boy topuk idealdir.


Kısa boyluysanız, yüksek ve ince topuk vücudunuzda dengesizlik yaratır, eğri ve kambur bir görünüm verir. 5-6 cm.lik bir yükseklik yeterlidir.


Uzun boyluysanız, yine de çok düz ayakkabılar seçmeyin. Az da olsa biraz topuk siluetinize çekicilik katacaktır.


TEN VE SAÇINIZA En uygun renkler

BUĞDAY TEN-SARI SAÇ

En uygun renkler

Toz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili


Kaçının!

Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.


AÇIK TEN-SARI SAÇ

En uygun renkler

Toz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili.

Kaçının!

Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.


AÇIK TEN-KIZIL SAÇ

En uygun renkler

Yeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi.

Kaçının!

Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.


AÇIK TEN-KAHVERENGİ SAÇ

En uygun renkler

Yeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi.

Kaçının!

Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.


KOYU TEN-SİYAH SAÇ

En uygun renkler

Pembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.

Kaçının!

Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.


AÇIK TEN-SİYAH SAÇ

En uygun renkler

Pembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.

Kaçının!

Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.


BUĞDAY TEN-KAHVERENGİ SAÇ

En uygun renkler

Kırmızı ve yeşil tonları ile kavuniçi, kiremit rengi, doreli bej, toprak sarısı ve turkuaz.

Kaçının!

Maviye çalan tonlar, fuşya, duman grisi gibi renkler içlerinde dore tonları barındırmadıkları için saç ve ten renkleriniz için fazla soğuk.


İŞ HAYATINDA GİYİM

KIYAFET SEÇİMİ

Çalışan bir kadınsanız biraz erkek egemen bir ortamdasınız demektir. Bu durum asla kadınca giyinmenizi engellememeli, kadınlığınızı gölgelememeli. İş hayatında giyinmenin altın kuralı, iş kolunuzun geleneklerine uygun ama kendinizi yansıtan bir tarz belirlemenizdir. İşinize ciddiyetle yaklaşımınızı ve becerinizi vurgulayacak zarif, temiz, uyumlu ve iyi dikilmiş kıyafetler seçin. Etek, pantolon takımlar, gömlekle kombine edilmiş etek ve pantolonlar, düz kesim elbiseler ideal olanlardır.

Hoşunuza gitmeyecek bir konuma düşmemek için çok kısa etekler, vücudunuza yapışan kıyafetler ve derin dekolteler kullanmayın.


RENK PALETİ

Çok canlı renkler seçmeyin ama kendinizi gri tonları içine de hapsetmeyin. Evet, gri, iş hayatında çok alışıldık ve ağırlık veren bir renk ama aynı etkiyi bırakabilecek başka renkler de var. Yeşil, bordo, lacivert, siyah, kahverengi, bej, toprak tonları ve lâl gibi renklerle gardırobunuzu çeşitlendirin.


AKSESUARLAR

Her detayı düşünün! Ayakkabılarınız topuklu veya topuksuz olabilir ama mutlaka temiz ve cilalı olmalı. Çantanız hem kıyafetinizle uyumlu hem de çalıştığınız iş koluna ve konumunuza uygun olmalı: boncuklu bir çanta ile bankacılık sektöründe çalışmanız pek uygun olmaz! Abartısız ve zarif takılar kullanın; ama annenizin inci kolyesi ile de kendinize olduğunuzdan daha yaşlı bir hava vermeye çalışmayın!


MAKYAJ

Canlı renklerden, koyu ve yoğun uygulamalardan mutlaka kaçının. Sade ve doğal bir makyaj yapın: gözlere hafif gölgeler, 2 kat rimel, biraz allık ve ruj.


SAÇ

Saç, genel görünümde son derece etkilidir. Asla yağlı, kirli ve boyası gelmiş bir saçla işe gitmeyin. Rahat etmek için saçınızı toplayın; böylece sürekli düzeltmek zorunda da kalmazsınız. Kibar, kıyafet renginizle uyumlu tokalar tercih edin: payetli kelebek tokaları günlük hayatınıza bırakın!


PARFÜM

Asla ağır kokular kullanmayın. Hafif, çiçeksi aromalardan yapılmış parfümleri tercih edin. Parfümünüzle banyo yapmayın, az sıkın, gerekirse tazelersiniz.


YANINIZDA BULUNDURUN!

Ne olur ne olmaz diyerek el çantanızda bulundurmanız gerekenler:

yedek bir çift çorap

küçük bir ayakkabı cila süngeri

iplik ve dikiş iğnesi

diş fırçası ve macunu

saç fırçası

törpü

kağıt mendil

ve elbette makyajınızdaki parlamaları rötuşlayacak hafif bir pudra, dudak boyanızı gün içinde tazelemek üzere rujunuz ve parfümünüz.


HATIRLATMALAR

Kendinizi sevin, kendinize güvenin ve gülümseyin. Gülümseyen bir yüz, aydınlık bakışlar ve güvenli bir tutum sizi her zaman olduğunuzdan daha şık ve bakımlı gösterecektir.


Yürürken de otururken de dik durmaya özen gösterin.

Giysileriniz temiz ve ütülü olsun.

Renk uyumuna dikkat edin. Küçük aksesuarlarla kıyafetlerinizi hareketlendirin.

İçinde rahat olmadığınız giysiler ve ayakkabılar giymeyin.

Ayakkabılarınızı sık sık temizleyin ve cilalayın. Topuğu yenmiş, deforme olmuş ayakkabılar giymeyin.

Saç, el ve tırnaklarınızdaki bakımsızlık şıklığı zedeleyen unsurlardır. Saç boyanıza ve temizliğine dikkat edin, el ve tırnaklarınıza özen gösterin.

Takılarınız hem kıyafetinizle hem de birbirleriyle uyumlu olmalı. Sarı ve beyaz takıları bir arada kullanmayın (altın bir kolye, gümüş küpeler gibi). Ağır takılarla daha hafifleri de bir arada kullanmayın (boncuk bir bilezik ve pırlantalı bir yüzük gibi)


Kaynak: Vekozmetik

Gün yüzüne çıkmayan solaryum zararları



Güneşin etkisini yitirmesiyle popülerleşen solaryum aslında cilde çok önemli hasarlar veriyor ve en önemlisi cilt kanserine sebep olabiliyor.


Cosmopolitan'ın bu konuda yapılan son araştırmaları derlediği yazıya göz attıktan sonra solaryuma girmeden önce bir kez daha düşüneceksiniz

Solaryumun zararlarıyla ilgili bilgilendirici konular basında sık sık işleniyor.


Ağustos 2009 tarihli bir bilimsel araştırma, solaryumla ilgili şüpheleri bir kez daha haklı çıkardı. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi'nin sunduğu rapora göre, solaryumun kanserojen etki yarattığı kesinleşti. Araştırmadan çıkan asıl çarpıcı sonuç ise şu: Eğer 30 yaşınızdan önce solaryuma girmeye başladıysanız, cilt kanseri olma riskiniz de yüzde 75 oranında artıyor.


YASAL ÖNLEMLER GELİYOR

Solaryumun zararları konusunda Avrupa da çözüm arayışında. 90'lı yıllarda solaryum kullanımında patlama yaşanmasının, kıtada cilt kanseri vakalarındaki artışta etkili olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği bünyesinde çalışmalar yapan Avrupa Komisyonu da solaryumla ilgili çarpıcı sonuçlar elde etmiş. Bu ülkelerde özellikle gençler arasında solaryum kullanımının yaygınlaşması Avrupa Birliği'ni harekete geçirmiş.


Hatta Avrupa Komisyonu'nda şu günlerde solaryum kullanımı konusunda yasal önlemler de alınma aşamasında. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden uzman doktor David J. Leffell'e göre artık ultraviyole ışınlarının kansere sebep olma süreciyle ilgili bir soru işareti kalmadı. Leffell, "Bunun aksini iddia edenler ya dürüst değiller ya da işlerine gelmediği için bu gerçeği görmezlikten geliyorlar. Bu durumda sorumluluk tamamen kişiye ait" diyor. Cosmopolitan dergisi de, tüm bu uyarılar doğrultusunda, dünyanın en iyi dermatologlarının önerileriyle solaryum kullanımı konusunda yanlış bilinenleri derledi. Solaryuma girmeden mutlaka okuyun...


MİT 1

SOLARYUM KANSERE SEBEP OLMAZ

Yapay ultraviyole ışınlarının kansere sebep olduğuyla ilgili bir kanıt olmadığı iddia ediliyor. Oysa 20'li yaşlardaki kadınlarda en sık görülen ikinci, 30'lu yaşlardaki kadınlarda ise en sık görülen üçüncü kanser çeşidi; cilt kanseri. Bu oranlar, güneşe aşırı derecede maruz kalındığını gösteriyor. Araştırmalar özellikle 15-16 yaşından itibaren UV ışınlarına maruz kalmanın melanoma sebep olduğunu gösteriyor. Son yıllarda cilt kanserindeki bu artışın sebebi, solaryumun yaygınlaşmasına bağlanıyor.


MİT 2

KENDİNİ İYİ HİSSETMENİ SAĞLAR

Bunu savunanlar, ışığın modu yükselttiğini ve endorfin hormonu salgılanmasını artırdığını savunuyorlar. Evet, bronz bir görünüm insanın kendisini daha iyi ve seksi hissetmesini sağlayabilir. Ama bu psikolojik etkilerin yanı sıra kanser oluşumunu artırması, kırışıklıkları fazlalaştırması da önemli değil mi sizce? Siz en iyisi 15 koruma faktörlü kreminizi sürüp, açık havada yürüyüş yapmakla yetinin.


MİT 3

D VİTAMİNİ KAYNAĞIDIR

D vitamini kemiklerin ve kasların gelişimini sağlar. Günlük ihtiyaç ise gün içinde alınan güneşten karşılanabilir boyuttadır. Bu da vücudun otomatik olarak D vitamini üretmesini sağlar. Brown Üniversitesi'nden ve Amerikan Kanser Araştırma Derneği'nden profesör Martin Weinstock'a göre fazla UV ışınlarından daha fazla D vitamini alınmıyor. Ayrıcı solaryum cihazlarında ne kadar D vitamininin vücuda verildiğini gösteren bir ölçü birimi bulunmuyor.


MİT 4

GÜNEŞ IŞINLARINDAN DAHA AZ ETKİLENİRSİNİZ

Solaryumu savunanlar, solaryumlu bir cildin güneşten daha az etkilendiğini söylerler. Bu doğru; bronz bir cilt güneşten daha az etkilenir. Ama asıl problem cildinizin zarar görüp görmediğidir. Mount Sinai Tıp Fakültesi'nden Albert Lefkovits, solaryumun bir zararını da şöyle açıklıyor: "Açık renkli kişiler güneşe çıkınca ıstakoz gibi kızarabilir ama solaryumu tercih ettiklerinde de ciltlerini kurutabilirler."


MİT 5

SOLARYUM GÜNEŞE GÖRE DAHA GÜVENLİ

Bu mitin savunma noktası, solaryum ışığının altında geçirilen sürenin önceden belirlenebilir olması ve cilt tipine göre seçilmesi. Bu nedenle UV ölçüsünü siz belirlerseniz hem istediğiniz renge kavuşursunuz, hem de fazla yanmayı engellemiş olursunuz. Ama Doktor Weinstock bu kontrolün olması gerektiği gibi yapılmadığını söylüyor. Dr. Rigel ise solaryumda kullanılan ışınların doğal güneş ışınlarına göre 2-3 kat daha etkili olduğunu belirtiyor.


BRONZLAŞMAK İÇİN ALTERNATİFLER

Solaryuma alternatif olarak otobronzan kremleri de kullanabilirsiniz. Ancak uygulama yaparken, ürünü homojen olarak sürmeye dikkat edin. Aksi takdirde çok yapay bir görüntü oluşabilir. Ayrıca, güneşlenmeye çıkmadan önce alınan betakaroten kapsüllerin de cildi güneşe hazırladığı iddia ediliyor.

Selülit Tedavisinde Madonna’nın Yöntemi



Dünyada ilk uygulaması ünlü şarkıcı Madonna üzerinde yapılan ve popülerliği hızla artan AWT cihazı; etkili sonuçları sayesinde hızla yükselen bir trendle selülit tedavisinde en tepeye yerleşmiştir.

AWT cihazının çalışma prensibi şimdiye kadar ki selülit tedavileri için üretilmiş cihazlardan oldukça farklıdır. Akustik Dalga Terapisi (AWT) selülit için yeni bir yaklaşım getirmektedir. AWT selülitin başlıca iki nedeni üzerine etki gösteren tek uygulamadır. Şok dalgaları hem fibröz septa ve yağların alt dermis içinde oluşturduğu çıkıntılar üzerinde etki gösterirken, hemde üretilen şok dalgaları deriden ve yağlardan geçerek fibröz septayı kollajenden ayırarak deriyi serbest bırakmakta ve bu sayede daha düzgün bir yüzey oluşmasını sağlamaktadır.

Derinin Kıvrılmış Görünümü:

AWT aynı zamanda dermisin kalınlaşmasına ve yağ tümseklerinin azalmasına da yardımcı olmaktadır. Ultrason görüntüleri tedaviden sonra cildin yeni kollajen oluşumu ile kalınlaştığını doğrulamaktadır.

Dermisin kalınlaşması cilt içine doğru çıkıntı oluşturan yağ tabakalarını azalmasına yardımcı olmakta ve ayrıca selülitli görünümü de azaltmaktadır. Selülite yol açan başlıca nedenlerin ikisi üzerinde de etkili olan AWT selülitli görünümün iyileştirilmesinde eşsiz bir tedavi yöntemidir.

AWT ile selülitin yanı sıra bölgesel yağ fazlalıkları ve cilt gevşekliği sorunu da birlikte çözüm bulmaktadır. Cilt elastikiyetindeki artış 3. ayda %71,6 olarak bildirilmiştir. Genetik olarak erkek vücudunda 18 milyon kadın vücudunda ise 21 milyon yağ hücresi vardır ayrıca kadın bedeni lenfatik dolaşım açısından daha yavaştır. Bunların sonucunda lipogenez yani yağ yapımı da daha yüksek ve kolaydır. AWT ile bu kısır döngü tamamen tersine dönmekte lipoliz artmakta ve ödem çözülmektedir. Selülitteki iki büyük sorun ödem ve yağ birikmesidir. Verilen şok dalgaları direk yağ dokuda çözülme sağlar. Lenfatik damarlarda ise özel metabolitlerin açığa çıkıp geçirgenliğin artmasıyla ödem sorunu da çözülmüş olur.

Selülit Tedavisinde Kullanılan Yeni Cihazlar:

Yıllar boyunca selülit birçok farklı yöntemle tedavi edilmeye çalışılmış, ama bu tedavilerden birçoğundan tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Günümüzde ise AWT CelluActor ve D-actor ile önemli bir yeni buluşun temsilcisi konumundadır.

Radyal Şok Dalgası Terapisi:

Radyal başlıkta, AWT şok dalgasının üretilmesi için cihazın içindeki bir hava bölmesinin iç kısmına yerleştirilmiş olan bir paletten faydalanılmaktadır. Bu palet tarafından kısa süreli ve güçlü bir vibratör hissi veren şok dalgaları üretilmektedir. Bu şok dalgası septayı ikiye ayırmakta ve dermal kollajeni arttırmaktadır. Radyal başlık aynı zamanda acının kontrol edilmesinde de kullanılmaktadır. Bu başlık sinir hücrelerini uyarmakta ve tedavi bölgesindeki kan akışını arttırmaktadır. Bu tedavinin daha rahat yapılmasını mümkün kılmaktadır. Ayrıca bu radyal başlık, egzersize gerek kalmaksızın yüksek frekanslarda kas tonusunu da arttırmaktadır.

Planar Şok Dalgası Terapisi:

Planar başlıkta ise AWT terapisini oluşturan bir elektrik mıknatısından faydalanılmaktadır. Bu, çok kısa süreli ve yüksek enerjili bir şok dalgası meydana getirmektedir (bu dalganın süresi nano-saniyelerle ölçülmektedir). Yüksek enerjili şok dalgasının hastaya çok kısa bir süre ile uygulanması nedeniyle terapi hemen hemen ağrısızdır. Bu yüksek enerji ile fibröz septalar birbirinden ayrılmaktadır. Ayrıca alt dermis içindeki kollajen de uyarılmakta ve böylece yağ tümsekleri azaltılmaktadır. Enerjinin bir kısmı tedavi uygulanan alanın yakınındaki yağ hücrelerine dağılmaktadır. Enerjinin bu şekilde dağılması ile yağ hücreleri sahip oldukları içeriğin bir kısmının erimesi nedeniyle incelmektedir.

AWT terapisi uygulama şekli:

AWT de tedavi ağrısız son derece konforludur. Selülit için öngörülen tedavi şekli haftada 2 olmak koşulu ile sadece 3 haftadır. Kontrollügruplarda yapılan çalışmalarda tedavi öncesi ve sonrası alınan kan örneklerinde serbest yağ asitlerinin ve gliserolün yani yağ doku parçalandığında açığa çıkan ürünlerin anlık arttığı biyokimyasal olarak kanıtlanmıştır.

Şok dalgaları önce ve sonrası cildin sıkılaşması yağ doku kaybı gerçek ve bilimsel olarak gösterilebilir. Cilt sıkılaşması ve yağ doku kaybı nedeniyle özel bir diyete gerek kalmadan bölge başına % 5-12 arasında incelme sözkonusudur. Şok dalgalarının cilt sıkılaşmasındaki başarısı da özel bir başlıkla daha yüzeyel uygulama ile cilt gençleştirmede güvenle kullanılmaktadır.

Jennifer Aniston’ın parfümü



Herkes adı Lolavie olacak sanıyordu, herkes yanıldı. İşte yılın en merak edilen parfümünün bilinmeyenleri.


Jennifer Aniston herkesin merak ettiği parfümünü Harrod’s'da tanıtarak satışa sundu. Parfüm şu anda tüm dünyada sadece Harrod’s'da satılıyor. Ve verilen bilgiye göre çok da iyi satıyor. Jennifer Aniston hayranları bu parfüm o kadar merak ediyor ki, hiç koklamadan, siparişi veriyorlar. Harrod’s yurtdışına parfüm göndermediği için birçok meraklı hayran soluğu ebay’de alıyor. Kozmetik peşine düşmüş çaresiz alışverişçinin nelere kadir olduğunu bilen ebay akbabaları da bu hayranları soyup soğana çeviriyor ve parfümü çok pahalıya satıyor. Harrod’s'dan alabilenler için ise parfümün 50 ml.’lik şişesi 29 sterlin.

“Ben çok parfüm parfüm kokan kokuları sevmem. İnsanların bunu duyduğunda ‘Çok güzel kokuyorsun, bu ne?’ diye sormasını istedim.” diyor Jennifer Aniston ve ekliyor: “Bu parfümün hatıralarımın katalogu gibi olmasını istedim. Hayatım boyunca gece açan yaseminin kokusuna aşık oldum. Kalifornia’da büyürken yasemin kokan akşamları çok iyi hatırlıyorum. Aynı zamanda okyanusun kokusunu da canlandırıcı ve seksi bulurum. Bu aroma insanı arıtır ve coşturur. Tropik yağlar ve tuzlu hava kokusu bana plajda uzun güneşli günleri hatırlatıyor. Saf mutluluk.”


Jennifer Aniston

Parfümün üst notalarında turunçgil ve gül suyu.

Orta notalarında yeni açan yasemin çiçeği, vahşi menekşe ve Amazon zambağı

Alt notalarında altın amber ve sandal ağacı var.

Parfümün şişesinin üzerinde hiçbir şey yazmıyor ve aynen Jennifer Aniston’ın giyim tarzı ve güzellik anlayışı gibi olabildiği kadar yalın ve net bir formu var. İsmi sadece “Jennifer Aniston” ama bu onun seçimi değil. Halen satışta olan Marc Zaobs’ın Lola isimli parfümü ile karışmasından çekinildiği için son anda Lolavie isminden vazgeçilmiş. “Çok içime sinmese de son anda hukuki olarak kullanabileceğim tek isim kendiminkiydi.” diyor Aniston…

Kaynak: Trendus.com

Makyaj Hataları İçin Çözümler



Fazlalıkları pratik ve küçük dokunuşlarla halledin.

Fazla parlıyorsanız uygunlayın

Aşırıya kaçmış ışıltıları azaltmak için işaret parmağınızın ucuna yapışkan kısmı dışarı gelecek şekilde seloteyp sarın. Ardından parlak yerlere yavaşça dokunarak ışıltıları azaltın.

Saç spreyi fazla olduysa

Şampuanı kuru saçlarınıza sıkın ve nazik hareketlerle fırçalayın. Bu hareket saç tellerini tazeleyecek ve bir sonraki uygulamaya hazır hale getirecektir.

Likit eyelinerı kalın çektiyseniz

Pamuk çubuklar makyajınızı yeniden yapmanıza gerekmeden düzeltmenizi sağlayacaktır. Çektiğiniz çizgi inceltmek ya da yumuşatmak için kulak çubuğunun ucunu az miktarda nemlendiriciye batırın ve çizginin dış kısmında gezidrerek fazlalığı alın.

Parfümü fazla kaçırdıysanız

Bir pamuğa alkol sürün ve parfümü sıktığınız bölgeye birkaç kez nazikçe dokundurun. Alkol, üst ve orta noktaları alacak ve sadece daha hafif olan alt noktayı bırakacaktır.

Kaynak: iVillage Türkiye

Daha genç eller için



Ellerdeki yaşlanmaya karşı tıp uzun yıllar çaresiz kalmıştı. Ama yeni uygulamalarla eller artık kısa sürede kolayca onarılıyor, yenileniyor, daha genç görünüm elde ediliyor.

Yaşı ilerleyen ve gençleştirme tedavilerinden olumlu sonuç alan her kadının kabusudur ellerdeki yaşlanma… El gençleştirme, yumuşak dokugençleştirme işlemleri arasında son zamanlarda giderek yaygınlıkkazanan bir uygulamadır çünkü pek çok hasta, daha genç görünümlü ellere kavuşmak için tedavi yolları aramaktadır. El estetiği, normal anatomi ve yeterli yumuşak doku volümü, pigmentasyon ve cilt yüzeyinin karakteristiğine bağlıdır. Bu anlamda, dışsal ve içsel yaşlanma belirtileri tanımlanmalı ve buna uygun bir tedavi metodu izlenmelidir.

Hastalarla yapılan görüşmeler ortaya koymuştur ki genç bir eli belirleyen en önemli özellikler dolgunluk, damarların ve kırışıklıkların azlığıyken; yaşlı bir eli belirleyen unsurlar ise çizgiler, damarlar, belirgin eklem yerleri,ince deri, deformasyon ve lekelenmelerdir. Günümüzde yaşlanan ellerin tedavisinde microdermabrasyon, fractional thermolysis, kimyasal peeling, yoğun ışık kaynakları ve lazer kullanıldığı gibi dolgu maddeleri ve volüm artırıcılar da yumuşak dokunun tedavisinde sonuç vermektedir.

Ellerde yaşlanmayla ortaya çıkan alt deri değişikliklerinden bir tanesi, volüm ya da yumuşak doku kaybıdır. Bu kayıplar, doğru dolgu maddelerinin kullanılmasıyla tedavi edilebilmektedir. Yumuşak doku takviyesi, ellerdeki volüm kaybının tedavisinde çok bilinen bir metottur. Biodegradable dolgu maddelerinin enjekte edilmesiyle ya da yarı-kalıcı volüm artırıcılarla eller onarılıyor, yenileniyor ve daha genç bir görünüm elde ediliyor.

Enjekte edilecek ilaçlar için tedavi öncesinde içerikleri ve dağılma yöntemleri hakkında bir analiz yapılması gereklidir. Kanın pıhtılaşmasını azaltan aspirin gibi ilaçlar, tedaviye başlanmadan 5-7 gün önce çürüklerin oluşumunu önlemek için bırakılmalıdır. Aynı zamanda, tedaviden bir-iki gün önce ve tedavi sonrasında alınacak arnica ve bromelain gibi ilaçlar, çürük oluşumunu önlemede tedaviye yardımcı olmaktadır. Hyalüronik asit içeren ürünler de volümünü kaybeden ellerin tedavisindekullanılabilmektedir.

Hyalüronik asit iki ele de gerekli olduğu miktarda enjekte edilebilir. Enjeksiyon dermis tabakasına ulaşacak ölçüde derin olmalıdır; çünkü yüzeysel yerleştirme cilt üzerinde renk kaybına neden olabilmektedir.

Ayrıca, kalsiyum hidroxylapatite içeren yarı-kalıcı dolgular da elgençleştirme tedavisinde kullanılmaktadır. Bu, biodegradable polimerdir, fibroplasia’yı uyararak tedavi edilen bölgede volümü artırdığı düşünülmektedir ve etkisi bir yıl devam etmektedir. Yapılan son araştırmalar göstermiştir ki, elin üstüne enjekte edildiğinde kalsiyum hidroxylapatite bu bölgenin volümünü artırmakta ve çok kısa sürede etkisini göstermektedir.

Dolgu maddesinin aktif bileşeni PLLA sentetik, biyouyumlu, ve biodegradable olduğundan alerjik reaksiyon oluşma riski azdır ve uygulandığı bölgede kolajen üretimini arttırarak volüm kayıplarının tedavisinde kullanılmaktadır. Enjekte edilen PLLA maddesi, kozmetikkullanımda ve yüzdeki yağ kayıplarının tedavisinde kullanılmak üzere Avrupa tarafından lisanslanmıştır. PLLA maddesi, cilt sıkılığının artmasında gözle görülür artışlar sağlamaktadır ve etkileri 2 yıl kadar sürmektedir. Aynı zamanda el gençleştirme işlemlerinde de kullanılan bu madde, 2 yıla kadar değişkenlik ve dayanıklılık göstermekte ve doğru enjekte edildiğinde çok az yan etki oluşumuna neden olmaktadır. Enjeksiyon, elevasyonun kemikler arasındaki boşluğuna yapılmaktadır, çizgisel ip tekniği kullanıldığından işlem için gerekli delik sayısı azaltılmıştır. Operasyon sonrası uygulanan masaj ve uygulanan maddenin doktor tarafından biçimlendirilmesi, deride oluşabilecek yuvarlak nodüler çıkıntıları engellemektedir. Ayrıca hastalara günde 5 dakika 5’er kez ellerine masaj yapmaları tavsiye edilmelidir. Ellerde yaşlanmanın diğer belirtileri olan pigmentasyon, kırışıklıklar, cilt sarkması ve şiş damarların tedavisi, her birine özel geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.

Dr. Ceyda Şener

Kaynak: Posta.com.tr

20 Ağustos 2010 Cuma

5 Dakikada Sabah Makyajı



Her sabah makyaj yapmak özellikle evli ve çocuklu olanlarımıza çok zor gelir. Her şeye yetişip sadece 5 dakikada makyaj yapmak istemez misiniz? Özellikle de sabah işe yetişmeye çalışırken…


İlk kural acele etmeyin!

Yüzünüze ayrı ayrı fondöten ve nemlendirici sürmek yerine renkli nemlendiricileri tercih edin. Nemlendiricinizi fırça ya da sünger yerine temiz ellerinizle cildinize uygulayın.


Fondötene göre daha ince olacağından yüzünüzde fondöten gibi koyu veya açık renk farkları oluşmaz.


Daha sonra krem allığınızı yüzük parmağınızın ucuyla elmacık kemiklerinize uygulayın. Yumuşak karışım sizi daha mutlu gösterecektir.


Yumuşak siyah bir eyeliner kalemi alın ve kirpik diplerinize doğru uygulayın. Uygulama sırasında bulaşma olursa parmağınızla veya kulak çubuğu pamuğuyla silebilirsiniz. Sonrasında kirpiklerinize maskaranızı sürün. Biraz kuruması için gözlerinizi kapamayın.


Dudaklarınıza dudak renginize yakın bir ruj uygulayın veya parlatıcı sürün. Kırmızı gibi iddialı renkleri düzgünce sürmek zaman aldığı için bunları tercih etmeyin.


İşte sabah makyajınız tamam! Göreceksiniz 3 dakikanızı bile almayacak.

Parfüm seçmenin püf noktaları



Parfüm satın alırken ve kullanırken nelere dikkat etmek gerektiğini biliyor musunuz? İşte işinize yarayacak ipuçları…

Alırken…


*Parfüm alışverişi için sabah erken saatleri tercih et. Bu saatlerde burun daha hassas olur ve böylece daha doğru bir karar verebilirsin.


*Parfümü denerken, bileklerine uzaktan püskürtmeli ve kurumasını bekledikten sonra kalan kokuyu koklamalısın.


*Bir parfümü asla şişeden koklayarak test etme! Teninde nasıl duracağı çok daha önemli!


*Parfüm alırken kolunun üst kısmına kokuyu uygula ve 10 dakika bekle.


*Parfüm alırken son moda parfümler yerine tenine uygun olanları tercih et.

Kullanırken…


*Parfümü sadece vücuduna değil, elbiselerinin üzerine de sıkarsan, kokun gün boyu kalır. Tabii öncelikle parfümün leke bırakmayacağından emin olmalısın.


*Parfümünü asla güneşe maruz kalacağın günlerde kullanma! Aksi halde cildinin tahriş olmasına ve cildinde lekeler oluşmasına neden olabilirsin.


*Parfümünün uzun süre etkisini korumasını istiyorsan, temiz cilde uygulamalı ve 20 cm uzaktan sıkmalısın. Böylelikle çok daha fazla yere koku gelmiş olur.


*Gündüz tenine uygun hafif kokuları, gece ise biraz daha ağır kokuları tercih edebilirsin.


*Spor yapmadan önce parfüm kullanmamalısın.


*Aynı anda üç ya da daha fazla koku kullanmamalısın. Hepsi birbirine karışacağı için yeni fakat kötü bir kokun olabilir.


*Parfümünü kulak arkası, bilekler ve boyun çukuruna sıkarsan, üzerindeki koku çok daha uzun süreli kalır.


*Geçtiğin yerde kalıcı bir etki bırakmak istiyorsan, dizlerinin arkalarına ve saçlarına da parfüm sıkmalısın.


*Parfümünün daha uzun süre dayanmasını ve bozulmamasını istiyorsan, mutlaka kutusunda ve güneş görmeyen bir yerde saklamalısın.

Kaynak: www.heygirl.com.tr

Saç Kremleri Saçınızı Nemlendiriyor Mu?



Nicole Kidman, Jennifer Aniston, Katie Holmes, Angelina Jolie, Julia Roberts, Cameron Diaz, Jessica Simpson ve Lindsay Lohan… Hepsinin ortak noktası; gür, seksi ve güzel saçları olması. Saç renkleri mükemmel ve aynen reklamlardaki gibi parlak duruyor. Fakat, bu kadar muhteşem gözüken bir saç aynı zamanda sahteymiş gibi de gözükebilir. Son zamanlarda tüm ünlüleri harika saçlarla görüyoruz, saçların sağlıklı ve doğal görünmesi eskiye oranla daha çok trend oldu. İşte bu yüzden saçınızı doğru şekilde nemlendirmek için doğru bir zamandayız.

Saç kremleri işe yarıyor mu?

İlk sorumuz; saç kremleri işe yarıyor mu? Herkes saçımızın saç derisinden çıktıktan sonra ölü olduğunu bilir, peki onu tekrar hayata nasıl döndürürüz? Evet, saç hiç bir zaman tekrar canlanamaz ama, onun daha iyi görünmesini sağlayabiliriz. Saç kremleri, işe yarayan kandırmacalardır. Bir çoğu bir çeşit protein yapı taşı olan amino asitler içerir. Bu madde saçınızı kaplar ve büyük bir çoğunluğu suyla durulanmaz.

Saç kremleri saçı nemlendirebilir, güçsüz saçları güçlendirebilir, kolay taranmasını sağlayabilir, saçlara parlaklık verebilir. İyi durumdaki saçlar aynen genç kızlığınızdaki saçlarınıza benzer. Yani; daha canlı, aynen sağlıklı bir cilt ve parlak gözler gibi… 30 yaşın üzerindeki herkes neden bahsettiğimi anlayabilir.

O eski görüntüyü sağlamak için önce saçımızı nasıl hırpalamamamız gerektiğini anlamalıyız. Saçınıza şevkatle davranın, nemlendirme en önemli anahtardır. Sprey ürünlerini, saç şekillendiricilerini ve saç boyalarını çok fazla kullanırsanız saçınızı bir o kadar çok da nemlendirmeniz gerekir.

Saçınızın durumu çoğunlukla onun yapısıyla ilgilidir; örneğin kıvırcık saçlar daha kurudur ve kıvırcık saçlar için daha fazla ve daha etkili nemlendiriciler kullanılmalıdır.

Öneri 1: Eğer gerçekten kuru bir saçınız varsa saç kreminizi durulanan cinsten bile olsa çok fazla durulamayın.

Öneri 2: Daha yoğun bir saç kremini sadece saçınızın ucuna uygulayın. Güzel bir saç ancak yumuşak olur. Gerçekten yumuşak saçlara sahip oluncaya kadar daha çok saç kremi kullanmaktan çekinmeyin.

Güzellik Notu: Hacim verdiği söylenen şampuanlar ve saç kremleri saça hacim vermezler. Sadece saçınızı daha düz ve yağlı yaparlar. Eğer normal saçlara sahip iseniz sadece değişik markalar deneyin ve kendinize en uygun saç kremini bulun. Eğer saçınız yıkandıktan sonraki ikinci gün hala güzel görünüyorsa size uygun saç kremini bulmuşsunuz demektir. Ve genellikle bu çok fazla para vermeniz gereken bir marka olmayacaktır.

Durulanmayan saç kremleri çoğunlukla fazlasıyla kuru veya boyalı saçlar için en iyisidir. Yeni bakımlı saçlarınız 60’ların ya da 70’lerin parlak ve kabarık saçlarına benzeyebilir. Ama baş döndüren, güneşte parlayan, rüzgarla danseden saçlar bu yılın en önemli trendi. Bu yüzden saç kreminizi asla unutmayın.

Kaynak: iVillage Türkiye

Oje Sürmenin İncelikleri



Rengârenk ojeler tırnaklarınızı süslerken, ellerinizin güzelliğini vurgular. Doğru seçimlerle aynı anda hem tırnak bakımı yapabilir hem de ojenin güzelleştirdiği tırnaklarınızın keyfini yaşayabilirsiniz.


Ellerinizin bakımlı ve güzel görünmesini istiyorsanız manikür yaptırdıktan sonra tırnak biçiminize uygun oje ile tamamlamalısınız.


Doğru törpüleme ve oje sürme yöntemleriyle hem tırnakların daha güzel hem de daha güçlü görünmesini sağlayabilirsiniz.


Tırnaklarınızı törpülerken tırnak yapınıza göre hareket etmelisiniz. Dar yapılı tırnaklarınız varsa; köşeli törpüleyerek daha kuvvetli görünmelerini, geniş ise uzun bırakıp, yuvarlak törpüleyerek daha ince görünmelerini sağlayabilirsiniz.


Renk seçimini tırnaklarınızın şekline göre yapmalısınız. Kısa ve Köşeli tırnaklar için koyu renkler, uzun ve yuvarlak biçimli tırnaklar için açık ve pastel tonlarını tercih edebilirsiniz.


Ojenizin kalıcı olması için törpüleme işlemi ile oje sürümünün aynı gün içinde olmamasına özen gösterin.


Oje sürmeden önce tırnaklarınıza koruyucu sürün. Sürdüğünüz koruyucuyu tırnak uçlarında yoğun uygulayarak ojenizin tırnak uçlarındaki ömrünü uzatın.


Ojenizi sürmeye tırnağınızın tam ortasından başlayın ve üç seferde oje sürme işlemini tamamlayın. Birinci katı tüm tırnaklarınıza uyguladıktan 2 dakika sonra ikinci katı sürmeye başlayıp yine her bir tırnağı üç adımda bitirin. Parlak bir görüntü elde etmek için 2. kat oje kuruduktan sonra parlatıcı uygulayabilirsiniz.


Ojenizin çabuk kurumasını istiyorsanız buzlu su dolu kabın içinde ellerinizi 1-2 dakika bekletmeniz yeterli olacaktır.

Kaynak: kadin.tr.msn.com

Bronz ten için bitkisel formül



Hem güneşten kaçayım, hem de çikolata renkli olayım diyorsanız, bitkisel bronzlaşma tam size göre!


Kaç yaşında olursa olsun her kadının idealinde yazın, kahverengi bronz bir ten yatar. Bazı doğal yağların karışımı ile elde edilen doğal bronz ten, yaz boyunca kolay kolay bedeninizi terketmez. Bitkisel bronzlaşma, sanki saatlerce güneş altında yatmış gibi kahverengi bir ten sağlar. Henüz denize gidemeyenler için de ideal. Balkonda bile uygulayabilirsiniz. Balkonunuz yoksa, dilerseniz evin bahçesinde bacaklarınıza sürüp, sonucu bekleyebilirsiniz. Beyaz bacaklarla şort veya etek giymek istemeyenlere adeta bir kurtarıcı gibi… Bunun için kakao yağı, havuç yağı, kayısı yağı, buğday yağı, susam yağı ve badem yağı kullanılıyor. Ancak formülü önemli.

Nasıl kullanılır?


Önce güneş koruma faktörlü bir krem sürüp, 1 veya 2 saat güneşte kalın.. Sonra bitkisel bronzlaştırıcı karışımı sürün. Uygulama saatinin 16.00 veya 17.00 olmasına dikkat edin. 3 veya 4 gün sonra sonuçtan memnun olacaksınız.

Ancak bitkisel bronzlaşmayı güneşten korunmak için değil, sadece doğal çikolata bir tene kavuşmak için uygulamalısınız.


‘Yaz günü beyaz tenli olmak istemiyorum’ diye yakınıp her şeyi ilk günde elde etmek isteyenler var: ‘Hemen bronzlaşayım’ gibi 1 günde hedefe ulaşmak isteyenler, deniz kıyısında da daha ilk gün, ‘bugün çikolota rengim olacak’ diye güneşin altına serilirler. İşte en tehlikelisi bu. Bronz ve ışıltılı bir bedene hemen kavuşmalıyım diye bir acelecilik içine girerseniz, sağlığınızdan ve güzelliğinizden kesinlikle olursunuz. Ne kadar çabuk bronzlaşma elde ederseniz, o kadar çok zararla karşılaşırsınız. o nedenle bitkisel yağın sonucu için 4 veya 5 gün bekleyin.


Deniz kenarında uygulama şekli

Bitkisel bronzlaştırıcı karışımı plajda kullanmanın yolu ise farklı. Denize gittiğiniz ilk gün değil, birkaç gün (4 veya 5 gün) sonra uygulamalısınız. Bu yağlar sadece şahane bir doğal bronzluk sağlar. İlk birkaç gün deniz kıyısında koruma faktörü bulunan güneş yağı ile güneşlendikten sonra kullanıma geçin. Denizdeki 4. gününüzde, akşam üzeri saat 17.00 sıralarında bitkisel bronzlaşma yağını kullanın. Bu yolla KALICI bronzluğu elde edersiniz. Kısa sürede ‘çikolata bir ten’e kavuşmanız için 4 veya 5 gün yeterli.


Güneşin tahribatına doğal yardım

Yazın güneşin tahribatından, yaşlandırıcı etkisinden korunmak için yiyeceklerinizi de ona göre seçmelisiniz. Güneşin zararlarına karşı “betakaroten” koruyucu görevi üstlenir. B5 ve C vitaminli besinler de yararlıdır. Domates, dereotu, kavun, ıspanak, kayısı, maydanoz, yeşil biber ve asma yaprağı bol bol kullanmanız gereken besinler arasında. Tipik yaz sebzesi domates de yazın sık tüketilmesi gereken besinler içinde olmalı.

Besin değeri bir yana, domates yiyenlerin bronzluğunu daha uzun süre koruduğu gözlenmiş. Güneş cildi erken yaşlandırdığı için, içinde antioksidan bulunan kivi ve çilek de tüketilecek meyvelerden sadece ikisi. Salatalık, sarımsak, böğürtlen, şeftali ve kiraz da yaz için önemli besinler. Tabii bunların yanında yoğurt, taze olmak kaydıyla tavuk ve balık etini de ihmal etmeyin.


Volkan Kurt

Mahmure.com uzmanı

Ayak Bakımı için Öneriler



Nasır, su toplaması, sertleşen topuklar ve yorgun ayaklar için pratik çözüm ve bakım önerileri…


Nasırlar

Ayak tabanınızda yeni oluşan nasırlardan birkaç gün içinde kolayca kurtulmak ister misiniz? Cevabınız evet ise yapmanız gereken çok basit! 1 limon kabuğunu iç kısmı nasırın üzerine gelecek şekilde yerleştirip, sabitlemek için bantla yapıştırın. Bütün gece ayağınızda kalmasını sağlayın. Birkaç gün üst üste uygulamayı tekrarlayın. Nasırlarınızın yok olduğunu göreceksiniz.


Yorgun Ayaklar

Tüm oturarak ya da ayakta durarak çalışıyorsanız; işten eve geldiğinizde ayaklarınız yorgun ve şiş olabilir. Ayaklarınızı canlandırmak için nane, biberiye, limon özlü nemlendirici kremlerden birini masaj yaparak sürün. Bu sayede hem ayaklarınız dinlenecek hem de teninizin kadife gibi yumuşacık olacaktır.


Su Toplaması

Yeni aldığınız ayakkabılar, ayağınızda su toplanmasına ve canınızın acımasına neden olabilir. Su toplamış ayaklarınızı sabunlu suyla yıkayın, yumuşak bir havluyla nazikçe kurulayın. Antibiyotik içerikli bir kremi masaj yaparak ayaklarınıza sürün. Çorap giymeden birkaç saat boyunca çıplak ayakla kalmaya çalışın.


Sertleşen Topuklar

Hatalı ayakkabı seçimi ya da yetersiz ayak bakımı gibi etkenlere bağlı olarak topuklarınız sertleşip çatlayabilir. Pratik ve hızlı 2 farklı çözümle yumuşacık topuklara sahip olabilirsiniz.

Gece uyumadan önce topuklarınıza bolca vazelin sürüp pamuklu çorap giyin. Bütün gece çoraplarınızı çıkarmadan uyuyun.

Yüz nemlendiricisi olarak kullandığınız bakım maskesini ayaklarınıza uygulayın. Pamuklu çorap giyip 1-2 saat bekleyin. Sürenin sonunda ılık suyla durulayıp kurulayın.


Mantar

Havuz, spor salonu gibi ortak kullanım alanlarından ya da hatalı ayakkabı seçiminden dolayı mantar sorunu yaşayabilirsiniz. Mantar hastalığı için öncelikle temizliğe en yüksek düzeyde özen gösterin. Ayaklarınızı yıkadıktan sonra iyice kurulayın ve pudralayın. İlerlemiş mantar hastalığı için mutlaka doktorunuzdan tıbbi yardım alın.

Kaynak: kadin.tr.msn.com

Turuncu ruj nasıl kullanılır?



Artık sıkıcı kırmızı rujlardan kurtulma zamanı geldi. Yazın sıcaklığı ve neşesi dudaklara taşıyor.


Turuncu rujlar Prada, Twinkle by Wenlan ve Nanette Lepore’un 2010 İlkbahar/Yaz defilelerinde başroldeydi. Ayrıca January Jones, Ciara, Sienna Miller gibi birçok ünlü; kimi mat kimi parlak turuncu rujlarıyla boy gösterdi.


M.A.C. Kozmetik Makyaj Uzmanı Romero Jennings’e göre, “Kırmızı yerini hala korusa da, sanırım tasarımcılar ve yaratıcı beyinler, geçtiğimiz kışın sert etkili trendlerine, güneşin sıcaklığını katmak istediler. Böylece, her cilt renginde harika duran turuncu rujların doğuşuna tanık olduk.”


Başka tonlarla birlikte kullanın

Turuncu rujların çok dikkat çekici olması kimilerini korkutsa da, kat kat kullunıldığında harika sonuçlar elde edilebilir. Bunun için Jennings’in önerisi şu şekilde: “Ben ten rengi bir duduk kaleminin üzerine çarpıcı tonda bir turuncu rujla renk verip, altın rengi bir parlatıcıyla etkiyi hafifletmeyi seviyorum.”


Bir yaz akşamı tulumla ya da mini bir elbiseyle kullanacağınız turuncu rujunuzla nefes kesici bir görünüme kavuşabilirsiniz. Böyle dikkat çekici bir renkle en iyi giden ikili ise bronz bir ten ve metalik göz farı. Hatta bu moda ilginizi çektiyse tırnaklarınızda da neon turuncu kullanmayı düşünebilirsiniz.

Kaynak: Trendus.com

Kıvırcık Saçlarınız Elektriklenmesin



Sıcak ve nem her türlü saçın elektriklenmesine neden olur ama belki de en fazla kıvırcık saçların. New York’un en önemli salonlarının uzmanlarına elektriklenmeyi önleyici sırlarını sorduk:

Dalgalarınızı çevirin. Nemlendirici bir şampuan ve derin bir krem kullandıktan sonra saçlarınızı tarayın ve havluyla kurulayın. Her yerine jöle sürün ve parmaklarınızın etrafında sararak bütün bölümlerini kıvırın. Eğer tekdüze bir görünüm istemiyorsanız, ince saçlarınızın yanında kalın kıvırdığınız kısımlar olsun.

Parmak tarak. Saçlarınıza nemlendirici krem uyguladıkatn sonra daha ıslakken geniş dişli bir tarakla tarayın. Şeklillendirici ürün sürün (Jöle yada köpük) ve parmaklarınızla tarayın. Sakın fırçalamayın!

Saçlarınıza dokunmayın. Bir kere saçlarınız kuruduktan sonra dokunmayın. (dokunmak elektriklenmeyi artırabilir.) Eğer tazelenmek istiyorsanız, dalgalarını dikkalice parmaklarınızla ayırın. Ya da hafifçe sprey sıkın ve dalgalar güçlendirmek için hafifçe buruşturun.

Nemi uzak tutun. Saçlarınızın nemle deliye dönemsinin nedeni, havadaki nemin saçın gövdesini genişletmesidir. Eğer saçlarınız krem doluysa nemin girmesi daha zordur. Yazın haftalık iyi kremlenmiş bir uygulama yapın. Her zaman nemlendirici bir şampuan ve krem kullanın. Eğer saçlarınız kalınsa, durulanmayan bir krem tercih edin.

Saç tipinize uygun ürünler kullanın. Eğer saçlarınız inceyse, fazla krem kullanmamak konusunda dikkatli davranın. Jöle yerine köpük gibi hafif bir şekillendirici ürün kullanın.

Dalga canlandırıcı bir ürün deneyin. Bazen “hacim verici” olarak adlandırılan ve eczanelerde bulunan bu ürünler dalgaları belirginleştirir ama sert yapmazlar. Bunları ıslak saça diplerden uçlara doğru uygulayınız. Dalgalarınızı ellerinizle gevşeterek doğal olarak kurumasını sağlayın.

Saçlarınızı kıvırın. Daha uzun zaman alır ama bigudi ya da maşa da dalgalarınızı belirginleştirirken elektriklenmeyi de azaltır.

Doğru saç kesimini bulun. Bir kuaför saçı elektriklenmeyi artıracak ya da azaltacak şekilde kesebilir. Tıraş makinesi ile kesilmiş çok kıvırcık saç elektriklenebilir, örneğin. (traş makinesine kırıklara yol açabilir.) Öte yandan, Eğer uzun kıvırcık saçlarınız varsa kuaför katlı açılar vererek dalgalarınızı artırabilir. Eğer kıvırcık saçlarınızı artıran bir kesim istiyorsanız bunu kuaförünüze söylemeyi unutmayın!

Kaynak: iVillage Türkiye

Mineral Makyaj Ürünleri



The Body Shop yeni Nature’s Minerals makyaj serisi yüz, yanaklar ve gözler için mineral formülasyonlar içeren harika ürünler sunuyor. Mineraller özenle seçilerek hafif, doğal ve ışıltılı bir görünüm vererek neredeyse yokmuş gibi gözüken bir makyaj hissi veriyor. Bu seri cildi rahatsız eden her türlü faktörden, katkı maddelerinden ya da parfümden bağımsız olarak üretilmiş ve hassas ciltlere uygun olduğu klinik olarak test edilmiş.

Eğer siz de hassas bir cilde sahipseniz The Body Shop’un mineral makyaj serisini incelemek için tıklayın.

Tırnaklarda Yaz Renkleri



Yaz mevsiminin pozitif enerjisini tırnaklarınıza yansıtmak ister misiniz? Cevabınız evetse 2010 yaz modasının canlı renklerdeki ojeleri tam size göre!

Turkuaz

Deniz esintisiyle dinginlik veren turkuaz; yaz modasının en popüler oje rengi! İster ellerinizde isterseniz ayak tırnaklarınızda kullanabilir, bakımlı ve trendi görünmenin keyfini yaşayabilirsiniz.

Esmer, beyaz, kumral, sarışın… Hangi tende olursanız olun turkuaz renkli ojelerin teninizin rengiyle uyumu ilgi çekici olacaktır!

Parmak arası sandaletler, dolgu topuklar, ucu açık ayakkabılarınızdan canlı bir dünyanın izlerini gösterin!

Mor

Asaletin rengi mor; yaz sezonu için seçebileceğiniz popüler oje renkleri arasında bulunuyor. Özellikle beyaz ve kumral tenlere yakışan mor ojeler; elleriniz ve ayaklarınızın güzelliğine güzellik katacak.

Tırnaklarınızda iki renkli ojeler kullanmayı seviyorsanız; mor ve beyaz kombinasyonlarıyla renklendireceğiniz tırnaklarınız muhteşem görünecektir!

Yeşil

2010 modasının askeri tonlarından esinlenen yeşil oje modası; hem kıyafetlerinizle hem de ten renginizle uyumu yakalamak için harika bir fırsat!

Kahverengi, krem, pudra, nude tonlarındaki ayakkabılarınızı giyerken, ayak tırnaklarınıza koyu yeşil tonlarında oje sürmeyi unutmayın!

Beyaz

Her dönemin modası beyaz; 2010 yaz sezonu oje renklerinde de popülerliğini koruyor. İsterseniz tek başına isterseniz mor, turkuaz, yeşil gibi dönemin moda renkleriyle kombinleyip tırnaklarınızda harikalar yaratabilirsiniz.

Beyaz tonlarıyla tırnaklarınıza uygulayabileceğiniz Fransız manikürü; ellerinizin daha zarif görünmesini sağlayacaktır.

Çiçekler

Tırnaklarda koyu zemin üzerine açık renklerde çiçek, yıldız, fiyonk gibi şekiller yapmak bu yıl çok moda! Ayak başparmağı; çiçek uygulamaları için çok uygun… Sandaletlerin arasından süslü tırnaklarınızı göstermek keyif verecektir.

Oje fırçasıyla şekil yapmak için yeteneğiniz yoksa bu trendden uzak kalacağınız anlamına gelmiyor. Kozmetik ürün satışı yapan mağazalardan uygun fiyatlara satın alabileceğiniz tırnak süsleriyle, siz de 2010 yaz modasının canlı etkisini tırnaklarınıza yansıtabilirsiniz.

Kaynak: kadin.tr.msn.com

Kozmetik Ürünlerini Nasıl Saklamalı?



Yapacağınız birkaç kurnazlıkla rujunuzu bitene kadar kullanabilir ya da maskaranızı kurumaktan kurtarabilirsiniz.


BAKIM KREMLERİNİ BUZDOLABINDA SAKLAYIN

Bakım kremlerinin üzerlerinde son kullanma tarihi belirtilmemişse en fazla 30 ay saklanabilir. Peki bu süre içinde kreminizin bozulmasını nasıl önlersiniz? Çok basit; kreminizi buzdolabına koyarak.


MASKARANIZIN KURUMASINI NASIL ÖNLERSİNİZ?

Kurumaya başlayan maskaralar için, maskaranın fırçasına birkaç damla ılık su dökün ya da hint yağı damlatın. Böylece maskaranızın ömrünü uzatabilirsiniz.


RUJUNUZU FIRÇAYLA SÜRÜN

Rujunuzu fırçayla kullanırsanız hem daha iyi sonuç elde edebilirsiniz hem de rujunuzu sonuna kadar kullanabilirsiniz.


OJENİZİ SULANDIRIN

Kuruyan oje şişelerinin içine birkaç damla koruyucu damlatarak ojeyi sulandırabilirsiniz. Böylece oje hem sulanmış, hem de güzel bir parlaklık kazanmış oluyor.


KALEMLERİNİZİ BUZDOLABINA KOYUN

Göz ya da dudak kalemleri, uçları açılırken ziyan edilir. Kırılmaması ve bulaşmaması için kaleminizi önce yarım saat kadar buzdolabında soğutun. Uç sertleştiğinden daha kolay açılacak ve hiç ziyan olmayacaktır.

Kaynak: Cosmoturk.com

3 Ağustos 2010 Salı

Boyalı saçların bakımı



Hayatının bir döneminde saçını boyamayan hemen hemen yok gibi... Oysa iş sadece boya yapmakla kalmıyor, sonrasında boyalı saça gerekli özeni göstermek gerekiyor. İşte boyalı saçların bakımıyla ilgili başlıca soruların yanıtları...

1. Boyanırken saç temiz mi yoksa kirli mi olmalı?
Saçınızın temiz ya da kirli olması farketmez. Her iki durumda da iyi sonuç alabilirsiniz. Ancak boya yapmadan önce saçınızda jöle, biryantin, sprey, köpük gibi saç şekillendiricileri varsa fırça yardımıyla temizlemelisiniz. Çünkü şekillendiriciler saça yeterli miktarda boyanın nüfuz etmesini engeller. Boyanın kalıcılığı kısa süreli olur.

2. Saç boyası saçı döker mi?
Boya, saçı dökmez. Mevsim değişikliği, fizyolojik rahatsızlıklar, düzensiz beslenme gibi koşullar saçın dökülmesine neden olur.

3. Cilde bulaşan boyalar nasıl temizlenir?
Saç boyasını uygulamaya başlamadan önce saç diplerine nemlendirici krem uygulanabilir. Bekleme süresi sonunda saçlar yıkanmadan önce veya yıkandıktan sonra nemli bir pamukla boyanın ciltten temizlenmesi kolaylaşır. Nemlendirici krem uygulaması unutulursa, sabunlu bir bez ya da pamuklu yardımı ile boya temizlenebilir.

4. Kaş ve kirpik boyanabilir mi?
Kaş ve kirpikler hiçbir boya ile boyanmaz. Eğer kaşlarınızı boyamak istiyorsanız, özel olarak hazırlanmış kaş- kirpik boyalarını kullanın.

5. Boya ne kadar zamanda uygulanmalı?
Saç, ayda yaklaşık 1 cm uzar. 4 ila 5 hafta ara ile saç diplerini boyamak ve saç uçlarına rötuş yapmak gerekir.

6. Kına olanlar boya yapabilir mi?
Kına saçı kaplar ve saç üzerinde bir tabaka oluşturur. Kınayı saçtan çıkarmak ise mümkün değildir. Bu nedenle saçınızda kına varsa saç boyası kullanmayın.

7. Saç renginin daha belirgin olması için saç boyasından fazla oksidasyon kremi kullanılırsa ne olur?
Boya kutusunun içindeki reçetede yazılan miktar ve oranlar en sağlıklı sonucu almak için idealdir. Bu nedenle farklı bir karışım tavsiye edilmez.

8. Renk seçerken nelere dikkat etmeli?,
Saçı renklendirmeden önce istenen sonuca ulaşmak için elde edilmek istenen rengin çok iyi saptanması gerekir. Renk saptaması yaparken daha önce boyanmamış saçlar için; saçlarda beyaz yoksa veya azsa, doğal renginden bir ton açık renk seçilmelidir. Daha önce boyanmış saçlar aynı renge veya koyu renge boyanabilir. Ancak boyalı saçları olduğundan daha açık renge boyamadan önce dekolore (saçın rengini açma) işleminin uygulanması gerekir. Bu şekilde arzulanan saç elde edilmiş olunur.

Manikürün incelikleri



Tırnaklar bakımlı bir bayanın mücevheri gibidir. Günümüzde gelişen kozmetik teknolojisi ile tırnak bakımına özen gösteren bayanlara birçok farklı seçenek sunulmaktadır. Seçenekler bu kadar fazla olunca, tırnak bakımda da her sene yeni moda trendler, süslemeler ve bakım çeşitleri artmaktadır. Peki bu bakımların temeli sayılan manikür bakımının incelikleri neler, nelere dikkat etmek gerekir, adım adım manikür nasıl yapılır hep birlikte göz atalım istedik.


Adım 1

Manikür öncesi ilk olarak varsa tırnak yüzeyinden oje ve benzeri kalıntılar temizlenir. Oje çıkarıcı dökülmüş pamuk yardımı ile tırnak etlerine çok bulaştırmadan oje tırnaklardan çıkarılır.

Adım 2

Tırnaklar tercihe göre kısalması gerekiyorsa tırnak makası ile kısaltılır. Kişinin kullanım kolaylığı ve alışkanlığına göre belirleyeceği uygun bir törpü ile tırnaklar şekillendirilir. Tırnakları şekillendirirken ortadan yanlara yanlardan ortaya doğru yumuşak hareketlerle törpülemek gerekmektedir.

Adım 3

Törpü ile şekillendirdiğimiz tırnaklarımızı uygun bir yumuşatıcı (özel manikür tozları, şampuan gibi) döktüğümüz ılık suyun içine ellerimizi koyarak 10-15 dakika bekletiyoruz.


Adım 4

Yumuşamış tırnak etlerimizi tırnak eriticiler ile zayıflatarak geriye ittiriyoruz. Tırnak etlerinizi geriye itebileceğiniz gibi özel makas ve penslerle ile keserek tamamen temizleme işlemi de yapabilirsiniz. Ancak tırnak etlerinin kesilmesi dikkat ve hijyen isteyen bir işlemdir. Bu yüzden kullanılan tırnak pensinin kesinlikle kullanıcıya özel olması gereklidir. Hijyen sadece manikür esnasında değil manikürden sonra ellerini dezenfekte ettiğinizde de devam etmektedir. Çünkü manikür esnasında tırnak etlerinizin kesilmesi sayesinde, meydana çıkan deri açıkları, 4 saat boyunca enfeksiyon riski taşımaktadır. Bunun için özel olarak üretilen antiseptik ürünlerle enfeksiyonu önleyebilirsiniz.


Hatalı yapılan törpüleme ve tırnak eti alma işlemlerinin tırnakların kırılmasından, mikrop kapmasına kadar birçok ciddi probleme neden olacağını unutmamak gerekir.


Adım 5

Yapılan tüm bu işlemlerin ardından tırnaklara artık oje sürme zamanı. Ortadan başlayarak ince bir tabaka halinde ilk kat oje sürülür. Tüm tırnaklar tamamlandıktan sonra isteğe bağlı olarak ojenin ikinci katı sürülebilir.


Adım 6

İşlem tamamlandıktan sonra eller ve ayakların nem dengesini korumak ve bakımı tamamlamak için uygun nemlendirici bakım kremleri tavsiye edilir.


Yapılan manikürün daha uzun süreli olması için tırnak etlerini kurutabilecek işlemlerden kaçınılması tavsiye edilir.


Manikürde dikkat edilmesi gereken konular?

Tırnak bakımının temeli olan manikür ojeyi ve tırnak üzerine yapılan bakımı daha da çekici hale getirir. İşte bunun için manikürde bazı noktalara dikkat etmek gerekir.


İyi ve kaliteli bir manikürün temeli işlem sırasında kullanılacak olan malzemelerin kalitesidir, işlem sırasında seçilen törpüler, pensler, makaslar ve tırnak bakım ürünleri büyük önem taşımaktadır.


İşlem sırasında hatalı törpüleme, tırnak yüzeyinin sert malzemelerle çizilmesi tırnak yüzeyine zarar vermekte, tırnakların çatlaması, kırılması ve şeytan  tırnaklarının oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle tırnak etlerinin açılmasının sert malzemeler ile yapılmaması önem taşır. Tırnakları törpülerken yanlardan ortaya doğru yumuşak bir şekilde törpüleme yapmak önemlidir.


Kötü pensler ile koparılarak kesilen yada özellikle parmak üzerine gelecek şekilde fazla kesilen tırnak etleri, tırnak kenarlarının sertleşmesine, kurumasına ve tırnak etlerinin çatlamasına neden olmaktadır. Bunun için seçeceğiniz penslerin kalitesi büyük önem taşımaktadır. Bu konu da ismi marka haline gelmiş cobalt solingen penslerini tercih edebilirsiniz. (İşleyen metaller arasında dünyanın en dayanıklı metali olan cobalt ve çeliğin birleşimiyle oluşan bu pensler, Almanya’nın çelik efsanesi solingen kasabında üretilmektedir.) Ve daha önce hiç manikür yaptırmadıysanız etleri kesmek yerine yumuşatarak geriye doğru ittirmeniz önerilir.


Ayrıca özellikle ortak kullanım alanları olan salonlarda manikür yaptırırken hijyen büyük önem taşımaktadır. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için manikür de kullanılan aletlerin hijyen olduğuna dikkat etmek gerekir. Aslında en güvenli yol mümkün olduğu kadar her bayanın kendine ait malzemeler edinmesidir.


Manikür sırasında yapılan işlem kadar manikürün kalıcılığı sağlayacak sonrası işlemlerde büyük önem taşır, tırnak etlerinin kurumasını engellemek için besleyici tırnak eti yağları kullanmak gerekmektedir, ayrıca tırnağı manikür sonrası dış etkenlere karşı koruyacak olan hijyen ürünleri ve oje öncesi kullanılan koruyucu ürünlerde önemlidir.


Elleri nemlendirmek, bakımlarını yapmak da manikür sonrası ışıltılı tırnaklar ile ellerin ahenk içinde olmasını sağlar, günlük bakım ve moda da tırnakların yerini unutmamak ve bakımın devamını sağlamak önemlidir.

Kıl dönmesine karşı çözümler



Dermoid kist, bilinen adıyla kıl dönmesi derinin dermis tabakasında oluşan kılın çeşitli nedenlerle cilt üzerine çıkamayarak cilt altında uzaması sonucu oluşan cilt problemlerinden biridir. Vücudun her bölgesinde problem olarak karşımıza çıkabilir.

Cilt üzerinde uygulanan hatalı depilasyon (ağda, jilet, tüy dökücüler) işlemi, tıraş ve benzeri işlemlerde kılın kökü ile değil kırılarak alınması, hatalı kıyafet seçimi ile gözeneklerin tamamen kapanması veya cilt yapısı (çok kuru ciltler) kıl dönmesi probleminin nedenlerinden bazılarıdır.

Ciltte oluşan batık (kıl dönmesi) problemlerine karşı tavsiye edilen çözüm önerilerinden bazıları şunlardır:

Vücut Peelingi veya Kese uygulaması: Vücudunuza duş sırasında hafif hareketlerle yapacağınız kese cildin ölü tabakasını temizleyerek batık olan kılın dışarıya çıkmasını destekler. Ancak keseyi çok bastırmadan hafif hareketlerle yapmak önemlidir, aksi takdirde cildin üst yüzeyi zedelenebilir. Bu nedenle peeling uygulaması tavsiye daha fazla tavsiye edilir.

Peelingi duş sırasında cilt yüzeyine masaj yapılarak uygulanır, içindeki küçük granüllerle ölü tabakayı ciltten arındırır ve batıkların dışarıya çıkmasını destekler. Aynı zamanda kan dolaşımını hızlandırarak toksin atımını da desteklemiş olursunuz.

Peeling ve kese sonrası olumlu sonuçlar kılın deri altına batıklık derecesine göre farklılık gösterir. Kılın ucunun yüzeye çıkması zaman alabilir. Bu işlemlerin hafta da bir yapılması uygundur.

Uzmanlar tarafından önerilen özel bakım ürünleri: Uzmanlar tarafından tavsiye edilen özel batık ürünleri de kullanılabilir. Bu ürünler içindeki etken maddeler ile kılın dışarıya çıkmasını destekler, derinin altına kadar nüfus eder ve etkisini çok kısa sürede gösterir. Sabah ve akşam bölgeye düzenli uygulayarak etkisini çok kısa sürede görebilirsiniz. Bu tarz ürünler vücudun her bölgesinde genital bölge hariç rahatlılıkla kullanılabilir.