16 Eylül 2010 Perşembe

Partnerinizde Sertleşme Sorunu Varmı ?

14 ülkeden 14 binin üzerinde kadın üzerinde Bayer tarafından yaptırılan Cinsellik ve Modern Kadın Araştırması, kadınların ereksiyon sorunları konusunda kafa karışıklığını da ortaya koyuyor. Kadınların, sertleşme sorununu ve nedenlerini nasıl algıladığına bakıldığında, ''eşlerindeki hangi durumların tam olarak ED anlamına geldiği'' konusunda bilgi düzeylerinin net olmadığı, bu araştırmayla anlaşıldı. Kadınların yüzde 25’inin ereksiyon zorluklarını ''tam bir ereksiyon yokluğu'' olarak algıladığı ortaya çıktı.

Bu çalışmadan yola çıkan araştırmacılar, sertleşme sorununu ortaya çıkarabilmek için kadınların da eşlerini test edebileceği, sorunun olup olmadığını ölçebileceği skalalar geliştirdi.
Lizbon’da düzenlenen 10. Avrupa Cinsel Tıp Birliği Kongresi’nde de gündeme gelen bu skalalara neden gerek duyulduğunu, Birliğin Genel Sekreteri Dr. John Dean, şu şekilde açıkladı: ''Kadınlar tarafından cevaplanacak soruları geliştirdik çünkü bu skala, erkekteki sertleşme sorununun (ED) varlığının kadın tarafından değerlendirilmesini sağlıyor. Sertleşme sorunu erkeklerin sorunu ama kadınlar burada çok önemli. ED sadece erkeği değil aynı zamanda tespit ve tedaviye aracı olmada önemli bir rol üstlenebilen partnerini de etkiler.''

Araştırmada kadınlara ereksiyon zorluklarını nasıl tarif edecekleri veya açıklayacakları soruldu. Kadınların birden fazla seçeneği işaretlediği görüldü.


Erken boşalmayla karıştırılıyor

Araştırmaya katılanların yüzde 32’si ''bir ereksiyonu sürdürmekte zorlanma'' seçeneğini işaretlerken, yüzde 30’u ''yeterli sertlikte bir ereksiyon sağlamada zorluk'' şıkkını seçti. Yüzde 22’si de ''bilmiyorum'' yanıtını işaretledi.

Araştırmanın en dikkat çeken bulgularından biri de katılanların dörtte birinin erken boşalmayı bir tür ereksiyon güçlüğü olarak görmesiydi. Bu seçeneği işaretlemeye en fazla yakın olanlar G. Afrikalı kadınlardı (yüzde 42). Suudi Arabistanlı kadınların yüzde 35’i ve Türk kadınlarının yüzde 33’ü de yine bu seçeneği işaretledi.

Dr. John Dean, ''Dünyanın farklı ülkelerindeki kadınlar arasında bilgi ve tutumlar bakımında önemli değişkenlikler olsa da ED ve tedavi seçenekleri konusunda kadınların daha fazla bilgilendirilmelerine ihtiyaç olduğu açıkça görülmektedir. Bu nedenle kadınlara ED’nin nedenleri, onunla ilişkili başka önemli sıhhat sorunları ve tedavisi hakkında bilgilenme fırsatının sunulmasının erkeklerin sağlığının iyileştirilmesinde önemli etkisi olacaktır'' diyor.

Tedavi hakkında bilgi düzeyi

Dünyadaki kadınların yüzde 59’u sertleşme sorunu (ED) hakkında iyi bilgi sahibi olmadıklarına veya hiç bilgi sahibi olmadıklarına inanıyorlar. Yüzde 74’ü bu konuda bilgi sahibi olduğunu belirten Suudi Arabistanlı kadınlar, bu eğilime ters düşüyor. Bu konuda çok belirgin bölgesel farklılıklar mevcut; Güney Amerikalı kadınların yüzde 71’i ED hakkında doğru düzgün bilgilere sahip olmadıklarına inanırken, Avrupalı kadınlarda bu oran yüzde 59’du. En fazla bilgi eksikliği yüzde 86 oranıyla Meksikalı ve yüzde 76 oranıyla İspanyol kadınlarda kaydedildi.

Eşinizde ED var mı? Test edin!

Bu testle kadınlar eşlerinde sertleşme sorunu (ED) olup olmadığını ölçebilir. Aşağıdaki soruları geçmiş 6 aya yönelik cevaplandırın. Yalnızca bir seçeneği işaretleyin.

1) Partnerinizin sertleşmesi ne sıklıkta cinsel birleşme için yeterli olmaktadır?

Neredeyse hiçbir zaman
Birkaç kez
Bazen
Genellikle
Hemen hemen her zaman

2) Cinsel birleşme esnasında partnerinizin sertliğini koruyabilme kabiliyeti ne sıklıktadır?

Neredeyse hiçbir zaman
Birkaç kez
Bazen
Genellikle
Hemen hemen her zaman

3) Cinsel birleşme esnasında partnerinizin seksin sonuna kadar sertliğini koruyabilmesi ne kadar zordur?

Son derece zor
Çok zor
Zor
Biraz zor
Zor değil

4) Partnerinizin ereksiyon olabilme ve bunu devam ettirebilme güvenini nasıl puanlarsınız?

Çok düşük
Düşük
Orta
Yüksek
Çok yüksek

5) Partneriniz cinsel birleşme performansından dolayı ne sıklıkta üzgün ya da depresiftir?

Neredeyse hiçbir zaman
Birkaç kez
Bazen
Genellikle
Hemen hemen her zaman

6) Cinsel birleşmeniz partneriniz için ne sıklıkta tatmin edicidir?

Neredeyse hiçbir zaman
Birkaç kez
Bazen
Genellikle
Hemen hemen her zaman


Değerlendirme:
5. soru hariç tüm soruların şıklarına yukarıdan aşağıya doğru 1,2,3,4,5 olarak puan verin. 5.soruda ise tam tersi, şıklara 5,4,3,2, 1 olarak puan verin. Daha sonra puanlarını toplayın. 24 ya da altı olan skorlar, eşinizde ereksiyon yetersizliği olduğunu gösterir. Sorun saptanan eşin hemen uygun bir tedavi tavsiyesinde bulunacak uzman doktora gitmesi öneriliyor.

Dünden bu güne karo tekniği

İnsanlar tarih boyunca güzel, içinde oturanları rahat ettiren, sağlam ve uzun ömürlü yaşam alanları yaratmak istemişlerdir. Bu düşünceyle yola çıkan insanoğlu, 4000 yıldır seramik karo yapmaktadır. Öyle ki, en eski piramitlerde, Babil harabelerinde ve Yunan şehirlerinin antik kalıntılarında günümüzün zemin karolarının başlangıcı sayılabilecek seramik kaplamalı zeminler bulunmuştur. Dekoratif karo ve çini işi Yakın Doğu’da bulundu ve bu coğrafyada çok çeşitli tasarımlar kazanıp yüzyıllar boyunca çok ilgi gördü. İslamiyet döneminde, Pers topraklarında tüm karo dekorasyonu teknikleri kusursuz hale geldi. Avrupa’da ise dekorasyon amaçlı karolar İspanya haricinde 12. yüzyılın ikinci yarısına kadar kullanılmadı. İspanya ve Portekiz’in mozaik karoları, Rönesans devri İtalya’sının mailoca zemin karoları, İngiltere ve Hollanda’da karo ikonografisi ve Almanya’nın seramik karoları, seramik karoların tarihinde önemli yapı taşlarıdır.

Vücut tekniği
Karo tekniği ve ticaretine ilişkin sırlar saklanırdı ve babadan oğla, ustadan çırağa sözlü olarak aktarılırdı. Bu nedenle desenler, tasarımlar ve detaylar nadiren kağıda dökülürdü ve karo yapımı sanatıyla ilgili tamamlanmış çok az risale vardı. Her bir karo el yapımıydı ve elle boyanırdı. Her biri sanat eseriydi.

Basitçe tanımlarsak, seramik karo çamurdan yapılan karodur. Karolar eskiden elle yapılırdı. Çamur güneşin altında pişirilirdi. Tek mekanik yardım çamur kalıbının üzerinde bir desen oluşturan ağaç kalıptı. Kurutulan kalıp daha sonra kesilerek düzleştirilirdi. Karonun vücudu ortaya çıkınca seramik karolar sertleşmesi ve yüzeyinde sır oluşturmak için yüksek sıcaklıktaki bir fırında pişirme işlemine girerdi. Sırlanmamış karolar bir kez pişirilirdi. Sırlanmış karolar ise iki kez pişirilirdi. Modern karo endüstrisi unutulmuş enkaustik karo yapımı sanatının canlandırılması ile gelişmiştir. Endüstrinin 1840’larda yaşadığı devrim niteliğindeki gelişme kuru çamurun iki metal arasında sıkıştırılmasını öngören “toz-pres” yöntemi sayesinde olmuştur.

Dekoratif teknikler

Sırlanmamış
Sırlanmamış karolardaki renk aralığı çamurun doğal renkleriyle sınırlıdır.

Düz sırlar
Beyaz kurşun, çakmaktaşı ve arıkil sır yapmak için ufalanırdı. Açık renkli bir sır karonun doğal vücut rengini dışarıya vurur ve tüm renkli dekorasyonların üzerine uygulanabilmekteydi. Sırlanmış karolar doğal ve yapay renklerle süslenirdi. Yapılan ilk sırların rengi maviydi ve bakırdan imal ediliyordu. Turkuaz ve açık yeşil sırlar popüler renklerdi.

Enkaustik
Bu yöntemde pişirilmeden veya sırlanmadan önce ortasına basılan karo lüleci çamuru ile doldurulur ve iki bölüm pişirilme sırasında birleşir.

Mozaik
Sarı, mavi, kahverengi, siyah, turkuaz, yeşil ve beyaz daha önceden hazırlanmış bir kalıba göre küçük parçalar halinde kesilirdi. Bu parçalar yan yana koyulur ve tüm boşlukları kapamak için üzerlerine sıvı alçı dökülürdü. Alçı kuruduktan sonra, tek büyük bir parça karo oluşturulmuş olurdu ve arzu edilen zemine yerleştirilirdi.

Elde boyama
Sanatçı düz bir karo yüzeyi üzerinde istediği gibi çalışırdı. Elle boyanmış çiçek, bitki, geometrik şekil, kuş ve insan desenleriyle sır 1 cm kalınlığında olurdu. Karonun üzerine baskı da yapılabiliyordu.

Oyulan ve şekillendirilen karolar
Bu teknikte, her parçanın üzerine rölyef yapılır veya çamur halindeyken şekillendirilir. Desen karonun yüzeyi üzerinde oyulabiliyor veya ağaç bir plaka üzerine rölyef yapılıp karonun üzerine geçirilebiliyordu. Bazen de yapılan işin üç boyutlu olduğunu ortaya çıkarmak için karolar farklı renklere boyanıyordu.

Sgraffıto
Eski bir dekorasyon tekniğidir. Karonun yüzeyinde desen oluşturmak için çizikler oluşturulur.

Karo resimleri
Karolar yan yana yerleştirilir ve daha sonra istenen desen parlak renkler kullanılarak karoların üzerine çizilirdi. Her karo daha sonra fırınlanırdı. Sonra hepsi resmin tamamını bir araya getirecek şekilde tekrar yan yana yerleştirilirdi.

Hollywood’un zayıflama sırları

Ünlüler en iyi kulüplere gitmeye, hayranlık uyandıran modacıların giysiler giymeye ve çok pahalı aktivitelere yüzlerce para ödemeye alışkındırlar.. Bir film için kilo alıp sonra da hemen zayıflayabilirler. Paparazzilere, hhayranlarına iyi görünmek için bol miktarda para harcarlar. Siz onlar gibi büyük paralara sahip olmasanızda formda kalmak için onları takip edebilirsiniz.

Güzelliğin bedeli ağır
Ünlülerin eğitmenleri, genellikle 10-12 saat arasında yaptırdıkları egzersizler için saat başına 120 - 300 dolar arasında ücret alıyor. Bir yıldızı ekrana hazırlamak için günlük 1000 dolar en uygun rakam.. Hayranlıkla izlediğimiz yıldızlar zaman bakımından bizim kadar şanslı değiller. En değerli saatleri jimnastik, egzersiz, koşuşturmaca dışındaki birkaç saatlik dinlenme süreleri.. Ne yazık ki para zamanı satın alamıyor ve meşgul programlarının dışında formda kalmak için çok çalışmaları, programlı olmaları gerekiyor.

Koşuşturmalı yaşamları formda tutuyor
Doğumdan sonra Heidi Klum'u Victoria's Secret defilesine hazırlayan The Ulitimate New York Diet'ın yazarı David Kirsch, "Müşterilerimin zamanı her zaman asıl olandır. Onlara göre program yapıyoruz. 2 hafta seyahatte, bir film tanıtımı için 2 hafta kırmızı halıda ya da settedirler. Çok fazla hareket etmek zorunda olmaları formda kalmalarını olumlu ve verimli etkiliyor.." diye belirtiyor.

Parayla zayıflanır
Bir yıldızsanız en son çıkan jimnastik araçlarına veya bir film için özel bir eğitmen isteme hakkına her zaman
sahipsinizdir. Ünlülerin Kirsch gibi zayıflama koçları, fırsat buldukları her ana basit hareketler yapmalarını öğütlüyor.
Bunları aksatmalarının kesinlikle telafisi yok.
Yürüyüş zayıflatır
Ünlülerin formda kalmak için tercih ettikleri sizin uygulayabileceğiniz diğer yol ise; 30 dakika tempolu yürüyüş, (yanınızdakiyle konuşamayacak derecede), sonrasında koşa bildiğiniz kadar hızlı olarak 15 dakika boyunca koşmak ve daha sonra 45 dakika yürümek.. Bu performansı 10 - 12 defa tekrarladığınızda istediğiniz sonucu siz de alabilirsiniz. İyi bir sonuç için yavaş koşudan daha zor egzersizler yapmalısınız.

Konuya ve kişiye özel programlar
Tobey Maguire'i örümcek adam 3 ve Brad Pitt'i Truva'ya hazırlamak için haftalarca çalıştıran Batı Hollywood'un yaşam merkezi Holistic Fitness'ın kurucusu Gregory Joujon-Roche, ünlüleri stüdyo programla forma sokuyor, kılıç kullanmak gibi beceri gerektiren kareografiler öğretiyor. Bu tür özellikler edinmek Truva'nın Brad Pitt'ine benzemek istiyorsanız özel egzersiz programlarına katılmalısınız.

Kısa sürede etkili egzersizler
Tüm vücudu çalıştıran basit egzersizler büyük etkiler yaratabiliyor. Örneğin evin içinde tekmeler savurmak, oturup kalkmak tek başına hayal ettiğiniz gibi bir vücudunuz olmasını sağlamasa da, sadece karını çalıştırmakla kalmaz öğrenme koordinasyonu ile kişisel gücü artırır. Vücudunuz gerçekten şekillendirmek isteyen erkeklere, yağmur çamur demeden hasta veya ağrısı olsa bile günde 50 şınav
çekmeleri öneriliyor. Kadınlara ise, 30 sayı vuruş hareketi yapmaları tavsiye ediliyor..

Sporcuların sıkı çalışması şart
Atletler sıkı bir vücut için çok özel egzersizler yapar, çok çalışırlar. Sütun gibi bir vücut ya da sert bir göbek için en sıkı ve zor hareketlerini yaparlar. Bu egzersizler akciğerleri kuvvetlendirme, el ve ayakları, diz arkasındaki bağları güçlendirmeyi de içine alır. Gergin bir vücut, iş dünyasında masa başında hareketsiz çalışanlar için önemlidir. Siz de atlet gibi çevik ve hızlı bir vücuda sahip olmak istiyorsanız egzersiz programı oluşturmalı ve ona sadık kalmalısınız.

Yıldızlar 'kendilerine dikkat etmek zorunda'
Denzel Washington, Julianne Moore and Lenny Kravitz gibi yıldızların özel hekimi Kacy Duke, bazı yıldızlara özel egzersizlerden insanların yararlanabileceklerini belirtiyor. Duke, "İnsanlar yıldızların ne yaptıklarını, yaşantılarını bilmek istiyor. Yıldızlar da hepimiz gibi yiyip içiyor, uyuyor. Onların da aileleri, çocukları ve problemleri var. Ancak halka mal oldukları için herşeylerini gözden geçirmeleri, kendilerine dikkat etmeleri gerekiyor. Güçlü bir kişilikleri var. Düşündükleri tek şey yaşamlarından keyif almak ve kendileri için en iyi olanı yapabilmek.." diye belirtiyor.

Otomatik taslak

12 Eylül 2010 Pazar

Kariyer Değişikliğinde Dikkat Edilecekler

Bir işte hatta bir şirkette başlayıp 10 yıl 20 yıl orada kalmak babalarımızın, dedelerimizin tarzıydı, artık bunun modası geçti. Batıda insanlar hayatları boyunca en az beş ya da altı kez kariyer değişikliği yapıyor. Bu akım Türkiye'ye de sıçradı. Gençler arasında yapılan araştırmalar, pek çok kişinin bu eğilimde olduğunu ortaya koyuyor.
 
 Tüm hayatımızı baştan sona etkileyecek bu kararı verirken temel çıkış noktası bunu gerçekten istemekten geçiyor. Peki diyelim ki kararınız karar. Beklentileriniz doğrultusunda sizi yönlendirecek bir plan da yaptınız. Sonrasında neler yapmalı? Somut olarak isteklerinizi ve yapabileceklerinizi kağıda döktükten sonra belirsizliğin azaldığını siz de fark edeceksiniz. Unutmamanız gereken küçükte olsa attığınız her adımın sizi sonuca yaklaştıracağıdır. Ama bu yolda yürürken taşlara takılıp tökezleyebilirsiniz de. Bunu önlemek için - izlediğiniz strateji ne olursa olsun aşağıdaki 10 hatayı asla yapmayın!
 
 1. Derinlemesine iç gözlem yapmadan farklı bir alanda iş aramayın.
 
 Düşünmeden yeni bir işe atlamak kadar kötüsü yoktur. Yeni bir alanda çalışmak o anki işinizden kurtulmanızı sağlayabilir, hayatınızı değiştirebilir ama kişiliğinize ve yetkinliklerinize uygun değilse başarısızlıkla da sonuçlanması muhtemeldir.
 
 2. Kişiliğinize uygun değilse sadece popüler olduğu için o alanı istemeyin.
 
 Önemli olan bir alana çok talep olması değil, o alanda çalışacak olmanın sizi mutlu etmesi ve başarıya götürmesidir. Finans alanında çalışmaktan sıkıldınız, günümüzün trendini takip ederek pazarlama alanına kaymayı düşünüyorsunuz. Peki, bu alandaki mücadeleye ve kalifiye çalışanlara rağmen yükselebilecek misiniz, takım çalışması size göre mi yoksa siz bireysellikten yana mısınız? Gördüğünüz gibi ana kriter alanın popülerliği değil, sizin özelliklerinize uygunluğu olmalı.
 
 3. Arkadaşlarınız başarılı olduğu için siz de o alanı seçmeyin.
 
 Aynı yıl üniversiteden mezun oldunuz, üç aşağı beş yukarı nitelikleriniz aynı. Hepiniz farklı alanlara dağıldınız, yıllar sonra bazı arkadaşlarınızın sizden daha çok yükseldiğini gördünüz ve içiniz sızladı. Hemen o alandaki uygun pozisyonlara başvuruda bulundunuz. Halbuki alanın aynı, ama kişilerin farklı olduğunu göz ardı ettiniz.
 
 4. Önceden aklınızda olan olasılıklara takılıp kalmayın.
 
 Kendinizi bir noktaya odaklamayın, geniş düşünün. İşe alım sitelerindeki farklı alanlara ait ilanları ve iş profillerini okuyun, bu sayede adaylardan neler beklendiğini ve işe kabul edildiğiniz takdirde bir iş gününün nasıl geçeceğini anlarsınız.
 
 5. Paranın belirleyici faktör olmasına izin vermeyin.
 
 İşiniz size uygun değilse ne kadar maaş alırsanız alın mutluluğunuzu pek etkilemeyecektir. Günümüzde çalışan yetişkinlerde en sık rastlanan sorunlar, işyeri memnuniyetsizliği ve strestir.
 
 6. Kariyerinizde değişiklik yapma kararını tek başına verin,
 
 Ama bu kararı tek başına uygulamayın. Yöneticinizle olmasa bile çevrenizdeki insanlarla konuşma vakti geldi. Planlarınızı aileniz, dostlarınız ve iş arkadaşlarınızla paylaşırsanız, bildikleri iş fırsatları ve kontakt isimler konusunda size destek vereceklerdir.
 
 7. İstediğiniz alanda birkaç test sürüşü yapmadan okula geri dönmeyin.
 
 Gönüllü işler, vaka çalışmaları gibi pek çok yolla tecrübe kazanabilirsiniz. Kaybedeceğiniz sadece zaman olacaktır ki bu da kazanacaklarınızla kıyaslanırsa çok önemli bir kayıp değildir. Yeni bir diploma sahibi olmak, iş dünyasında fark edileceğiniz anlamına gelmez. Buna ek olarak, uzun bir aradan sonra okul ortamına adapte olmak sandığınız kadar kolay olmayabilir. Bu nedenlerden dolayı, kararınızı verirken uzun vadede artılarını ve eksilerini göz önünde bulundurun.
 
 8. Değişiklik konusunda kesin kararlı olsanız dahi mevcut işinize gereken önemi verin.
 
 Unutmayın ki geçmiş performansınız gelecekte göstereceğiniz performansın göstergesidir. En son iş vereniniz ise, farklı bir alanda kariyer sahibi olmak amacıyla başvuruda bulunduğunuz firmaların referans alacağı yegane kişidir.
 
 9. Kariyer danışmanlarından size uygun alanı söylemelerini beklemeyin.
 
 Sokratik metot yardımıyla sorular sorarak unutulmuş hayallerinizi ve yeteneklerinizi gün ışığına çıkarabilirler, fakat araştırma yapmak ve karara varmak sizin görevinizdir. Kariyer yolundaki adımlarınızı başka biri belirliyorsa hata yapma olasılığınız çok yüksektir.
 
 10. Birdenbire köklü bir değişiklik beklemeyin.
 
 Kariyer değişikliği tek bir olay değil, dinamik bir süreçtir. Bu süreci başarıyla tamamlamak aylar alabilir, hatta sektörlerin durumuna göre bu zaman dilimi bir yıla ve daha ötesine yayılabilir

8 Eylül 2010 Çarşamba

Hem zeki hem seksi görünebilirsiniz. Nasıl mı?

Zekanın, yeni çağın çekim merkezi haline geldiği günümüzde, seksi olmanın şartlarından biri de entelektüel olmak!

Şimdilerde moda, entelektüel olmak. Kedi bakışı gözlüklerden ve ceketlerden hiç olmadığı kadar çok hoşlanıyoruz. Artık yaz sezonunun sona ermesi ve sonbaharın gelmesiyle, yeni trendlere daha da açık bir hale geldik. Hepimiz farklı, ama aynı zamanda da çok akıllı görünmek istiyoruz...

Gelen yeni sezonla birlikte artık daha da oturaklı, seksi ve gizemli kadınlar haline bürünüyoruz. 'Eski moda' görünmek artık bizi huzursuz etmiyor. Öyle ki, özellikle bunu tercih edenler arttıkça koltuklarımız kabarıyor. İçimizdeki filozof, tasarımcıların hayal gücü eşliğinde bizi hafif bol pantolon ceket takımlara, balıkçı kabanlara, cepli süveterlere, kaşmir trikolara, sofistike pelerinlere yönlendirmeye hazır ki bu hafif kendini beğenmiş tarz egomuzu desteklemeye meyilli. Kolları sıvanmış beyaz gömleklerle giyilen dar süveterler, siyah mokasenler, kalın külotlu çoraplar, kalın çerçeveli gözlükler hiç de uzağımızda değil. 70'li yılların sonunda tavan yapan bohem entelektüel görünüm; fitilli kadife ceketler, kareli gömlekler, oversized süveterlerle geri döneceğinin sinyallerini veriyor.

Yeni entelektüelliğin bir başka zaafı ise kesinlikle katman katman giyinmek yönünde ilerliyor. Bu da demek oluyor ki cardigan'ların modası asla geçmeyecek! Soğuklar bastırınca tişörtlerin üzerine önce oduncu gömlek, ardından cardigan, ardından da balıkçı kabanlar geçirilecek. Boyuna birkaç kez dolanacak şallar ise bu bol katmanlı görünümü tamamlayacak.

Foto galeriyi görmek için tıklayın!

Bir kadın hem zeki olup hem de seksi görünmeyi nasıl başarabilir?
"Dünyanın en köklü iletişimi konuşmak olduğuna göre tavırlarla" diyor Ralph Lauren ve ekliyor; "Akademisyen gibi giyinmek kadının seks içgüdülerini bloke edemez! Entelektüel yanı vurgulamak bakımsızlıkla eşanlamlı değildir." Entelektüel sınıfa ait kadınların topuksuz ayakkabı giydiği, hiç makyaj yapmadığı, saçlarını her daim topladığı gibi yanılgılar artık sonlanıyor. Kısacası entelektüel zevklerin sıkıcılığından yakınanlar azalırken, glitterati ve literati kelimelerinin rahatlıkla yan yana gelebildiğini fark edeceğiz.

"Popülerliğin göstergesinin okuduğunuz kitaptan çok kullandığınız cep telefonu ile ölçüldüğü günleri geçtik. Moda ile ele ele veren farklı bir ideolojinin kapıları açıldı artık. Büyük çantalar taşıyan kadınlar, bundan böyle o çantaların içine birkaç kitap yerleştirmekten utanmayacak" diyor Phillip Lim'in basın sözcüsü ve ekliyor; "Moda da düşünce ile yoğrulmak istiyor. Bilime, felsefeye saygılı davranıyor. Kadın geceleri şehrin en gözde mekânlarında eğlenirken, gündüzleri dışarıdan psikoloji derslerine katılabilir." Fırfırların, volanların ve göz alıcı renklerin yeni sezonda azalması sizi korkutmasın! Klasik, hatta eski moda seçimlerin modernleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Tüvit ceketler, boğazlı kazaklar, kaşmir pançolar, uzun gömleklerle giyilen yelekler, pantolon ceket takımları, günümüze uyarlanan tayyörler, kedigözlükleri, kareli bol pantolonlar, fitilli kadife paltolar koyu renkleriyle ilk başta sizi üzebilir. Oysa güçlü bir ayırt edicilik, bu parçaların kendi içinde müthiş bir mizah ve düşünce gücü barındırdığını er ya da geç algılayacak. Felsefe kitapları taşıyan, manifestolar geliştiren, bilmediğini araştıran, dünyanın gidişatını takip eden, ilgi alanları yaratan, farklı diller konuşan, sık seyahat eden günümüz kadını bu â la pronk yaklaşımı, 'bilgi dolu gardırop' kavramını, estetik ile felsefeyi birleştiren tasarımcıları çok sevecek.

Entelektüel görünmek için mutlaka edinmeniz gereken parçalar
Oxford gömlek, örgü triko, tüvit ya da kadife blazer, kaşmir şort, tartan etek, balıkçı ya da denizci kaban, pardösü, bere, pantolon ceket ya da pantolon etek takım, gömlek elbise, baklava desenli süveter, cepli cardigan, okuma gözlüğü, beyaz gömlek, kalın dokulu tercihen haki ya da gri renkte hafif bol pantolon, kışlık askılı küçük elbise, elmas yüzük, postacı çantası ya da çok gözlü XL deri çanta, devetüyü kruvaze palto, püsküllü mokasen ya da loafer, deri uzun çizme, dize kadar çorap ya da koyu renkli yün külotlu çorap, siyah ya da kahverengi deri kemer, firkete toka, golf pantolonu, büyük fular, uzun atkı, eski tişört, oduncu gömleği, armalı objeler, kadife ayakkabı terlik, topuklu deri bot, pelerin, kısa deri ceket, ajanda, vintage anahtarlık, kapsamlı bir atlas, dolmakalem, deri eldiven, kutu valiz, büyüteç, denim ya da ekose bol pantolon, küre masa ağırlığı, eskitilmiş fotoğraf çerçeveleri.

Bebeğin ilk adımlarına göre ayakkabı seçimi

Bebeğin ilk adımları için, doğru ayakkabı nasıl seçilmeli?

Kızınız ilk adımlarını attı. Ne tip ayakkabılar seçmeniz gerektiğini biliyor musunuz?

Yeni yürüyen bebek için en iyisi hiç ayakkabı giymemektir. Doktorlar eller gibi, ayakların da en iyi gelişiminin çıplakken olduğunu söylerler. Çıplak ayakla yürümek ayağın şeklinin ve kuvvetli eklemlerin oluşumunu kolaylaştırır. Hava sıcak olduğunda ev içinde bebeğinize ayakkabı giydirmeyin. Hatta yerler güvenli ise bahçede de. Özellikle kumda çıplak ayak yürümesi, onun için güzel bir egzersizdir.

Ancak güvenlik ve sağlık açısından ve elbette görünüşü için de bebeğinizin çoğu zaman bir çift ayakkabıya ihtiyacı olacaktır. Sanki ayağında ayakkabı yokmuşçasına rahat olabilmesi için ayakkabı seçerken aşağıdaki noktalara dikkat edin:

Esnek tabanlar: Kolay esnemeyen ayakkabılar, ayağın doğal hareketleri ile çelişecektir. Birçok doktor ilk adımlarda lastik ayakkabı önerirken, bazıları da klasik ilk adım ayakkabılarını öneriyorlar. Ayakkabı seçerken doktorunuza danışın ve almadan önce test edin.

Düşük bileklik: Yüksek bileklikli ayakkabılar almayın, muhtemelen anneniz size bu tip ayakkabılar almıştır. Bu tip ayakkabılar daha stabil olmalarına karşın, birçok doktor bunların eklem hareketleri ile çeliştiğini savunmaktadır. Henüz yürüyemeyen bir bebeğe, destek olsun diye kesinlikle yüksek bileklikli ayakkabı alınmamalıdır.

Delikli ve esnek üstü olan ayakkabılar: Sağlıklı olmak için, ayakların egzersiz ve hava almaya ihtiyacı vardır. En iyi egzersiz ve havalanmayı deri, bez ve kanvas ayakkabılar sağlar. Plastik ayakkabılar havalanmayı azaltır ve çok terlemeye sebep olur. Üzerinde geniş bantları olan koşu ayakkabılarından da kaçının çünkü bunlar da fazla terlemeye sebep olur. Eğer yağmurlu havalar için lastik bot almak zorunda kalıyorsanız, bunları sadece kötü havalarda kullanın ve evde çıkartın.

Düz tabanlı, topuksuz ayakkabılar: Yeni yürüyen bebekler denge sağlamakta zorlanırlar. Lastik ya da benzer tabanlar kaymayı engeller. Ya da kösele tabanın düz değil de, girintili çıkıntılı olması da kaymayı azaltır. Eğer uygun ayakkabıların tabanı çok kaygan ise tabanını zımparalayın veya birkaç yapışkan bant kullanın

Facebook profiline göre sevgili adayı

1. Görsellik tabii ki çok önemli. Ama karın veya kol kaslarını sergilemekten hoşlanan veya ilgilendiği şeyler arasında bir kadının fiziksel özelliklerini listeleyen erkeklerden uzak durun. Bu tip erkekler sadece eğlence peşindedir.
2. "Birlikte eğlenebileceğim birini arıyorum" cümlesi aslında "Bağlanmak istemiyorum" anlamına gelir.
3. Profilinde yüzlerce kızla çekilmiş fotoğraflarını ne kadar çok kişiyle birlikte olduğunu ispatlamak için yayınlayan tiplerden de uzak durmanızı öneriyoruz. Tabii eğer onun hareminin bir parçası olmak istemiyorsanız!
4. Özellikle sıkça duvarına yazı yazdığı ya da fotoğraflarını beğendiği bir kız olup olmadığına dikkat edin. Böylece birinin peşinde olup olmadığını anlayabilirsiniz.

27 Ağustos 2010 Cuma

2010 Düğün Trendleri



Teknolojinin, kazancın ve sosyal imkanların gelişmesi günümüz insanını daha geniş düşünüp, daha fazla deneyimci bir yapı sergiler hale soktu. Dolayısıyla yaşamsal alışkanlıklarımızda değişti. Her ne kadar geleneklerimize bağlı bir toplum olsak ta, yenilikleri ve ilklerin öncüsü olmayı seviyoruz.

Bir düğünü olması gerektiği gibi organize edip, öncesinde ya da sonrasında yapacağınız ekstra değişikliklerle bu süreci daha eğlenceli ve unutulmaz bir hale getirebilirsiniz…

İşte size birkaç sürpriz öneri…

Tek gelinlik yetmez!
Ne giyeceğine karar veremeyen gelinler, nikahta ayrı; düğünde ayrı kıyafet giymeye başladı. İki seremoni arasında saç modellerini bile değiştirenler var.

Vintage modası
Geçmişe özlem hem gelinlikler de hem de nikah yüzüklerinde kendini gösteriyor. Vintage butikler ve antikacıların yanı sıra, hesaplı fiyatlara gelinlikler bulabileceğiniz siteler mevcut.

Facebook’suz asla!
Evlilik teklif edilen anının video’sunu Youtube’a koymak da olabilir bu; davetiyeyi e-posta ile göndermek de, düğüne geri sayım blog’u kurmak da. Gecede çalınacak şarkılar ve diğer hazırlıklar için arkadaşlar arasındaoylama yapmak ve düğün listesini Facebook üzerinden şekillendirmek moda.

Yurtdışında evlilik
Türklerin de sıklıkla başvurduğu bu yöntem sayesinde sektör, geçtiğimiz yıllarda dört kat büyüdü. Yunan adaları, yakın Avrupa ülkeleri ilk tercihlerden. Katılımcı sayısı azaldığı için, düğün masrafı da düşebiliyor.

Renkli gelinlikler
Avrupa ve ABD’de farklı renkleri tercih eden gelinlerin sayısı artıyor. Kırmızı ve mor çok moda.

80′lere dönüş
Bugünün gelin ve damatlara, genellikle 1980′ler de genç olmuş veya ucundan yakalamış kişiler. Hazır, furya devam ederken düğünde 80′lerden çalacak DJ ve orkestralar tercih ediliyor. Eğlence garantili!

Ekolojik düğünler
Gelinliğinden davetiyesine kadar her şeyi ekolojik olan düğünlerde, gelin ve damada hediye alınmaması, onun yerine belli başlı vakıflara bağışta bulunulması isteniyor.

Düğün Pastası Seçimi



Yabancı filmlerde pek meşhurdur düğün öncesi gelinin damada pasta seçtirme sahnesi. Bizim gelinlerimizin böyle bir tasaları pek olmaz. Genellikle gelinliğin modeliyle ve çeyizin yetişmesiyle öyle bir uğraşırız ki kalan detaylarla ilgilenmek erkelere kalır. Büyük salon düğünlerinde pasta işi salon sahibine aittir. O sebeple pastanın tadının nasıl olacağı bizi ilgilendirmez. Eh biraz da ucuz olması işimize gelir. Malum evlenmek yeterince masraflı bir iştir. Ama sade bir tören olacaksa ve sizin için önemli olan sadece sevdiklerinizle birlikte bu güzel geceyi paylaşmaksa o zaman pasta daha bir önem kazanır. Hem daha az kalabalık olacak hem de sevdiklerinize güzel bir pasta ikram edecekseniz, pasta için ayırdığınız para biraz daha heybetli görünecek haliyle. Size en azından şimdi bir pasta fikri lazım değil mi?

2009 yaz gelinlerine makyaj önerileri



Damat hazır, gelinlikle çiçekler de… Her şey mükemmel… Kusursuz bir fotoğraf içinse geriye sadece makyajınız kalıyor. Max Factor Makyaj Uzmanı Nur Toktay, düğün  gününde en güzel haliyle görünmek ve kendini en iyi şekilde hissetmek isteyen 2009 yaz gelinlerine, kır ve salon düğünü makyajının ipuçlarını veriyor.


Duruluğun ve sadeliğin hakim olduğu; temiz, ışıltılı, porselen kadar pürüzsüz bir ciltte, bakışlardaki romantizmi ve saflığı yansıtmak, olabildiğince sade dramatik olmayan gözlere sahip olmak için Max Factor Makyaj Uzmanı Nur Toktay’ın,  kır düğününü tercih eden yaz gelinlerine  önerileri şöyle;


‘Nemlendiriciyle iyice nemlendirilmiş cildimize uygulayacağımız baz makyaj,  oldukça hafif, neredeyse yok gibi görünmeli. Nur Toktay, iyice temizlenmiş cildimizi, OLAY Regenerist nemlendiricileri ile makyaja hazırlandıktan sonra, doğal bir görünüm sağlamak için sürdükçe artan bir kapatıcık sağlayan Max Factor Natural Minerals Fondöten’i tercih ediyor. Hem doğal bir kapatıcılık hem de ışıltılı bir görünüm için ideal bir fondöten.


Gözlerimizin ön planda fakat abartıdan uzak görünmesi için olabildiğince doğal neredeyse makyajsız hissi veren Max Factor Colour Perfection Far’ın yumuşak renklerinden krem, sarı, turuncu, pembeyi tercih etmeliyiz. Gözlerimizde uyguladığımız iyice dağıtılmış renklerin geçişleri ise yumuşak olmalı. Derinlik hissinden çok daha ön planda olmasını istediğimiz gözlerimiz için takma kirpik etkisi yaratan maskara tercih edilmeli ve maskara, kirpik dibinden en ucuna kadar iyice sürülmeli.


Nur Toktay’ın önerisi ise Max Factor False Lash Effect Maskara… Dudaklarımızı ise pembenin tüm tonları ve yarı ışıltılı rujlar ile renklendirmeden önce çok doğal bir şekilde uygulayacağımız kalem, dudak rujumuzun kalıcılığını artıracaktır. Nur Toktay’ın ruj tercihi ise  Max Factor Colour Collections Ruj serisi… Yanaklarımız için ise sanki güneşten kızarmış hissi yaratmak için pembe tonları tercih etmeli, allığı, elmacık kemiklerin üzerinden yüzün orta kısımlarına gelecek şekilde uygulamalıyız. Kaşlar ise olduğu gibi taranıp bırakılabilir’.


Salon gelinlerinin makyajları ‘biraz daha kalıcı fakat yine abartıdan uzak olup daha dramatik olabilir diyen Max Factor Makyaj Uzmanı Nur Toktay, ‘Çok iyi nemlendirilmiş bir cilt üzerine uygulayacağımız fondöten, hangi özellikte olursa olsun iyice cilde yedirilerek nerdeyse porselen gibi bir görüntü elde ettikten sonra göz makyajına geçilmeli’ diyor.Nur Toktay’ın porselen gibi bir cilt için tavsiyesi Max Factor Creme Puff pudra+fondöten. Nur Toktay, göz makyajı için sezonun gözde renklerinden Max Factor Colour Perfection Far’ın, bronz, bakır ya da daha iddaalı renklerinin tercih edilip uygulandıktan sonra mutlaka derinlik katmak için siyah eyeliner ya da siyah kalemle gölgelendirmemizi öneriyor.  Aynı uygulamayı, gözü çerçevelendirmek için alt kısmına da uyguladıktan sonra yine vurguyu artıran en önemli şey olan maskarayı, kirpiklerimizin en dibinden en uç kısmına kadar uygulamalıyız. Göz makyajımız yoğun ise dudaklar mutlaka daha doğal bırakılarak denge sağlanmalıdır diyen Nur Toktay, ‘Hatta sadece hafif bir parlatıcı çok yerinde bir seçim olacaktır. Allık ise elmacık kemiklerinin üzerinde ve çok aşağılara gelmeyecek şekilde sezonun gözde renklerinden gül rengi, şeftali yanığı ve toprak tonlarda olabilir.  Max Factor Flawless Perfection Allık tercih edilebilir. Kaşlar ise iyice taranmalı ve kaş aralarındaki boşluklar varsa kaş kalemi ile doldurulmalı’ diyor.


•    Max Factor False Lash Effect Maskara - 39.90 TL

•    Max Factor Colour Perfection Far - 32.90 TL

•    Max Factor Göz Kalemi - 19.90 TL

•    Max Factor Natural Minerals Fondöten - 49.90 TL

•    Max Factor Creme Puff Fondöten+Pudra – 39.90 TL

•    Max Factor Flawless Perfection Allık – 39.90 TL

•    Max Factor Colour Collections Ruj – 29.90 TL

•    Max Factor Dudak Kalemi - 29.90 TL

•    OLAY Regenerist Gündüz Kremi -49.90 TL

En ilginç evlenme teklifleri



Son zamanlarda erkekler tarafından ilginç evlenme teklifleri icat oldu. Hayal güçleri geniş olan insanlar tarafından yapılan evlenme teklifleri bazen beklendiği gibi gerçekleşmez. İşte en ilginç evlenme teklifleri…


1. EVLENME TEKLİFİNİ 20 BİN KİŞİNİN ÖNÜNDE SUNDU

Zavallı genç, sevgililer gününde, bir NBA maçı sırasında 20 bin kişinin önünde sevgilisine evlenme teklifini sundu. Maça ara verildiği anda sahaya fırlayan genç, kız arkadaşını da sahaya çağırdı. Ulusal kanalların da canlı yayın yaptığı maçta şoka giren genç kız evlilik teklifini reddetti.


2. MİLKSHAKE İÇİNDEKİ YÜZÜĞÜ YUTTU

Reed Harris nişanlısı Kaitlin Whipple'a evlenme teklifini fast-food zinciri bir restoranda gerçekleştirdi. Sıcak bir yaz gününde soğuk çilekli bir milkshake içine pırlanta yüzüğü atan Reed, arkadaşlarını da restorana davet etti. Ancak bu esprili evlenme teklifinin sonu pek de eğlenceli bitmedi. İçeceğin içindeki yüzüğü yutan talihsiz Kaitlin'i zar zor hastaneye yetiştirebildiler. İki gün hastanede kalan genç kadın iyileştikten sonra Reed Harris'ten yeni bir evlenme teklifi aldı ve en sonunda evlendiler.


3. BALON İÇİNDEKİ PIRLANTA YÜZÜKLE TEKLİF

Londra'da Lefkos Hajji isimli adam, nişanlısı Leanne'ye evlenme teklifini helyum gazıyla şişirilmiş bir balonun içine konmuş 12 bin dolarlık pırlanta taşlı yüzükle yaptı. Evlenme teklifini sözlü bir şekilde yaptıktan sonra içinde yüzük bulunan balonu sevigilisine verirken ani bir rüzgar çıktı ve balon bir anda havalanmaya başladı. Balonun arkasından bir süre koşan genç adam balona yetişemeyeceğini anlayınca, arabasıyla bir süre daha balonun peşinden devam etti. Havalanan balon gittikçe gözden kaybolunca, Lefkos yüzükten umudu kesti. Olayın ardından yeni bir yüzük alıncaya kadar Lefkos'la tüm ilişkisini kesen Leanne'ı tekrar ikna etmek genç adamın zamanını aldı.


4. EVLENME TEKLİFİ ŞOVUNU UFO ZANNETTİLER

Almanya'nın Plattling kentindeki genç bir adamın evlenme teklifi bölgede UFO paniği yarattı. İçinde ışık yanan balonları havada uçuran genç adam, tüm kasabanın balonlarla renklenmesine neden oldu. Kasaba halkının 'Kenti UFO'lar bastı' diye yorumladığı bu gösteri, şüphesiz 'evet' cevabını da beraberinde getirdi.


Adım Adım Davetiye Seçimi



Düğününüz, gelinliğiniz hakıkında titizlendiğiniz kadar, davetiyeler konusunda da özenli olmalısınız. Çünkü davet ettiğiniz insanlar sizin muhteşem gelinliğinizi, düğün salonunun ihtişamını, elinizdeki gelin buketinin şıklığını, salon süslemelerini görmeden önce davetiyenizle karşılaşırlar…


HAYAL EDİN

Tıpkı gelinliğiniz gibi davetiyenizin ölçülerini, detaylarını, stilini ilk önce hayal ederek işe başlayın. Uzmalara göre davetiyenin rengi, tasarımı, yazı stili, ölçüleri tıpkı düğününüzü mükemmel yapan detaylar gibi düşünülmelidir.


RENK SEÇİN

Araştırmalara göre davetiyelerde ençok tercih edilen renk fildişi, krem ve beyaz. Riske girmekten kaçınıyordanız hiç düşünmeden bu tonlardan birini seçin. Ama herkesin yaptığını yapmak istemiyorsanız ve modern bir tören planınız varsa farklı bir seçim neden yapmayasınız ki?


KAĞIT SEÇİN

Resmi törenler söz konusu olduğunda kalın kuşe kağıtlardan yapılmış davetiyeler uygun olur. Bu kağıtları ağaç, ipek, metal çeşitleri, cam givi malzemelerle detaylandırıldığında gerçekten çok zengin bir görünüme sahip oluyor. Günümüzde geri dönüşüm kağıtlarından bile davetiyeler yapılabiliyor.


YAZI STİLİ

Davetiyelerde genel olarak, aynı yazı tipinin iki farklı fontu birlikte kullanılır.


Davetiye

BOYUT

Davetiyelerinizi tıpkı nikah yüzüğünüzdeki elmaslar gibi hayal ediyorsunuz. Size göre başkalarındakilerden daha büyük, daha ağır ve daha kaliteli olmalıdır. Hatta kimi zaman daha pakalı olmalarında bir sakınca yok. Maliyet ve postalamadki maliyetleri de düşünürsek büyük davaetiyeler yerine normal boyuttaki daveriyeler daha makul olur.


ÇOCUKSUZ TÖREN

Çocukların davet edilmesiği bir düğün töreni yapacaksanız bunu mutlaka davetiyeyle birlikte bildirin.


DAVETİYELERİN YOLCULUĞU

12 AY ÖNCE: Kimi misafirlerin davetiyeleri diğerlerinkinden daha önce postaya verilmelidir. Örneğin ülke dışından gelecek konuklarınki. Bir yıl yada altı ay kadar önce özel davetiyeler hazırlatıp adreslere yollamalısınız.


6 AY ÖNCE: Davetiyelerin siparişlerini verin. Davetiyenizin basım işleminde mutlaka bir örnek isteyin.


2 AY ÖNCE: Davetiyeleri postalayın. Şayet LCV istiyorsanız size geri dönüşüm için zarfa ikinci bir pul ilave ettirmelisiniz.


2 AY iLE 4 HaftaÖNCE: LCV için tüm kayıtlarınızı kontrol edin. Eksik olanları mutlaka tamamlayın. Geri dönüş yapmayan davetlilerin cevabını beklemek yerine onları arayıp telefonla sorun. Bu noktadan itibaren süprizler yaşamasına izin vermemelisiniz.


Kaynak: Moderndugun.com

Adet Düzensizliğine Çözüm Yiyeceklerde



Bayanlar bu ürünleri tüketerek adet düzensizliğinden kurtulabilirsiniz…

Hormonlar, vücudun ürettiği kimyasal maddelerdir. İç salgı bezlerinde yapılır ve etki ettikleri hedef dokulara kan yoluyla taşınırlar. Depresyon ve sağlıksız diyetler hormon dengesini bozarak kadınlarda adet düzensizliklerine ve başkarahatsızlıklara neden olur.

Vücudun içinde ve dışında oluşan değişiklikler hormonlar sayesinde gerçekleşirler. Büyümeyi gelişmeyi, üreme sistemini kontrol eder, hormonlardaki iniş ve çıkışlar duygu durumumuzu, ruh halimizi belirler. Bazen hayıflandığımız sivilceler, menopoz, kistler gibi sorunları da ortaya çıkarabilseler de onlar eşsiz bir sistemin parçasıdır. Peki nedir bu hormon. Yaşla birlirlikte yaşanan hormonal değişimleri, hormonal bozuklukları, hormon tedavilerini tedavilerini sıkça duyarız.

Prof. Dr. Saraçoğlu’ndan Su Tavsiyesi



Su ile ilgili yazmak istediklerimi ayrı bir başlık altında toplamayı uygun buldum. Çünkü, su insan sağlığı ve metabolizması için öylesine önemlidirki, yerini hiç biriçecek dolduramaz. Suyun önemini daha iyi vurgulayabilmek için, ben ona “beyaz kan” diyorum. İnsanın yemek yemeden bir kaç hafta yaşaması mümkündür. Su içmeden ise, ancak bir kaç günyaşayabilir.

Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklere göre daha az su tükettiklerini göstermiştir. Halbuki, bayanlar bir bilseler ciltteki kırışıklıkların oluşumunda ve artmasının arkasında az su içmenin yattığını… Yeterli oranda su içenlerde yaşlanma daha yavaştır. Cildin taze ve canlı görünmesinde vücudun ihtiyacı olan yeterli suyun alınması çok önemlidir. Günde en az bir buçuk litre su içmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Susayınca su içilir diye bir kural yoktur. İster susayınız ister susamayınız, gün boyu en az bir buçuk litre su içmeyi ihmal etmeyiniz. Hele gece yatağa giderken içeceğiniz bir bardak suyun hikmeti saymakla bitmez… Normal kilosu olanlar, fazla kilosu olanlara göre vücutlarında daha fazla su tutarlar. Normal kilonun üzerine çıkıldıkça vücut daha az su içerir.

Doğru giyinmenin püf noktaları



Kısa boy, dar omuzlar, geniş kalçalar...Herkesin bir kusuru var! Önemli olan bunları gizlemenin yolunu bilmek.


KISA BOYLUYSANIZ...

Pantolon: Eğer vücudunuzun üst kısmını uzun göstermek istiyorsanız düşük belli pantolonlar tercih etmelisiniz. Bacaklarınızı olduğundan uzun göstermek için ise yüksek belli ve düz inen pantolonlar seçin. Kontrast renklerden ve iri desenlerden kaçının. Canlı renkleri üstünüzle aynı tonlarda olmak kaydıyla rahatlıkla kullanabilirsiniz.


Ceket ve gömlek: Fazla uzun veya belde biten kısa ceketlerden kaçının. Bele oturan ve kalça hizasında kalan modeller seçin. Düşük belli bir pantolon giymek istiyorsanız üzerine saçaklı, püsküllü veya payetli bir gömlek kullanabilirsiniz. Altla üst arasında renk kontrastları yapmayın, illa bir kontrast yapmak istiyorsanız, kumaş türü kontrastları uygulayın: ipek bir elbise üzerine jean ceket gibi.


Elbise: Tek renk ve düz kesim elbiseler silueti daha uzun gösterir. Ayrıca kadınsı ve seksi kesimleri de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Etek boyu baldırların ortasına hatta topukların hemen üstüne kadar inebilir.


ŞİŞMANSANIZ...

Pantolon: Pantolonlarınızı mümkün olduğunca krep gibi dökümlü kumaşlardan seçin.


Üst: Özellikle pantolon üzerine, bacaklarınızın üst kısmına dek inen uzun tunikler giyin. Göz alıcı, dikkat çekici büyük desenler yerine tek renk ve koyu tonları tercih edin. Dekolte kullanmaktan kaçınmayın ama kalın ve belinizi saran kemerlerden Kaçının!



Ceket: Dökümlü kumaşlardan olanları tercih edin; mümkünse önünü iliklemeden giyin. Ceketlerinizde büyük vatkalar yerine daha küçük, omuzlarınızı hafifçe yükseltecek vatkalar kullanın.


Elbise - etek: Asla vücudunuzu sarmamalı: streç kumaşlara veda edin! Vücuda yapışmayan, uçuşan kumaşlar idealdir. Renk olarak daha çok tek renk ve koyu tonlar kullanın. Emprime seviyorsanız minik desenlileri tercih edin. Etek boyu baldırlarınızın hemen altına dek inmeli; daha uzun boylar da rahatlıkla kullanabilirsiniz.


GENİŞ KALÇALIYSANIZ...

Pantolon: Geniş pantolonlarla kalçalarınızı kamufle etmeye çalışmayın. Dökümlü kumaştan dikilmiş, düz kesim pantolonlar giyin. Her zaman koyu ve tek renk tercih edin. Asla ve asla tayt giymeyin!


Üst: Üstünüz ince ve kalçalarınız genişse, vücudunuzdaki bu farkı yok etmeniz gerekiyor. O halde, dikkati vücudunuzun üst kısmına çekecek tarzda gömlek, kazak, tişört vb. giymekte tereddüt etmeyin. Çiçekler, geometrik şekiller, karışık renkler, hatta büyük aksesuarlar kullanın, minik dekolteler uygulayın. Göz ve dudak makyajına ağırlık verin.


Elbise - etek: Eteklerinizde dökümlü kumaş ve nötr renkler (siyah, gri, bej gibi) kullanın. Verev kesim ve büzgülü modellerden kesinlikle kaçının. Bel oyuğu kalçanın hemen üzerinden başlayan kesimler tercih edin. Elbisede dikkat etmeniz gereken nokta, göğüslerinizi belirginleştirmek, kalçanızı ise saklamaktır. En doğru model, bel hattı olan ama bele fazla oturmayan, kalça yuvarlağını çıkarmayan düz kesimlerdir. Diz altı etek boyu en ideal olandır.


BOYUN DEKOLTESİ

Boynunuz uzunsa, her tarzı uygulayabilirsiniz. Özellikle, yuvarlak açılmış dekolteler ve boyna bağlanmış küçük bir fular çok hoş duracaktır.


Boynunuz kısaysa, “V” yakalı bluzlar veya “V” açılmış dekolteler tercih edin; boynunuz daha uzun görünecektir. Fular kullanmamaya çalışın; boynunuzu iyice kısaltıp omuzlarınıza gömülmüş gibi gösterir. Bunun yerine omuzlarınıza bir şal alın; böylece “V” dekolteniz de kapanmamış olacaktır.


OMUZ DEKOLTESİ

Omuzlarınız kareyse, asimetrik omuz dekolteli veya kolsuz kıyafetler seçin.


Omuzlarınız yuvarlaksa, ince askılı giysiler sizin için idealdir.


Omuzlarınız düşük ve darsa, reglan kollu kıyafetler giymeyin. Omuz başlarını ortaya çıkaran, derin kol oyuğu olan giysiler omuzları daha geniş gösterir.


AYAKKABI SEÇİMİ

Topukta esas, kıyafetin etek uzunluğudur. Diz ve diz altı hizasındaki bir etek uzunluğuyla 7 cm.den uzun bir topuk giyilebilir. Mini bir etekle daha alçak topuk kullanmak gerekir.


Şişmansanız, vücudunuzla oransızlık yaratmamak için yüksek topuktan kaçının, orta boy topuk idealdir.


Kısa boyluysanız, yüksek ve ince topuk vücudunuzda dengesizlik yaratır, eğri ve kambur bir görünüm verir. 5-6 cm.lik bir yükseklik yeterlidir.


Uzun boyluysanız, yine de çok düz ayakkabılar seçmeyin. Az da olsa biraz topuk siluetinize çekicilik katacaktır.


TEN VE SAÇINIZA En uygun renkler

BUĞDAY TEN-SARI SAÇ

En uygun renkler

Toz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili


Kaçının!

Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.


AÇIK TEN-SARI SAÇ

En uygun renkler

Toz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili.

Kaçının!

Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.


AÇIK TEN-KIZIL SAÇ

En uygun renkler

Yeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi.

Kaçının!

Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.


AÇIK TEN-KAHVERENGİ SAÇ

En uygun renkler

Yeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi.

Kaçının!

Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.


KOYU TEN-SİYAH SAÇ

En uygun renkler

Pembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.

Kaçının!

Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.


AÇIK TEN-SİYAH SAÇ

En uygun renkler

Pembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.

Kaçının!

Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.


BUĞDAY TEN-KAHVERENGİ SAÇ

En uygun renkler

Kırmızı ve yeşil tonları ile kavuniçi, kiremit rengi, doreli bej, toprak sarısı ve turkuaz.

Kaçının!

Maviye çalan tonlar, fuşya, duman grisi gibi renkler içlerinde dore tonları barındırmadıkları için saç ve ten renkleriniz için fazla soğuk.


İŞ HAYATINDA GİYİM

KIYAFET SEÇİMİ

Çalışan bir kadınsanız biraz erkek egemen bir ortamdasınız demektir. Bu durum asla kadınca giyinmenizi engellememeli, kadınlığınızı gölgelememeli. İş hayatında giyinmenin altın kuralı, iş kolunuzun geleneklerine uygun ama kendinizi yansıtan bir tarz belirlemenizdir. İşinize ciddiyetle yaklaşımınızı ve becerinizi vurgulayacak zarif, temiz, uyumlu ve iyi dikilmiş kıyafetler seçin. Etek, pantolon takımlar, gömlekle kombine edilmiş etek ve pantolonlar, düz kesim elbiseler ideal olanlardır.

Hoşunuza gitmeyecek bir konuma düşmemek için çok kısa etekler, vücudunuza yapışan kıyafetler ve derin dekolteler kullanmayın.


RENK PALETİ

Çok canlı renkler seçmeyin ama kendinizi gri tonları içine de hapsetmeyin. Evet, gri, iş hayatında çok alışıldık ve ağırlık veren bir renk ama aynı etkiyi bırakabilecek başka renkler de var. Yeşil, bordo, lacivert, siyah, kahverengi, bej, toprak tonları ve lâl gibi renklerle gardırobunuzu çeşitlendirin.


AKSESUARLAR

Her detayı düşünün! Ayakkabılarınız topuklu veya topuksuz olabilir ama mutlaka temiz ve cilalı olmalı. Çantanız hem kıyafetinizle uyumlu hem de çalıştığınız iş koluna ve konumunuza uygun olmalı: boncuklu bir çanta ile bankacılık sektöründe çalışmanız pek uygun olmaz! Abartısız ve zarif takılar kullanın; ama annenizin inci kolyesi ile de kendinize olduğunuzdan daha yaşlı bir hava vermeye çalışmayın!


MAKYAJ

Canlı renklerden, koyu ve yoğun uygulamalardan mutlaka kaçının. Sade ve doğal bir makyaj yapın: gözlere hafif gölgeler, 2 kat rimel, biraz allık ve ruj.


SAÇ

Saç, genel görünümde son derece etkilidir. Asla yağlı, kirli ve boyası gelmiş bir saçla işe gitmeyin. Rahat etmek için saçınızı toplayın; böylece sürekli düzeltmek zorunda da kalmazsınız. Kibar, kıyafet renginizle uyumlu tokalar tercih edin: payetli kelebek tokaları günlük hayatınıza bırakın!


PARFÜM

Asla ağır kokular kullanmayın. Hafif, çiçeksi aromalardan yapılmış parfümleri tercih edin. Parfümünüzle banyo yapmayın, az sıkın, gerekirse tazelersiniz.


YANINIZDA BULUNDURUN!

Ne olur ne olmaz diyerek el çantanızda bulundurmanız gerekenler:

yedek bir çift çorap

küçük bir ayakkabı cila süngeri

iplik ve dikiş iğnesi

diş fırçası ve macunu

saç fırçası

törpü

kağıt mendil

ve elbette makyajınızdaki parlamaları rötuşlayacak hafif bir pudra, dudak boyanızı gün içinde tazelemek üzere rujunuz ve parfümünüz.


HATIRLATMALAR

Kendinizi sevin, kendinize güvenin ve gülümseyin. Gülümseyen bir yüz, aydınlık bakışlar ve güvenli bir tutum sizi her zaman olduğunuzdan daha şık ve bakımlı gösterecektir.


Yürürken de otururken de dik durmaya özen gösterin.

Giysileriniz temiz ve ütülü olsun.

Renk uyumuna dikkat edin. Küçük aksesuarlarla kıyafetlerinizi hareketlendirin.

İçinde rahat olmadığınız giysiler ve ayakkabılar giymeyin.

Ayakkabılarınızı sık sık temizleyin ve cilalayın. Topuğu yenmiş, deforme olmuş ayakkabılar giymeyin.

Saç, el ve tırnaklarınızdaki bakımsızlık şıklığı zedeleyen unsurlardır. Saç boyanıza ve temizliğine dikkat edin, el ve tırnaklarınıza özen gösterin.

Takılarınız hem kıyafetinizle hem de birbirleriyle uyumlu olmalı. Sarı ve beyaz takıları bir arada kullanmayın (altın bir kolye, gümüş küpeler gibi). Ağır takılarla daha hafifleri de bir arada kullanmayın (boncuk bir bilezik ve pırlantalı bir yüzük gibi)


Kaynak: Vekozmetik

Gün yüzüne çıkmayan solaryum zararları



Güneşin etkisini yitirmesiyle popülerleşen solaryum aslında cilde çok önemli hasarlar veriyor ve en önemlisi cilt kanserine sebep olabiliyor.


Cosmopolitan'ın bu konuda yapılan son araştırmaları derlediği yazıya göz attıktan sonra solaryuma girmeden önce bir kez daha düşüneceksiniz

Solaryumun zararlarıyla ilgili bilgilendirici konular basında sık sık işleniyor.


Ağustos 2009 tarihli bir bilimsel araştırma, solaryumla ilgili şüpheleri bir kez daha haklı çıkardı. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi'nin sunduğu rapora göre, solaryumun kanserojen etki yarattığı kesinleşti. Araştırmadan çıkan asıl çarpıcı sonuç ise şu: Eğer 30 yaşınızdan önce solaryuma girmeye başladıysanız, cilt kanseri olma riskiniz de yüzde 75 oranında artıyor.


YASAL ÖNLEMLER GELİYOR

Solaryumun zararları konusunda Avrupa da çözüm arayışında. 90'lı yıllarda solaryum kullanımında patlama yaşanmasının, kıtada cilt kanseri vakalarındaki artışta etkili olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği bünyesinde çalışmalar yapan Avrupa Komisyonu da solaryumla ilgili çarpıcı sonuçlar elde etmiş. Bu ülkelerde özellikle gençler arasında solaryum kullanımının yaygınlaşması Avrupa Birliği'ni harekete geçirmiş.


Hatta Avrupa Komisyonu'nda şu günlerde solaryum kullanımı konusunda yasal önlemler de alınma aşamasında. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden uzman doktor David J. Leffell'e göre artık ultraviyole ışınlarının kansere sebep olma süreciyle ilgili bir soru işareti kalmadı. Leffell, "Bunun aksini iddia edenler ya dürüst değiller ya da işlerine gelmediği için bu gerçeği görmezlikten geliyorlar. Bu durumda sorumluluk tamamen kişiye ait" diyor. Cosmopolitan dergisi de, tüm bu uyarılar doğrultusunda, dünyanın en iyi dermatologlarının önerileriyle solaryum kullanımı konusunda yanlış bilinenleri derledi. Solaryuma girmeden mutlaka okuyun...


MİT 1

SOLARYUM KANSERE SEBEP OLMAZ

Yapay ultraviyole ışınlarının kansere sebep olduğuyla ilgili bir kanıt olmadığı iddia ediliyor. Oysa 20'li yaşlardaki kadınlarda en sık görülen ikinci, 30'lu yaşlardaki kadınlarda ise en sık görülen üçüncü kanser çeşidi; cilt kanseri. Bu oranlar, güneşe aşırı derecede maruz kalındığını gösteriyor. Araştırmalar özellikle 15-16 yaşından itibaren UV ışınlarına maruz kalmanın melanoma sebep olduğunu gösteriyor. Son yıllarda cilt kanserindeki bu artışın sebebi, solaryumun yaygınlaşmasına bağlanıyor.


MİT 2

KENDİNİ İYİ HİSSETMENİ SAĞLAR

Bunu savunanlar, ışığın modu yükselttiğini ve endorfin hormonu salgılanmasını artırdığını savunuyorlar. Evet, bronz bir görünüm insanın kendisini daha iyi ve seksi hissetmesini sağlayabilir. Ama bu psikolojik etkilerin yanı sıra kanser oluşumunu artırması, kırışıklıkları fazlalaştırması da önemli değil mi sizce? Siz en iyisi 15 koruma faktörlü kreminizi sürüp, açık havada yürüyüş yapmakla yetinin.


MİT 3

D VİTAMİNİ KAYNAĞIDIR

D vitamini kemiklerin ve kasların gelişimini sağlar. Günlük ihtiyaç ise gün içinde alınan güneşten karşılanabilir boyuttadır. Bu da vücudun otomatik olarak D vitamini üretmesini sağlar. Brown Üniversitesi'nden ve Amerikan Kanser Araştırma Derneği'nden profesör Martin Weinstock'a göre fazla UV ışınlarından daha fazla D vitamini alınmıyor. Ayrıcı solaryum cihazlarında ne kadar D vitamininin vücuda verildiğini gösteren bir ölçü birimi bulunmuyor.


MİT 4

GÜNEŞ IŞINLARINDAN DAHA AZ ETKİLENİRSİNİZ

Solaryumu savunanlar, solaryumlu bir cildin güneşten daha az etkilendiğini söylerler. Bu doğru; bronz bir cilt güneşten daha az etkilenir. Ama asıl problem cildinizin zarar görüp görmediğidir. Mount Sinai Tıp Fakültesi'nden Albert Lefkovits, solaryumun bir zararını da şöyle açıklıyor: "Açık renkli kişiler güneşe çıkınca ıstakoz gibi kızarabilir ama solaryumu tercih ettiklerinde de ciltlerini kurutabilirler."


MİT 5

SOLARYUM GÜNEŞE GÖRE DAHA GÜVENLİ

Bu mitin savunma noktası, solaryum ışığının altında geçirilen sürenin önceden belirlenebilir olması ve cilt tipine göre seçilmesi. Bu nedenle UV ölçüsünü siz belirlerseniz hem istediğiniz renge kavuşursunuz, hem de fazla yanmayı engellemiş olursunuz. Ama Doktor Weinstock bu kontrolün olması gerektiği gibi yapılmadığını söylüyor. Dr. Rigel ise solaryumda kullanılan ışınların doğal güneş ışınlarına göre 2-3 kat daha etkili olduğunu belirtiyor.


BRONZLAŞMAK İÇİN ALTERNATİFLER

Solaryuma alternatif olarak otobronzan kremleri de kullanabilirsiniz. Ancak uygulama yaparken, ürünü homojen olarak sürmeye dikkat edin. Aksi takdirde çok yapay bir görüntü oluşabilir. Ayrıca, güneşlenmeye çıkmadan önce alınan betakaroten kapsüllerin de cildi güneşe hazırladığı iddia ediliyor.

Selülit Tedavisinde Madonna’nın Yöntemi



Dünyada ilk uygulaması ünlü şarkıcı Madonna üzerinde yapılan ve popülerliği hızla artan AWT cihazı; etkili sonuçları sayesinde hızla yükselen bir trendle selülit tedavisinde en tepeye yerleşmiştir.

AWT cihazının çalışma prensibi şimdiye kadar ki selülit tedavileri için üretilmiş cihazlardan oldukça farklıdır. Akustik Dalga Terapisi (AWT) selülit için yeni bir yaklaşım getirmektedir. AWT selülitin başlıca iki nedeni üzerine etki gösteren tek uygulamadır. Şok dalgaları hem fibröz septa ve yağların alt dermis içinde oluşturduğu çıkıntılar üzerinde etki gösterirken, hemde üretilen şok dalgaları deriden ve yağlardan geçerek fibröz septayı kollajenden ayırarak deriyi serbest bırakmakta ve bu sayede daha düzgün bir yüzey oluşmasını sağlamaktadır.

Derinin Kıvrılmış Görünümü:

AWT aynı zamanda dermisin kalınlaşmasına ve yağ tümseklerinin azalmasına da yardımcı olmaktadır. Ultrason görüntüleri tedaviden sonra cildin yeni kollajen oluşumu ile kalınlaştığını doğrulamaktadır.

Dermisin kalınlaşması cilt içine doğru çıkıntı oluşturan yağ tabakalarını azalmasına yardımcı olmakta ve ayrıca selülitli görünümü de azaltmaktadır. Selülite yol açan başlıca nedenlerin ikisi üzerinde de etkili olan AWT selülitli görünümün iyileştirilmesinde eşsiz bir tedavi yöntemidir.

AWT ile selülitin yanı sıra bölgesel yağ fazlalıkları ve cilt gevşekliği sorunu da birlikte çözüm bulmaktadır. Cilt elastikiyetindeki artış 3. ayda %71,6 olarak bildirilmiştir. Genetik olarak erkek vücudunda 18 milyon kadın vücudunda ise 21 milyon yağ hücresi vardır ayrıca kadın bedeni lenfatik dolaşım açısından daha yavaştır. Bunların sonucunda lipogenez yani yağ yapımı da daha yüksek ve kolaydır. AWT ile bu kısır döngü tamamen tersine dönmekte lipoliz artmakta ve ödem çözülmektedir. Selülitteki iki büyük sorun ödem ve yağ birikmesidir. Verilen şok dalgaları direk yağ dokuda çözülme sağlar. Lenfatik damarlarda ise özel metabolitlerin açığa çıkıp geçirgenliğin artmasıyla ödem sorunu da çözülmüş olur.

Selülit Tedavisinde Kullanılan Yeni Cihazlar:

Yıllar boyunca selülit birçok farklı yöntemle tedavi edilmeye çalışılmış, ama bu tedavilerden birçoğundan tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Günümüzde ise AWT CelluActor ve D-actor ile önemli bir yeni buluşun temsilcisi konumundadır.

Radyal Şok Dalgası Terapisi:

Radyal başlıkta, AWT şok dalgasının üretilmesi için cihazın içindeki bir hava bölmesinin iç kısmına yerleştirilmiş olan bir paletten faydalanılmaktadır. Bu palet tarafından kısa süreli ve güçlü bir vibratör hissi veren şok dalgaları üretilmektedir. Bu şok dalgası septayı ikiye ayırmakta ve dermal kollajeni arttırmaktadır. Radyal başlık aynı zamanda acının kontrol edilmesinde de kullanılmaktadır. Bu başlık sinir hücrelerini uyarmakta ve tedavi bölgesindeki kan akışını arttırmaktadır. Bu tedavinin daha rahat yapılmasını mümkün kılmaktadır. Ayrıca bu radyal başlık, egzersize gerek kalmaksızın yüksek frekanslarda kas tonusunu da arttırmaktadır.

Planar Şok Dalgası Terapisi:

Planar başlıkta ise AWT terapisini oluşturan bir elektrik mıknatısından faydalanılmaktadır. Bu, çok kısa süreli ve yüksek enerjili bir şok dalgası meydana getirmektedir (bu dalganın süresi nano-saniyelerle ölçülmektedir). Yüksek enerjili şok dalgasının hastaya çok kısa bir süre ile uygulanması nedeniyle terapi hemen hemen ağrısızdır. Bu yüksek enerji ile fibröz septalar birbirinden ayrılmaktadır. Ayrıca alt dermis içindeki kollajen de uyarılmakta ve böylece yağ tümsekleri azaltılmaktadır. Enerjinin bir kısmı tedavi uygulanan alanın yakınındaki yağ hücrelerine dağılmaktadır. Enerjinin bu şekilde dağılması ile yağ hücreleri sahip oldukları içeriğin bir kısmının erimesi nedeniyle incelmektedir.

AWT terapisi uygulama şekli:

AWT de tedavi ağrısız son derece konforludur. Selülit için öngörülen tedavi şekli haftada 2 olmak koşulu ile sadece 3 haftadır. Kontrollügruplarda yapılan çalışmalarda tedavi öncesi ve sonrası alınan kan örneklerinde serbest yağ asitlerinin ve gliserolün yani yağ doku parçalandığında açığa çıkan ürünlerin anlık arttığı biyokimyasal olarak kanıtlanmıştır.

Şok dalgaları önce ve sonrası cildin sıkılaşması yağ doku kaybı gerçek ve bilimsel olarak gösterilebilir. Cilt sıkılaşması ve yağ doku kaybı nedeniyle özel bir diyete gerek kalmadan bölge başına % 5-12 arasında incelme sözkonusudur. Şok dalgalarının cilt sıkılaşmasındaki başarısı da özel bir başlıkla daha yüzeyel uygulama ile cilt gençleştirmede güvenle kullanılmaktadır.

Siyah Noktalar Nasıl Temizlenir?



Yüzünüzdeki siyah noktaları temizlemenin en basit yolları aslında evinizde var. Tek ihtiyacınız bir şırınga. Bir kaba boşalttığınız sıcak su ile yüzünüze bir süre buhar yapın. Başınızın etrafınıda bir havlu ile örtün. Siyah noktalar buhar banyosundan sonra iyice yumuşayacaktır. daha sonra şırınganın iğnesini çıkarıp siyah noktaların üstüne hafifçe bastırın. Çıkış yönüne göre bastırırsanız işlem kolaylaşacaktır. Sonunda mutlaka yüzünüzü temzileme losyonuyla temizleyin. 1,5 tatlı kaşığı kil, 1 tatlı kaşığı badem yağı, 1 tatlı kaşığı balı karıştırıp yüzünüze sürün ve 35-40 dakikabekleyin. Daha sonra yüzünüzü soğuk suyla yıkayıp yağsız bir nemlendirici krem sürün.

1,5 tatlı kaşığı kil, 1 tatlı kaşığı badem yağı, 1 tatlı kaşığı balı karıştırıp yüzünüze sürün ve 35-40 dakika bekleyin.  yüzünü soğuk suyla yıkayıp nemlendirici sürün.

Cildinizin ph Seviyesi



Cildimiz vücudumuzun heryeri kaplar. Bu yüzden bir koruma kalkanı gibi bizi soğuktan, sıcaktan, güneş yanıklarından ve çeşitli tehlikelerden korur. Peki biz cildimizi yeterince koruyabiliyor muyuz? Cildin kendine özel ph oranı 5.5′tir. Bu yüzden sadace su ile yıkamak bu ph seviyesini korumakiçin yeterli değildir. Çeşitli toniklerle bu seviyeyi düzenlemek mümkün. Ancak ara sıra da olsa yüzü su ile yıkamak da gerekir. Evinizdekullandığınız suyun sertliğini öğrenerek gerekli tonik için eczacınıza danışın. Cildinizi özellikle bu sıcak yaz günlerinde daha fazla koruyun.

Jennifer Aniston’ın parfümü



Herkes adı Lolavie olacak sanıyordu, herkes yanıldı. İşte yılın en merak edilen parfümünün bilinmeyenleri.


Jennifer Aniston herkesin merak ettiği parfümünü Harrod’s'da tanıtarak satışa sundu. Parfüm şu anda tüm dünyada sadece Harrod’s'da satılıyor. Ve verilen bilgiye göre çok da iyi satıyor. Jennifer Aniston hayranları bu parfüm o kadar merak ediyor ki, hiç koklamadan, siparişi veriyorlar. Harrod’s yurtdışına parfüm göndermediği için birçok meraklı hayran soluğu ebay’de alıyor. Kozmetik peşine düşmüş çaresiz alışverişçinin nelere kadir olduğunu bilen ebay akbabaları da bu hayranları soyup soğana çeviriyor ve parfümü çok pahalıya satıyor. Harrod’s'dan alabilenler için ise parfümün 50 ml.’lik şişesi 29 sterlin.

“Ben çok parfüm parfüm kokan kokuları sevmem. İnsanların bunu duyduğunda ‘Çok güzel kokuyorsun, bu ne?’ diye sormasını istedim.” diyor Jennifer Aniston ve ekliyor: “Bu parfümün hatıralarımın katalogu gibi olmasını istedim. Hayatım boyunca gece açan yaseminin kokusuna aşık oldum. Kalifornia’da büyürken yasemin kokan akşamları çok iyi hatırlıyorum. Aynı zamanda okyanusun kokusunu da canlandırıcı ve seksi bulurum. Bu aroma insanı arıtır ve coşturur. Tropik yağlar ve tuzlu hava kokusu bana plajda uzun güneşli günleri hatırlatıyor. Saf mutluluk.”


Jennifer Aniston

Parfümün üst notalarında turunçgil ve gül suyu.

Orta notalarında yeni açan yasemin çiçeği, vahşi menekşe ve Amazon zambağı

Alt notalarında altın amber ve sandal ağacı var.

Parfümün şişesinin üzerinde hiçbir şey yazmıyor ve aynen Jennifer Aniston’ın giyim tarzı ve güzellik anlayışı gibi olabildiği kadar yalın ve net bir formu var. İsmi sadece “Jennifer Aniston” ama bu onun seçimi değil. Halen satışta olan Marc Zaobs’ın Lola isimli parfümü ile karışmasından çekinildiği için son anda Lolavie isminden vazgeçilmiş. “Çok içime sinmese de son anda hukuki olarak kullanabileceğim tek isim kendiminkiydi.” diyor Aniston…

Kaynak: Trendus.com

Makyaj Hataları İçin Çözümler



Fazlalıkları pratik ve küçük dokunuşlarla halledin.

Fazla parlıyorsanız uygunlayın

Aşırıya kaçmış ışıltıları azaltmak için işaret parmağınızın ucuna yapışkan kısmı dışarı gelecek şekilde seloteyp sarın. Ardından parlak yerlere yavaşça dokunarak ışıltıları azaltın.

Saç spreyi fazla olduysa

Şampuanı kuru saçlarınıza sıkın ve nazik hareketlerle fırçalayın. Bu hareket saç tellerini tazeleyecek ve bir sonraki uygulamaya hazır hale getirecektir.

Likit eyelinerı kalın çektiyseniz

Pamuk çubuklar makyajınızı yeniden yapmanıza gerekmeden düzeltmenizi sağlayacaktır. Çektiğiniz çizgi inceltmek ya da yumuşatmak için kulak çubuğunun ucunu az miktarda nemlendiriciye batırın ve çizginin dış kısmında gezidrerek fazlalığı alın.

Parfümü fazla kaçırdıysanız

Bir pamuğa alkol sürün ve parfümü sıktığınız bölgeye birkaç kez nazikçe dokundurun. Alkol, üst ve orta noktaları alacak ve sadece daha hafif olan alt noktayı bırakacaktır.

Kaynak: iVillage Türkiye

Daha genç eller için



Ellerdeki yaşlanmaya karşı tıp uzun yıllar çaresiz kalmıştı. Ama yeni uygulamalarla eller artık kısa sürede kolayca onarılıyor, yenileniyor, daha genç görünüm elde ediliyor.

Yaşı ilerleyen ve gençleştirme tedavilerinden olumlu sonuç alan her kadının kabusudur ellerdeki yaşlanma… El gençleştirme, yumuşak dokugençleştirme işlemleri arasında son zamanlarda giderek yaygınlıkkazanan bir uygulamadır çünkü pek çok hasta, daha genç görünümlü ellere kavuşmak için tedavi yolları aramaktadır. El estetiği, normal anatomi ve yeterli yumuşak doku volümü, pigmentasyon ve cilt yüzeyinin karakteristiğine bağlıdır. Bu anlamda, dışsal ve içsel yaşlanma belirtileri tanımlanmalı ve buna uygun bir tedavi metodu izlenmelidir.

Hastalarla yapılan görüşmeler ortaya koymuştur ki genç bir eli belirleyen en önemli özellikler dolgunluk, damarların ve kırışıklıkların azlığıyken; yaşlı bir eli belirleyen unsurlar ise çizgiler, damarlar, belirgin eklem yerleri,ince deri, deformasyon ve lekelenmelerdir. Günümüzde yaşlanan ellerin tedavisinde microdermabrasyon, fractional thermolysis, kimyasal peeling, yoğun ışık kaynakları ve lazer kullanıldığı gibi dolgu maddeleri ve volüm artırıcılar da yumuşak dokunun tedavisinde sonuç vermektedir.

Ellerde yaşlanmayla ortaya çıkan alt deri değişikliklerinden bir tanesi, volüm ya da yumuşak doku kaybıdır. Bu kayıplar, doğru dolgu maddelerinin kullanılmasıyla tedavi edilebilmektedir. Yumuşak doku takviyesi, ellerdeki volüm kaybının tedavisinde çok bilinen bir metottur. Biodegradable dolgu maddelerinin enjekte edilmesiyle ya da yarı-kalıcı volüm artırıcılarla eller onarılıyor, yenileniyor ve daha genç bir görünüm elde ediliyor.

Enjekte edilecek ilaçlar için tedavi öncesinde içerikleri ve dağılma yöntemleri hakkında bir analiz yapılması gereklidir. Kanın pıhtılaşmasını azaltan aspirin gibi ilaçlar, tedaviye başlanmadan 5-7 gün önce çürüklerin oluşumunu önlemek için bırakılmalıdır. Aynı zamanda, tedaviden bir-iki gün önce ve tedavi sonrasında alınacak arnica ve bromelain gibi ilaçlar, çürük oluşumunu önlemede tedaviye yardımcı olmaktadır. Hyalüronik asit içeren ürünler de volümünü kaybeden ellerin tedavisindekullanılabilmektedir.

Hyalüronik asit iki ele de gerekli olduğu miktarda enjekte edilebilir. Enjeksiyon dermis tabakasına ulaşacak ölçüde derin olmalıdır; çünkü yüzeysel yerleştirme cilt üzerinde renk kaybına neden olabilmektedir.

Ayrıca, kalsiyum hidroxylapatite içeren yarı-kalıcı dolgular da elgençleştirme tedavisinde kullanılmaktadır. Bu, biodegradable polimerdir, fibroplasia’yı uyararak tedavi edilen bölgede volümü artırdığı düşünülmektedir ve etkisi bir yıl devam etmektedir. Yapılan son araştırmalar göstermiştir ki, elin üstüne enjekte edildiğinde kalsiyum hidroxylapatite bu bölgenin volümünü artırmakta ve çok kısa sürede etkisini göstermektedir.

Dolgu maddesinin aktif bileşeni PLLA sentetik, biyouyumlu, ve biodegradable olduğundan alerjik reaksiyon oluşma riski azdır ve uygulandığı bölgede kolajen üretimini arttırarak volüm kayıplarının tedavisinde kullanılmaktadır. Enjekte edilen PLLA maddesi, kozmetikkullanımda ve yüzdeki yağ kayıplarının tedavisinde kullanılmak üzere Avrupa tarafından lisanslanmıştır. PLLA maddesi, cilt sıkılığının artmasında gözle görülür artışlar sağlamaktadır ve etkileri 2 yıl kadar sürmektedir. Aynı zamanda el gençleştirme işlemlerinde de kullanılan bu madde, 2 yıla kadar değişkenlik ve dayanıklılık göstermekte ve doğru enjekte edildiğinde çok az yan etki oluşumuna neden olmaktadır. Enjeksiyon, elevasyonun kemikler arasındaki boşluğuna yapılmaktadır, çizgisel ip tekniği kullanıldığından işlem için gerekli delik sayısı azaltılmıştır. Operasyon sonrası uygulanan masaj ve uygulanan maddenin doktor tarafından biçimlendirilmesi, deride oluşabilecek yuvarlak nodüler çıkıntıları engellemektedir. Ayrıca hastalara günde 5 dakika 5’er kez ellerine masaj yapmaları tavsiye edilmelidir. Ellerde yaşlanmanın diğer belirtileri olan pigmentasyon, kırışıklıklar, cilt sarkması ve şiş damarların tedavisi, her birine özel geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.

Dr. Ceyda Şener

Kaynak: Posta.com.tr

26 Ağustos 2010 Perşembe

Bebek Arabası seçerken dikkat etmeniz gereken noktalar



Bebek arabası bakmaya başladıysanız artık bebeğinizi kucağınıza almanıza az kalmıştır. Yani ağırlaşmışsınızdır ve mağaza mağaza gezmekte zorlanıyorsunuzdur. Halbuki bebek arabalarında değişik mağazalarda çok değişik alternatifler vardır. O zaman öncesinde ihtiyacınızı tam olarak belirlemenizi öneririm. Aksi halde sonsuz seçenekler arasında boğulabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken noktalar :

-Otomobiliniz var mı? Araba koltuğu içeren bir travel sistem alıp almamanızla bu sorunun cevabıyla ilgili.

- Bebek arabasını hangi sıklıkla kullanabilecekseniz?

- İlk günden itibaren kullanabilecek bir semtte oturuyor musunuz?

- Apartmanınızda asansör var mı? Yoksa en hafif olan bebek arabasını seçmeniz gerekir.

- Bebek arabasında görüntü mü yoksa fonksiyonellik mi arıyorsunuz?

Bu soruların cevaplarını belirleyerek arayışınıza devam ederseniz, daha kısa sürede çözmüş olursunuz. Bunun yanı sıra ben CHICCO TRIO TRAVEL SYSTEM’i seçtim.

20 Soruda Bebekleri Anlama Rehberi



Acıbadem Bakırköy Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Çelik, annelerin bebek bakımında artık halk efsanesine dönüşmüş bilgilerin doğrularını anlatarak, annelere bir mini rehber oluşturdu.


1- Emziren Anne Üşütünce Kendi Karnı Ağrır, Bebeğe Bir şey Olmaz!

2- Anne Gazlı İçecek Tüketirse Bebekte Gaz Olmaz

3- Bebek Yeşil Kaka Yapıyorsa Araştırmak Gerekir

4- Anne Strese Girince Sütü De Etkilenir

5- Tırnaklarını Kesmek İçin Kırkının Çıkmasını Beklemeyin

6-Hava Sıkışınca Hıçkırık Olur

7- Göz Yaşarması, Göz Zarının Tahriş Olması Demektir

8- Ağlayan Bebeği Sık Sık Kucaklayın

9- Yer Yemez Kaka Yapmasından Korkmayın

10 - Şekerli Suya Alışınca Memeyi Reddeder

11- İlk 3 Ay Bebeğe Yalancı Meme Vermeyin

12- Bebek Annesinin Memesini Bulunca Rahatlar

13- Bebeğin Sık Hapşırması Reflekstir

14- Bebeğin Memesinde Süt Toplanırsa Geçmesini Bekleyin

15-Göbeğinde Fıtık Varsa Kendiliğinden Geçer

16- Göbeği Düşsün Diye Toz Kullanmayın

17-Gözündeki Çapağa Anne Sütü Damlatmayın

18- Bitki Çayları Gazı Gidermiyor

19- Her Gün Yıkamak Büyümesini Kolaylaştırır

20- Bebeği Tuzlamanın Ölümcül Sonuçları Olabilir

Çocuklara Beslenmeyi Sevdirin



Çocuklarının iştahsızlığından yakınan bir çok anne vardır. Bunların bir kısmı boş kuruntudur. Ancak bir kısmı da doğrudur. Bu durumda yapılacaklar şunlardır;

Çocuğa beslenmenin önemini anlatın
Beslenmeyi ona sevdirin
Yemekleri çekici hale getirin
Zorla yedirmeyin, ısrar etmeyin
Sevdiği yemklerle birlikte sevmediklerine de alıştırın
Yemekten önce içecek tüketmemesini sağlayın
Tükettiği besinleri çeşitlendirin
Yemek saatlerini iyi ayarlayın
porsiyonları iyi ayarlayın

Bebeğin Emzirilmesi



Yeni doğan bebeklerin tek ihtiyacı zamanında altlarının temizlenmesi ve acıktıklarında derhal annenin hazır bulunmasıdır. Ha birde uyku saatlerinde sevilmemeleri gerekir. Çünkü onlar nerdeyse günü uyuyarak geçirirler.


Her bebek anne sütü ile beslenecek kadar şanlı olamıyor maalesef. Kimileri bu kışın soğuğunda her ne sebeple olursa olsun battaniyeye sarılıp kaldırım köşesine terk edilebiliyorlar. Hiçbir anne ne sebeple olursa olsun bunu yapma hakkına sahip değildir. İşler bu raddeye gelmeden, çocuk annen rahmine düşmeden bunun tedbiri alınmalıdır. Tedbir konusu bir başka yazıya kalmak üzere emzirmenin önemine geri dönelim.


Emzirme hem bebek için hem de anne için bir öğrenim sürecidir. Bebek beslenmeyi öğrenir, anne ise beslemeyi. Ki bu her ikisinin arasındaki sevgi bağının güçlenmesine sebep olur.  Genelde çocukların ağlarken “anneeeee” diye ağlamaları bu sebepten olsa gerek.


Bebeklerin bütün ihtiyaçları anne sütünde vardır. Bazen annenin sütü gelmez. Ailenin büyükleri annenin sütünün gelmemesini çeşitli sebeplere bağlarlar. Kimi soğan yedirir, kimi tatlı. Sütün gelmeme sebebi  eğer fiziksel bir rahatsızlıktan kaynaklanmıyorsa, annenin sütünün gelebilmesi için “gül meme” dediğimiz ve eczanelerden kolaylıkla temin edebileceğiniz bir alet vardır. Basit bir pompa düzeneği ile hazırlanmış bu aleti annenin göğsüne takılır ve süt pompa yardımıyla çekilir. Sağılmış sütün hepsini aynı anda tüketmek mümkün değilse serin oda koşullarında 5-6 saat saklayabilirsiniz.

Anne doğumdan sonra mümkün olduğunca erken sürede bebeği emzirmelidir.


Çünkü sabırsız olan bebekler hemen karınlarını doyurmak isterler. Bu süre uzadıkça bebeğin meme ile tanışması güçleşir. Ve bu sırada mama ile beslenmeye alışabilir. O yüzden hastane bu işe başlamanın en güzel yeridir. Eğer güzel bir başlangıç yapıldıysa bundan sonrası hem bebek için hem de sizin için faydalı olur. Çünkü bebeğiniz göğsünüzdeki sütü içemezse biriken sütler ağrıya sebep olur. 2-3 saatte bir bebeğin emzirilmesi gerekir.


Bebek emmeyi reddederse kısa bir süre sonra yeniden denenmelidir.

Emzirme teknikleri ve daha fazlası için burada bulunan makaleyi okuyabilirsiniz.


Not: Bu makaledeki bilgiler genel bilgi edinme amaçlı olup, her hangi bir konuda sağlıkla ilgili teşhis veya tanı içermemektedir. Doktor muayenesi gereken durumlarda mutlaka kontrolden geçilmeli ve doktorun yönergelerine uyulmalıdır.

Hamilelere özel şort ve kapriler



Yaz yaklaşıyor ve siz geçtiğimiz yaza göre büyük bir farklılık yaşıyorsunuz,çünkü hamilesiniz. Her sene olduğu gibi dolaplardan yazlıkları çıkarmak bu sefer pek işinize yaramayacak. Ama üzülmeyin, hamileler için tasarlanmış olan şort ve kapriler sizi yaz boyu rahat ve serin hissettirecek. Elbise giymekten hoşlanmayan anne adayları; diğer şort ve kapri modellerini incelemek için tıklayın.

Hamilelik’te yolculuk



Hamilelik’te doktorlar riskli gebelikler haricinde ilk 3 ay ve son 2 ay haricinde ucakla seyahate izin veriyorlar. Yani şöyle de diyebiliriz 4-5 ve 6. aylarda istediğiniz yere, istediğiniz vasıta ile gidebilirsiniz. Yine de yorulmamaya ve sık sık dinlenmeye özen göstermelisiniz. Otobüs yolculukları çok yorucu oluyor. İnsanın ayakları, elleri iyice şişiyor. O yüzden bu şekilde yolculukda izin verilse dahi ben önermiyorum.

Down Sendromu nedir?



Hamilelik sırasında yapılan testler aslında benim doktorumun da söylediği gibi bebekte bir anamoli bulmak için yapılır. Bu testler sonucunda da bebeğin down sendromlu olup olmadığı yüzdesel olarak saptanır. Pekiyi down sendromu nedir?
Down sendromu, Trizomi 21 ya da Mongolizm; genetik düzensizlik sonucu insanda fazladan bir 21. kromozomun bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan tabloya verilen isimdir.

Down sendromu sık sık zihinsel kavramadaki bozukluklar ve fiziksel gelişimin tipik yüz görünümü gibi farklı olmasıyla ilişkilendirilir. Çoğunlukla orta seviyeli öğrenme güçlüğü gibi sorunlar taşır.

Down sendromu gebelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen birrahatsızlıktır. Down sendromuna her 800 ile 1000 doğumda 1 oranında rastlanır; istatistikler anne yaşının artışıyla bu oranın yükseldiğini göstermiştir, diğer etkenlerin payı küçüktür.
(kaynak : http://tr.wikipedia.org)

Bebeğimizin cinsiyetini belirlemek mümkün mü?



Bebeğimizin cinsiyetini tam olarak belirlemek mümkün olmasada cinsiyet taşıyıcı spermin erkekte olduğunu ve erken genleri taşıyan spermlerin dişiye göre daha hızlı olduklarını ve daha kısa süre canlı kaldığını göz önünde bulundurursak, yumurtlama zamanında ilişkide bulunduğunuzda erkek bebek sahibi olma sansının daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Yumurtlama zamanından üç gün öncesine dek yapılan ilişkide bebeğin kız olma olasılığı daha yüksektir.

Folik Asit



Hamilelikte bazı konulara özellikle dikkat etmemiz gerekir. Örneğin sağlıklı beslenmek, sigara ve alkol almamak gibi. Bunlara bir de folik asit kullanımını eklemeliyiz. Folik Asit bel açıklığı gibi doğum kusurlarının oluşma tehlikesini azaltan bir vitamindir. Gebelikte ilk 3 ay alınması doktor tarafından önerilir.

Bebek sahibi olmak için ideal yaş nedir?



Bebek doğurmak her kadının istediği bir şeydir. Hele ki mutlu bir evlilik, oturmuş bir ilişki söz konusuysa bunu geçiktirmeden yapmak en doğrusu. ‘Annelik ve Bebek Bakımı’ isimli kitabımda da bu konuyla ilgili en uygunyaşların 20 ila 30 olduğu belirtilmiş. Doğum aralıkları ise en az iki sene olmalıdır. 35 yaş üzerinde ki annelerde sorunlu gebelik riski daha yüksektir.

Hamilelikte Cinsel Yaşam



Çoğu yanlış bilgi yüzünden bir çok çift hamilelik süresince cinsel yaşamlarına ara verir. Uzmanlara göre cinsel birlikteliğin bebeğe zararı yoktur. Ancak bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Bunları özetlemek gerekirse; düşük tehlikesi, erken doğum tehlikesi, tekil hamilelikte son ay, çoğul hamileliklerde son 3 ay, partnerin cinsel yolla bulaşan hastalık taşıması, vajinal kanama, gibi durumlarda cinsel birliktelik tehlikeli olabilir. Ancak doğru sonucu öğrenmek için mutlaka doktorunuza danışın. Hamilelikte birbirinden uzak duran eşler arasında aşılması zor problemler ortaya çıkabilir.

Hamilelikte Beslenme



Hamilelikte ve emzirme sırasında beslenme oldukça önemlidir. Bebeğin veannenin çeşitli gıdaları tüketmesi gereklidir. Bunun tek yolu ise anneninyediklerine dikkat etmesinden geçer. Özellikle süt ve yumurta tüketimi olduçka önemlidir. Protein bakımından zengin olan bu gıdaları her gün tüketmeye çalışmalı ve bebeğin sağlıklı olması için katkıda bulunulmalıdır. Sizler için hazırladığımız diyet listesini resmin üstüne tıklayarak görebilirsiniz. Bu diyet listesini doktorunuz önerdiği şekilde düzenleyebilirsiniz

Doğumdan Sonra İş Hayatına Geri Dönüş



Çocuk yapmaya karar vermek zor bir karardır. En az onun kadar zor olan bir diğer kararda doğumdan sonra iş hayatına geri dönüp dönmemektir. Pek çok anne için bu bir seçim değil, ekonomik bir zorunluluktur. Seçme şansı olanlar içinse doğru zamanı belirlemek, part-time’mı yoksa full-time’mı gibi seçenekler olayı daha da karmaşık bir hale getirir.

Geleceği mümkün olduğunca önceden planlamaya çalışın. Doğumdan kısa süre sonra işe dönmeniz gerekecekse hamilelik döneminde iş ve ev düzeninizi planlamaya başlayın. Aynı anda hem anne/baba hem de bir çalışan olmak çok yorucu ve zaman alıcıdır. Ve zaman sanki hiçbirine yetmiyormuş gibi gelir. Dr. Sirgay Sanger ve John Kelly’nin kitabı “The Woman Who Works, the Parent Who Cares” (Çalışan kadın, Çocuk bakan anne baba) önemli olanın çalışan bir anne olma fikrinin kadını mutlu edip etmediği olduğunu anlatıyor. Bu kitaptaki çalışmalar gösteriyor ki, bazı kadınların mutsuzluklarının altında yatan esas sebep henüz zamanlarını doğru kullanmayı öğrenememiş ve kendilerine destek olacak düzenlemeleri yapmamış olmalarıdır.

Aşağıdaki noktalara dikkat etmek işe dönüş dönemini daha rahat ve daha stressiz atlatmanıza yardımcı olabilir.

Destek Almak

İşe geri döndüğünüzde size destek olacak sistemleri henüz hamileliğiniz sırasında planlamaya başlayın.

Eşinizin işe geri dönme kararınızı desteklediğinden emin olun. Her ikinizinde iş temposunu değerlendirin ve nasıl başa çıkacağınızı planlayın.

Eğer çocuğunuzu eşiniz olmadan büyütecekseniz dışarıdan bir yetişkinin yardımına ihtiyacınız olacak. Bu hem siz hem de çocuğunuz ve onun sağlıklı gelişimi için gerekli. Etrafında birden fazla yetişkin olması çocuğunuza aile kavramını anlamasında yardımcı olacaktır. Sizin için de iş hayatınızı kolaylaştıracak bir destek sağlayacaktır.

Patronunuza ondan destek ve anlayış beklediğinizi açıkça söyleyin. Üslerinizin işinizi sevdiğinizi ve ona önem verdiğinizi ama artık hayatta birinci önceliğinizin çocuğunuz olduğunu anlamasını sağlayın. Şirketinizde esnek çalışma saatleri uygulaması olup olmadığını öğrenin, hastalık izni, doğum izni ve diğer haklarınızı araştırın.

Emzirme ve anne sütü bebeğinizin sağlıklı gelişimi için en önemli kaynak. İşle birlikte nasıl organize edilebileceği konusunda çözümler geliştirin. Eğer mümkünse öğle tatillerinde eve gidip bebeğinizi emzirebilirsiniz. Bu imkanınız, yoksa işyerinde anne sütünü pompalayıp saklayabilceğiniz bir yer olup olmadığını araştırın. Emzirmek sizin için bir külfet gibi görünse de bebeğinizle sizin aranızda çok özel bir bağdır ve anne sütü onun için en önemli gıdadır.

Özellikle hastalık gibi acil durumlarda size yardımcı olabilecek akraba, anne baba gibi yakınlarınızın ve arkadaşlarınızın bir listesini çıkartın.

Zaman Yönetimi

Ne kadar organize olursanız olun kariyer peşinde koşan bir karı koca veya tek başına çocuk yetiştirmek zorunda olan bir anne veya babanın hayatı normal ailelere göre daha zordur. Gün içinde iş ile evin ihtiyaçlarının yarattığı stres bir yana hem işe hem eve hem de çocuğa yetişmeye çalışmaktan çiftler birbirlerine veya kendilerine ayıracak zaman bulamazlar. İş yükü eşit paylaşılamazsa taraflardan biri çok fazla stres altında kalır ve mutsuz ve sinirli olur. Özellikle tek başına çocuk yetiştirenler için bu iş daha da zordur. Sosyal hayat her iki grup içinde çok azalır.

Zamanı doğru yönetebilmek ve daha az stres yaşamak için şu önerilerimizi dikkate alın:

Ne yiyeceğini önceden planlayın ve yemek işini mümkün olduğunca kolaylaştırın. Örneğin bir öğünlük çok sayıda tabak hazırlayıp bunları derin dondurucuya atmak pratik bir çözüm olabilir.

Sabahları zamandan tasarruf etmek için sizin ve bebeğinizin kıyafetlerini akşamdan hazırlayın.

Haftalık faaliyetleri hafta başından planlamaya çalışın. Özellikle bebeğinizin bir yerden bir yere gitmesi gerekiyorsa (kreş, doktor vb) kimin götürüp getireceğini, hangi saatler arasında bakıcıya ihtiyaç olduğunu önceden hesaplayın.

Ev işlerini öncelik sırasına koyun. Bebeksiz olduğunuz dönemdeki kadar sık ev işi yapmanız mümkün olmayabilir. Eşinizi de ev işlerine dahil edin. Çocuğunuz büyüdükçe ondan da ufak tefek yardımlar isteyin. Çalışan bir ailede her birey ev işlerine yardımcı olursa birlikte geçirecek daha çok zaman kalır.

Yardım etmek isteyenleri reddetmeyin. Akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan belli konularda yardım alabilirsiniz. Mesela, alışveriş.

Yıllık veya hastalık izninizin bir kısmını harcamayın. Bebeğiniz hasta olduğunda onun başında kalmak için ihtiyacınız olacaktır.

Günün belli bir kısmını başka hiçbirşey düşünmeksizin çocuğunuza ayırın. Aklınızda iş, yemek ya da temizlik stresi olmadan bebeğinizle zaman geçirmeniz önemlidir. Ve bunu zaten yaptığınız banyo ve beslenme saatlerinden ayrı olarak planlayın. Küçük bir bebek dahi annesinin kafasının meşgul olduğunu ve kendisiyle ilgilenmediğini anlayabilir.

En önemlisi mutlaka sakin ve mümkün olduğunca neşeli olmaya çalışın. Esprili yaklaşmazsanız bu zor dönemi asla atlatamazsınız.

Bakıcı Seçimi

Çalışan anneler için işe geri dönmek zor bir karardır. Her anne sanki bebeğinin en güzel ve en önemli anlarında yanında olmayacakmış hissine kapılır. Ayrı kalmak zor gelir, çelişkili hisler yaşanır. Anne babalar bakıcılarını kıskanabilir veya çekememezlikler yaşanabilir. Bunların hepsi doğal tepkilerdir. Ancak bunlara hazırlıklı olmalısınız ve kendi arzularınızla çocuğunuzun iyiliği arasındaki hassas dengeye dikkat etmelisiniz.

Çalışan anne babalar için en önemli sorun güvenilir, kaliteli ancak maddi külfeti çok olmayan bir bakıcı bulabilmektir. Aşağıdaki liste bu arayışınız sırasında size fikir vermesi için hazırlandı:

Bakıcı seçerken acele etmeyin, uzun uzun düşünün.
Onu yerinde ziyaret edin.
Sorular sorun, referans isteyin.
Göreve başladıktan sonra ondan günlük rapor isteyin. Bebeğinizin durumu, o gün neler yaptığı, sağlığı gibi konularda sizi hergün bilgilendirmesini isteyin.

Hemen hemen herkes doğumdan sonraki birkaç yılın insanın şekillenmesi açısından en önemli dönem olduğu tezine katılır. Ancak bu demek değildir ki insanı sadece anne babası doğru şekillendirebilir. Seven ve ilgili bir bakıcı da çocuğunuz için çok iyi bir örnek olabilir. İdeal bir bakıcı sadece bebeğinizin değil sizin de hayatınızı kolaylaştıracaktır.

İşe Dönüş Zamanını Seçmek

Eğer dönüş zamanını belirleme şanzınız varsa ideal olanı çocuğunuz 1 ya da 2 yaşına geldiğinde işe başlamanızdır. 2 yaşını geçen bir çocuğun kreşe gitmesi, arkadaş grubuna dahil olması daha kolay olacaktır. Eğer çocuğunuz bir yaşına girmeden işe başlamanız gerekiyorsa en ideali ebeveynlerin part-time çalışması ve kalan zamanlarında çocukla ilgilenmesidir. Bu da yapılamıyorsa evde bir bakıcı olması gerekir.

Eğer doğumdan sonraki bir yıl evde olmanız mümkün değilse en az 3-4 ay çocuğunuzun başında kalmaya çalışın. 3 ay çocuk-ebeveyn bağının oluşması için gereken süredir. Bu bağ anne baba ile çocuk arasında kurulan özel bir bağdır ve bu sayede çocuk ilk üç ayın sonunda kendisinin sevildiğini ve güvende olduğunu anlamış olur. Artık yeni maceralara atılmaya veya yeni bir bakıcıyı kabullenmeye hazır sayılır. 4 ayın sonunda bebekler artık geceleri daha çok uyumaya başlarlar, doğum sonrası yorgunluğu ve kafa karışıklığı da azalmış olur.

Ayrıca bebek 3-4 aylık olduğunda annelerin özgüveni de artmış olur. Bebeklerinin yüzündeki gülümsemenin onların annelikteki mahareti için olduğunu bilirler.

İşe dönmeden önce ailenizi ve kendinizi bu fikre hazırlamaya çalışın. Eğer yapabiliyorsanız işe önce part-time olarak başlayın. İşe başlayacağınız dönemin stressiz bir zaman olmasına dikkat edin. Mümkünse işe başlamanız önemli ve travmatik olabilecek başka bir olay ile (taşınma, okul değiştirme, önemli bir hastalık veya ölüm) aynı zamanda denk gelmesin.

Kendinize Zaman Ayırın

Yapılacak bu kadar çok şeyin içinde bile kendinize ve eşinize zaman ayırın. Günde 10 dakikalık kısa bir ılık duş dahi olsa kendi başınıza kalacağınız bir zaman yaratmanız hem evde hem de işte performansınızı arttıracaktır. İşteyken tempoyu biraz daha düşük tutmaya ve molalar vermeye çalışın ki akşama enerjiniz kalsın. İş kaynaklı stresinizi eve gelmeden önce atmaya çalışın.

Çocuğunuzla ilgilenirken hayatınızdaki diğer önemli insanları unutmayın. Eşinize mümkün olduğunca zaman ayırın. Çocuklarını tek başına büyütenler de kendilerine ve ilişkilerine zaman ayırmalılar. Sağlıklı ve mutlu bir duygusal hayat için bu gereklidir.

Son olarak, kendiniz ve çocuğunuz hakkındaki beklentilerinizde gerçekçi olun. Unutmayın siz de bir insansınız ve bir günde sadece 24 saat var. Kendinizi size kıyasla daha çok şey yapan annelerle karşılaştırmayın. Her çocuk özeldir ve farklıdır. Çocuğunuzu yeğeniniz ya da arkadaşınız çocuğu vb. ile kıyaslamayın. Siz sadece elinizden gelenin en iyisini yapın! Kendinizi yorgun hissettiğinizde bebeğinize sarılıp öpün, bu sizi canlandıracaktır.

Kaynak: Prima.com.tr

Bir saatlik menenjit testi



Anne-babaların korkulu rüyası menenjiti bir saatte tespit edecekhızlı bir test geliştirildi.

Erken semptomları viral enfeksiyonlarla aynı olduğu için önden tespit edilmesi zor olan menenjit için Queen’s University Belfast araştırmacıları tarafından geliştirilen test, kan ya da tükürük örneğiyle yapılıyor. Test kitindeki rengin durumuna göre hastanın menenjit olup olmadığı anlaşılıyor.

Prof. Mike Shields, kısa adı LAMP olan yeni testin avantajının laboratuvara ihtiyaç olmadan ucuza yapılıp hızlı sonuç vermesi olduğunu söylüyor. Taşınabilir test cihazı önce Belfast’taki Royal Victoria Çocuk Hastanesi’nde denenecek. Şimdilik sonuçtan çok memnun olan bilim insanları, cihazın daha kompakt bir versiyonu üzerine çalışıyor.

Kaynak: Radikal.com.tr

Bayram öncesi konjonktivit uyarısı



Göz iltihabı olarak bilinen konjonktivit salgını nedeniyle hastaneye müracaat edenlerin sayısı 10 bini buldu. Uzmanlar bulaşıcı olan hastalık nedeniyle bayramda el hijyenine önem verilmesi gerektiği uyarısı yaptı.

Göz iltihabı olarak bilinen ve gözlerde kızarıklık, kaşıntı gibi belirtilerle kendini gösteren konjonktivit salgını giderek artıyor. Milliyet’in haberine göre, hastalığın İstanbul’da bugüne kadar 10 binden fazla kişiyi etkilemesi üzerine harekete geçen İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri, yaklaşan bayramöncesinde uyulması gereken hijyen kurallarıyla ilgili broşür ve afiş hazırlıyor. Sağlık Müdürlüğü yetkilileri, son bir hafta içinde çeşitli hastanelerden uzmanlarla iki kez bir araya gelerek salgının boyutlarınıtartıştı.

Hastalığın insandan insana bulaşması nedeniyle broşürlerde el yıkamanın önemine dikkat çekilerek, “Eller sık sık su ve sabunla yıkanmalı; eller göze dokundurulmamalı ve ovuşturulmamalıdır. Havlular ortak kullanılmamalı, su ve deterjanla yıkanmalı; kağıt havlular tek kullanım sonrası atılmalıdır. Yastık kılıfı, gözlük, makyaj malzemesi, göz damlası veya merhemi ortak kullanılmamalıdır” gibi uyarılara yer verilecek.

İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Serap Gencer, şunları söyledi: “Tokalaşma, bulaşma riskini artırıyor. Önümüz bayram. Bayramda bol bol tokalaşma ve öpüşmeler olacak, bu nedenle el hijyenine dikkat edilmeli.”

Kaynak: Haberturk.com