Hamile Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hamile Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ağustos 2010 Perşembe

Hamilelikte Cilt Problemleri



Gebelik döneminde hormonal değişiklik, derinin gerilmesi ve ağırlık artışı bazı geçici veya kalıcı değişikliklere neden olur. Bunların bazılarında önlemler alınabilir.


Damar Değişiklikleri


Gebelerde damar genişlemeleri ve dolaşım problemleri sık görülen problemlerdir. Hormonlardaki değişime bağlı olarak gelişen değişikliklerin bir kısmı doğumdan sonra geriler.

Gebelikteki damarsal bir takım değişiklikler;

*Yüzde, kol bacaklarda şişlik, kızarıklıklar

*Soğuk-sıcak duyarlılığının artışı

*Kılcal damarlarda ve varislerde artış

*Hemoroidlerin ortaya çıkması

*Diş eti kanamalarına da yol açan diş etindeki kızarıklık ve belirginleşmeler

*Çeşitli yerlerdeki bölgesel morarmalar

*Damarlarda iltihap ve tıkanma şikayetleri (tromboflebit veya derin ven trombozu) olabilir.


Bu şikayetlerin bir kısmı tamamen problemsiz görülürken, derin ven trombozu gibi bazı durumlara ciddi problemler eşlik edebilir.

Gebelikteki varisler geniş veya kılcal varis şeklinde olabilir. Gebeliğe bağlı geniş varisler bacaklarda, karın bölgesinde ve hatta genital bölgede ortaya çıkabilir.


Kılcal varisler ise morumsu veya kırmızımsı “örümcek ağı” görünümünde vucudun belli dölgelerinde ortaya çıkabilir.

Hormonal etkiye bağlı bu değişiklikler gebelik boyunca devam edip gebelikten sonra genelde gerilemesine rağmen doğumdan sonra bir miktar kalıcı da olabilir. Kılcal varis tedavisinde en etkili yöntemlerden birisi doğum sonrasında uygulanan “Lazer” ile bu ince damarların koagüle edilmesi yani yakılmasıdır.


Cilt Çatlamaları

Hormonal değişikliklere ve derideki gerilmeye bağlı olarak karın, meme, kalça bölgesinde çatlamalar görülebilir. Çatlaklar erken dönemde pembe, mor renkliyken zamanla beyaz renge döner. Doğumdan sonraki erken dönemde yapılan “karboksiterapi” çatlamaların tedavilerinde önemli yararlar sağlar.

Yine gebelik süresince doktorunuzun önerdiği bir takım kremleri kullanmanız gebelik süresince oluşabilecek çatlamalarınızı en aza indirecektir.


Ter ve Yağ bezlerinin Çalışmalarındaki Değişiklikler

Bunlara bağlı olarak bazı egzemalarda, terlemede artış görülebilir. Gebeliğin erken döneminde “akne” şikayeti oluşabilir. Ciltte yağlanma sık bir bulgudur.


Saç ve Tırnak Değişiklikleri

Gebelik ve doğum sonrası döneminde saç ve vücut kılların miktarında değişiklikler olabilir. Genel olarak vücutta özellikle karın bölgesi ve basenlerde tüylenme artışı görülürken, saçlarda gürleşecektir.

Bu hormonal etkiye bağlı durumlar doğumdan sonraki lohusalık döneminde ortadan kalkar ve sonradan çıkan tüyler dökülür. Hatta bu dönemdeki saçın yoğun olarak dökülmesi de gereksiz endişeler yaratabilir.

Bazen tırnaklarda da şekil değişiklikleri görülebilir.


Ciltteki Renk Değişiklikleri

Hormonlardaki değişikliklere bağlı olarak cilt renginde koyuluk ve yüzde lekeler görülür. En çok pigmentasyon artışı (renkteki koyulaşma) meme başı, koltuk altı, genital bölgede görülür. Ayrıca benlerde ve çillerde de koyulaşma görülür.


GEBELİK DÖNEMİNDE SEYRİ DEĞİŞEN DERİ HASTALIKLARI

Gebelikte bir takım cilt hastalıkları daha aktif olarak seyredebilir. Bunlar:


*Atopik dermatit

*Ürtiker

*Sedef hastalığı (Psöriasis)

*Enfeksiyon hastalıkları (bağışıklık sistemindeki değişiklikler özellikle bazı mantar ve virüs haslıklarının şiddetinde artışa neden olur)

*Bağ dokusu hastalıkları

*Metabolik hastalıklar

*Deri tümörleridir.


GEBELİĞİN SEYRİNDE GÖRÜLEN DERİ HASTALIKLARI

Gebelik dermatozları dediğimiz bir grup kaşıntılı deri döküntülerinin olduğu hastalıklardır. Çoğunlukla iyi seyirlidir doğumu izleyen günlerde kendiliğinden kaybolur ancak nadir görülen bazı tiplerine iç organlardaki problemler eşlik eder anne ve bebek için sorun oluşturabilir. Bunların ayırımı için bazı testlerin yapılması gerekir.

Gebelik dermatozlarının sonraki gebeliklerde de tekrarlama ihtimali vardır.

Kaynak: http://www.jinekolognet.com

Hamileler de tatil yapabilir



Hamileyim deyip kendinizi kısıtlamayın! Uzmanlar güneşin fazla olmadığı saatlerde yüzmeyi tavsiye ediyor.


Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. İnci Öz, tatile çıkacak olan hamilelere, “güneşin fazla olmadığı saatlerde yüzmeleri, deniz ya da çok yoğun olmayan havuzları tercih etmeleri” konusunda uyardı.


İnci Öz, yaptığı açıklamada, gebelerin tatil için hava sıcaklığı ve nemin çok yoğun olmadığı, tam teşekküllü sağlık kuruluşlarına kolay ulaşılabilecek yerleri seçmeleri gerektiğini ifade etti.


Gebelikte tatilin, uygun ortam ve koşullar sağlanması halinde çok rahat geçebileceğini vurgulayan Öz, şu önerilerde bulundu:


“Güneşin fazla olmadığı saatlerde yüzün. Deniz veya çok yoğun olmayan havuzları tercih edin. Güneşte fazla kalmayın. Sabah erken ve akşam saatlerinde çok yorucu olmayacak şekilde uzun yürüyüşler yapın. Hayvansal ve bitkisel proteinler ile sebze ve meyve ağırlıklı beslenin. Az ve sık yiyin, günlük sıvı alımını da 3-4 litreye kadar artırın.”


İnci Öz, hamilelere, çok yoğun ve karbonhidrat ağırlıklı besinler ve aletle yapılan su sporlarından uzak durmaları uyarısında da bulunarak, yüksek koruma faktörlü güneş koruyucularının da mutlaka kullanılması gerektiğini söyledi.


Öz, tatile çıkmadan önce ve dönüşte yapılması gereken gebelikle ilgili değerlendirme ve tetkiklerin de aksatılmamasını önerdi.


Kaynak: Milliyet.com.tr

Hamilelikte Röntgen Çekimi



Röntgen çekilirken, tedavi için ya da herhangi başka bir nedenle maruz kalınan radyasyon, gelişmekte olan fetus (anne rahmindeki bebek) için riskler oluşturur. Bu risklerin başlıcaları; doğum kusurları, büyüme geriliği ya da anne karnında ölüm olarak sıralanabilir. Fakat bu etkilerin ortaya çıkması veya şiddeti, alınan radyasyon dozuna bağlıdır. Radyasyona maruz kalmak yüzünden beyin ya da gözde ortaya çıkabilen bozukluklar genellikle 50 rad birimin üzerindeki dozlarda görülür.

Rad; radyasyonun dozunu tespit etmek üzere kullanılan bir ölçüdür. 50 rad ya da üzeri doz radyasyona maruz kalmak, çoğunlukla gebe kalındığı ve farkına varılmadan kanser tedavisi için radyoaktif madde kullanıldığında mümkün. Tanı koymak için çekilen röntgen sırasında hastanın karşılaştığı doz, çekilen film sayısına bağlı olarak 0.02 ile 5 rad arasında değişir. 5 rad’ın altında, herhangi bir hasar ya da büyüme geriliği oluştuğuna dair bir kanıt yok.

20 RAD ÜSTÜ TEHLİKELİ

Anne karnında radyasyona maruz kalmak, lösemi ve diğer çocukluk çağı kanser risklerini de artırabilir. Fakat bu konuda yapılan çalışmaların sayısı az ve bulgular da çelişkili. Genel olarak 5 rad’ın altındaki radyasyon alışları gebeliği sonlandırmak için bir neden olarak kabul edilmiyor. Tam olarak oluşabilecek hasar, radyasyonun dozu yanında ne zaman alındığı ile de yakından ilgili. Genellikle istenmeyen etkilerin görülebileceği bir eşik değerinden bahsedilebilir. Organların biçimlendiği hamileliğin ilk üç ayı içerisinde maruz kalınan 20 rad ve üzeri radyasyon, genel kabule göre fetusta hasarlara neden olabilen eşik değeri. Çoğu teşhis amaçlı röntgen çekimlerinde bundan çok daha az radyasyon açığa çıkıyor. Modern görüntüleme cihazları, özellikle bu konu göz önüne alınarak, düşük radyasyon üretmek üzere planlanıyor. Baş, boyun, göğüs, kol ve bacaklara yönelik röntgen çekimlerinde, fetus 1 rad’ın altında doz alır. Karna yönelik uygulamalarda ise bu doz yükselebilir.

ZORUNLUYSA ÇEKTİRİN

Gebeyseniz ya da gebe kalmayı düşünüyorsanız, zorunlu olmayan çekimlerden kaçınmanızda fayda var. Bazı uzmanlar, acil olmayan röntgen çekimlerinin, adet sırasında ve yumurtlama gerçekleşmeden önce yapılmasını öneriyor. Böylece; farkına varılmadan oluşmuş gebeliklerde riskin ortaya çıkmayacağı düşünülüyor. Bazı uzmanlar ise 25 rad’ın üzerinde radyasyon alınmış ise hamile kalmak için birkaç ay beklenmesini tavsiye ediyor. Genel olarak yapılması gereken; hamileliği sadece planlıyor olsanız bile kendinizi gebe kabul edip ona göre davranmak. Kendi sağlığınız için gereken acil uygulamalarda, bebeğinizi koruyacak kurşun gömleklerle riski azaltabilirsiniz. Karna yönelik görüntülemelerde ise ultrason gibi alternatif yöntemler kullanılabilir. Bunlara doktorunuzla konuşarak karar verebilirsiniz. Radyasyona maruz kalmış olmak, mutlaka gebeliği sonlandırmak anlamına gelmez. Bir genetik ve radyasyon onkolojisi uzmanı, size ne yapılması gerektiğine dair yol gösterecektir.

Kaynak: Uz. Dr. Eren Eroğlu

Hamilelikte diş bakımı



Ağız ve diş sağlığı her dönem olduğu gibi hamilelik döneminde de dikkat edilmesi gereken bir durum. Gerekenler yapılmazsa bu dönemde diş kaybı bile olası…


Kadınların hamilelik döneminde ağız ve diş yapısı biraz daha hassaslaşır. Bu dönemde gerekli önlemler alındığında diş sağlığında herhangi bir sorun oluşmayacaktır.


Fakat günümüzde diş sağlığına önem yeteri kadar verilmediği için hamilelik döneminde bazı kulaktan dolma bilgilerle diş bakımı yapılmaktadır. Ağız sağlına özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönemde yani hamilelikte başvurulan yanlış yöntemler sebebiyle bazen sağlıklı dişler bile kaybedilmektedir.


‘Her hamilelik bir diş kaybettirir’ düşüncesi yüzünden çürük dişe razı gelmek, hamileyken diş taşı temizliği yaptırmamak, ağrı yapsa bile çürük dişi tedavi ettirmemek, gebelikte ağız gargarası yapmamak hamilelik döneminde ağız ve diş bakımında yaygın olarak yapılan hataların başında gelmektedir. Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu hamile olan veya hamile kalmak isteyen bayanlara ağız ve diş sağlığı konusunda bilgiler verdi.


Hamilelik gingivitisi nedir?

“Gebelik döneminde diş etlerinde şişlik ve kızarıklar olabilir. Bu dönemde diş etleri oldukça hassas olduğu için kanamalar diş etinde kanamlar oluşur. Hamile kadınlarda sıklıkla gözlenen bu durum östrojen ve progesteron hormon salgılarının artmasından kaynaklanır.


Genelde hamileliğin ilk 3 aylık döneminde başlayarak hamileliğin son 3 aylık dönemine kadar devam edebilir. Gerekli olan günlük diş bakımı yapılmadığı taktirde diş etinde oluşan iltihap artış gösterebilir. Eğer hamile olmadan önce dişlerde bir iltihaplanma var ise gebelik döneminde periodontitise ilerleyebilir. Hamile kadınlarda “hamilelik tümörü” geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin tahrişi sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Eğer hastanın çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa diş hekimi tarafından alınmalıdır.”


Hamilelik Döneminde dental tedaviler ne zaman uygulanmalıdır?

“Hamileliğin ilk üç ayında bebeğin organ gelişimi gerçekleştiğinden dolayı dental tedavilerden kaçınılmalıdır. Fakat diş ağrısı oldukça şiddetli ve dental tedavi uygulanmadığında daha çok problem yaşanacaksa diş hekimi, hastanın kadın doğum uzmanı ile görüşerek tedaviyi hastaya zarar vermeyecek şekilde uygulayabilir.


Hamileliğin 4 ve 6 aylık dönemlerinde diş tedavilerinin uygulanması en doğru zamandır. Bu dönemde kanal tedavisi, diş çekimi dolgu gibi ertelenmesi mümkün olmayan işlemler rahatlıkla uygulanabilir.

Hamileliğin son üçüncü ayında erken doğum riski yaşanabileceğinden acil olmayan dental tedaviler dışında herhangi bir işlemin uygulamaması daha iyi olacaktır.”


Hamilelik döneminde anestezi uygulaması, röntgen çekimi ve antibiyotik kullanımı zarar verir mi?


“Gebelik döneminde sınırlı uyuşturma kullanımında üretici firmanın uyarıları dikkate alınmalıdır. Eğer herhangi bir zarar tespit edilmemişse uygulanmasında bir sakınca yoktur. Aynı şekilde ağrı kesici gibi ilaçlarda üretici firmanın uyarıları doğrultusunda uygulanmalıdır. Antibiyotik olarak Tetrasiklin gurubu antibiyotikler alınmamalıdır.


Tetrasiklin gebelik sırasında alınırsa bebeğin dişlerinde “tetrasiklin renklenmeleri” dediğimiz renklenmeler oluşur. Röntegen çekimi acil değilse uygulanmamalıdır. Eğer ki acil olan bir diş tedavi uygulaması ise anne adayına önlük giydirilmeli ve hızlı film kullanılmalıdır. Aynı zamanda düşük doz uygulaması yapılmalıdır.”


Hamilelik döneminde ağız bakımı nasıl yapılmalıdır?

“Hamilelik döneminde de günlük ağız bakımı aksatılmamalıdır. Günde iki kez dişler fırçalanmalı ve fluorid içeren bir diş macunu ile fırçalamak, diş aralarının diş ipi ile temizlenmesi yeterli olacaktır. Aynı zamanda ılık tuzlu su ile gargara yapılarak diş etleri rahatlatılabilir.


Hamillik döneminde kusma sıklıkla karşılaşılan bir durumdur fakat kusmadan sonra dişler fırçalanmamalıdır. Ağız bol su ile çalkalanmalıdır. Çünkü kusma sonucu oluşan mide asidi, fırçalama etkisi ile beraber dişlerde aşınmalar oluşturabilir. Ancak bir saat sonra dişler fırçalanabilir.”


Hamilelik döneminde dişler daha çabuk çürür mü?

“Hamilelik döneminde “annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği” inancı kesinlikle doğru değildir. Bu kulaktan duyma bir bilgidir. Hamilelik döneminde ağız yapısı daha hassaslaşır ve çürük oluşumuna daha rahat zemin hazırlayabilir.


Fakat diş çürüklerinin asıl nedeni anne aydının şekerli ve tatlı yiyecekleri hamilelik döneminde daha çok tüketmesi ve yeme işleminden sonra diş fırçalama işlemini genellikle ihmal etmesidir. Hamilelik döneminde hormonal değişiklikten dolayı daha çok diş bakımına özen gösterilmeli aynı zamanda kusma işleminden sonra ağız bakımına daha çok dikkat edilmelidir. Uyarıların dikkate alınmaması durumunda diş çürümelerinin oluşması ve diş kayıplarının görülmesi olağandır.”


Hamilelik döneminde diş sağlığı açısından hangi besinler tüketilmelidir?

“Anne ve bebeğin diş sağlığı açısından fosfor ve kalsiyum yönünden zengin meyve, sebze, tahıl, süt ve süt ürünleri ile et, balık ve yumurta gibi ürünler dengeli olarak alınmalıdır. Şeker ve tatlı ürünler mümkün olduğu kadar alınmamalı, kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan besinlerden kaçınılmalıdır.”

Kaynak: Cnnturk.com

Göğüs Çatlaklarına Son



Anne adayı ve annenin ortak şikayeti olan göğüs çatlaklarının nedenleri, korunma yolları ve tedavisi.


Konu çatlaklar olduğunda bir kadını, başka bir kadından daha iyi kimse anlayamaz. Hemen hemen kadınların tümü, vücutlarının çeşitli yerlerinde oluşmuş çatlaklardan şikayetçi. Bu yazıda özellikle kadınların önem verdiği göğüs dekoltesinin düşmanı göğüs çatlaklarını ele alıyoruz.


Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek için Flavius Sağlık ve Güzellik Merkezi’nden Medikal Estetik Doktoru Uz. Dr. Sinan İbiş’le görüştük. Göğüs çatlaklarının gelişeceği bölgede, ilk olarak göğüs bölgesindeki ciltte gerilmeye bağlı kaşıntı ve karıncalanma hisleri duyulur. Ardından da pembe çizgiler belirmeye başlar. Bu dönemde çatlakların gelişmesini önleyici tedbirler almak, bu pembe çizgileri tamamen ortadan kaldırabilir.


Önlem Almak

Çatlaklar, cildin aşırı gerilmeden dolayı yırtılmaya karşı ciltte oluşturduğu bantlar. Anlayacağınız bir onarım şekli. Özellikle cildin gerilmesine neden olacak durumların yaşandığı dönemlerde nemlendirici kozmetikleri düzenli kullanmak işe yarar.


Tedavi Yöntemleri

Yapılması gereken öncelikli tedavi, çatlak bölgesindeki elastikiyeti geliştirmek. Bunun için fototerapiler, lazer terapiler, metotlu karboksiterapiler, vakum terapiler, yüksek oranlı meyve asitlerinin uygulanması gibi birçok terapi türü genellikle birlikte gerçekleştirilir. Özellikle Nlite V lazer tedavisinde tedavi sonuçları çok daha başarılı. Elastikiyetin artırılmasına yönelik metotlu karboksiterapide önemli olan, gazın milyonlarca küçük baloncuklar halinde dokulara gönderilmesiyle dokularda esnemeyi sağlayacak elastin ve kolajen oluşumunun uyarılması.


İşte bu nedenle az sayıda bu özelliği olan karboksiterapi cihazları bu tedavide başarılı olabilir. Çatlak çizgilerinin hacimlerinin küçültülmesiyse ikinci sırada yapılması gereken işlem. Bunun içinse Nlite V lazer veya mikropeeling denilen yöntemlerle çatlakları oluşturan izlerin hacimleri küçültülür. Daha az orandaysa karboksiterapiler ve vakumterapiler kullanılır. Çatlakların üzerini örten deforme, ince ve parlak cildinse olabildiğince diri hale getirilmesi son aşamayı oluşturur. Bunun içinse çeşitli elektriksel yöntemler, meyve asitleriyle peelingler ve kozmetik bakım uygulamak gerekir.


Ne Zaman Başlanmalı?

Hamilelik ve süt verme dönemleri dışında her zaman, uzmanın uygun göreceği tedavilerin yapılması mümkün. Göğüs çatlaklarının oluşma zamanından hemen sonra gerçekleştirilen tedavilerde, sonuçlar daha başarılı. Hamilelik ve süt verme dönemindeyse genellikle koruyucu önlemleri almak ve klinik tedavileri ertelemek gerekir.