Hamilelik ve Doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hamilelik ve Doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2010 Perşembe

Bebek Arabası seçerken dikkat etmeniz gereken noktalar



Bebek arabası bakmaya başladıysanız artık bebeğinizi kucağınıza almanıza az kalmıştır. Yani ağırlaşmışsınızdır ve mağaza mağaza gezmekte zorlanıyorsunuzdur. Halbuki bebek arabalarında değişik mağazalarda çok değişik alternatifler vardır. O zaman öncesinde ihtiyacınızı tam olarak belirlemenizi öneririm. Aksi halde sonsuz seçenekler arasında boğulabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken noktalar :

-Otomobiliniz var mı? Araba koltuğu içeren bir travel sistem alıp almamanızla bu sorunun cevabıyla ilgili.

- Bebek arabasını hangi sıklıkla kullanabilecekseniz?

- İlk günden itibaren kullanabilecek bir semtte oturuyor musunuz?

- Apartmanınızda asansör var mı? Yoksa en hafif olan bebek arabasını seçmeniz gerekir.

- Bebek arabasında görüntü mü yoksa fonksiyonellik mi arıyorsunuz?

Bu soruların cevaplarını belirleyerek arayışınıza devam ederseniz, daha kısa sürede çözmüş olursunuz. Bunun yanı sıra ben CHICCO TRIO TRAVEL SYSTEM’i seçtim.

20 Soruda Bebekleri Anlama Rehberi



Acıbadem Bakırköy Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Çelik, annelerin bebek bakımında artık halk efsanesine dönüşmüş bilgilerin doğrularını anlatarak, annelere bir mini rehber oluşturdu.


1- Emziren Anne Üşütünce Kendi Karnı Ağrır, Bebeğe Bir şey Olmaz!

2- Anne Gazlı İçecek Tüketirse Bebekte Gaz Olmaz

3- Bebek Yeşil Kaka Yapıyorsa Araştırmak Gerekir

4- Anne Strese Girince Sütü De Etkilenir

5- Tırnaklarını Kesmek İçin Kırkının Çıkmasını Beklemeyin

6-Hava Sıkışınca Hıçkırık Olur

7- Göz Yaşarması, Göz Zarının Tahriş Olması Demektir

8- Ağlayan Bebeği Sık Sık Kucaklayın

9- Yer Yemez Kaka Yapmasından Korkmayın

10 - Şekerli Suya Alışınca Memeyi Reddeder

11- İlk 3 Ay Bebeğe Yalancı Meme Vermeyin

12- Bebek Annesinin Memesini Bulunca Rahatlar

13- Bebeğin Sık Hapşırması Reflekstir

14- Bebeğin Memesinde Süt Toplanırsa Geçmesini Bekleyin

15-Göbeğinde Fıtık Varsa Kendiliğinden Geçer

16- Göbeği Düşsün Diye Toz Kullanmayın

17-Gözündeki Çapağa Anne Sütü Damlatmayın

18- Bitki Çayları Gazı Gidermiyor

19- Her Gün Yıkamak Büyümesini Kolaylaştırır

20- Bebeği Tuzlamanın Ölümcül Sonuçları Olabilir

Bebeğin Emzirilmesi



Yeni doğan bebeklerin tek ihtiyacı zamanında altlarının temizlenmesi ve acıktıklarında derhal annenin hazır bulunmasıdır. Ha birde uyku saatlerinde sevilmemeleri gerekir. Çünkü onlar nerdeyse günü uyuyarak geçirirler.


Her bebek anne sütü ile beslenecek kadar şanlı olamıyor maalesef. Kimileri bu kışın soğuğunda her ne sebeple olursa olsun battaniyeye sarılıp kaldırım köşesine terk edilebiliyorlar. Hiçbir anne ne sebeple olursa olsun bunu yapma hakkına sahip değildir. İşler bu raddeye gelmeden, çocuk annen rahmine düşmeden bunun tedbiri alınmalıdır. Tedbir konusu bir başka yazıya kalmak üzere emzirmenin önemine geri dönelim.


Emzirme hem bebek için hem de anne için bir öğrenim sürecidir. Bebek beslenmeyi öğrenir, anne ise beslemeyi. Ki bu her ikisinin arasındaki sevgi bağının güçlenmesine sebep olur.  Genelde çocukların ağlarken “anneeeee” diye ağlamaları bu sebepten olsa gerek.


Bebeklerin bütün ihtiyaçları anne sütünde vardır. Bazen annenin sütü gelmez. Ailenin büyükleri annenin sütünün gelmemesini çeşitli sebeplere bağlarlar. Kimi soğan yedirir, kimi tatlı. Sütün gelmeme sebebi  eğer fiziksel bir rahatsızlıktan kaynaklanmıyorsa, annenin sütünün gelebilmesi için “gül meme” dediğimiz ve eczanelerden kolaylıkla temin edebileceğiniz bir alet vardır. Basit bir pompa düzeneği ile hazırlanmış bu aleti annenin göğsüne takılır ve süt pompa yardımıyla çekilir. Sağılmış sütün hepsini aynı anda tüketmek mümkün değilse serin oda koşullarında 5-6 saat saklayabilirsiniz.

Anne doğumdan sonra mümkün olduğunca erken sürede bebeği emzirmelidir.


Çünkü sabırsız olan bebekler hemen karınlarını doyurmak isterler. Bu süre uzadıkça bebeğin meme ile tanışması güçleşir. Ve bu sırada mama ile beslenmeye alışabilir. O yüzden hastane bu işe başlamanın en güzel yeridir. Eğer güzel bir başlangıç yapıldıysa bundan sonrası hem bebek için hem de sizin için faydalı olur. Çünkü bebeğiniz göğsünüzdeki sütü içemezse biriken sütler ağrıya sebep olur. 2-3 saatte bir bebeğin emzirilmesi gerekir.


Bebek emmeyi reddederse kısa bir süre sonra yeniden denenmelidir.

Emzirme teknikleri ve daha fazlası için burada bulunan makaleyi okuyabilirsiniz.


Not: Bu makaledeki bilgiler genel bilgi edinme amaçlı olup, her hangi bir konuda sağlıkla ilgili teşhis veya tanı içermemektedir. Doktor muayenesi gereken durumlarda mutlaka kontrolden geçilmeli ve doktorun yönergelerine uyulmalıdır.

Hamilelere özel şort ve kapriler



Yaz yaklaşıyor ve siz geçtiğimiz yaza göre büyük bir farklılık yaşıyorsunuz,çünkü hamilesiniz. Her sene olduğu gibi dolaplardan yazlıkları çıkarmak bu sefer pek işinize yaramayacak. Ama üzülmeyin, hamileler için tasarlanmış olan şort ve kapriler sizi yaz boyu rahat ve serin hissettirecek. Elbise giymekten hoşlanmayan anne adayları; diğer şort ve kapri modellerini incelemek için tıklayın.

Hamilelik’te yolculuk



Hamilelik’te doktorlar riskli gebelikler haricinde ilk 3 ay ve son 2 ay haricinde ucakla seyahate izin veriyorlar. Yani şöyle de diyebiliriz 4-5 ve 6. aylarda istediğiniz yere, istediğiniz vasıta ile gidebilirsiniz. Yine de yorulmamaya ve sık sık dinlenmeye özen göstermelisiniz. Otobüs yolculukları çok yorucu oluyor. İnsanın ayakları, elleri iyice şişiyor. O yüzden bu şekilde yolculukda izin verilse dahi ben önermiyorum.

Down Sendromu nedir?



Hamilelik sırasında yapılan testler aslında benim doktorumun da söylediği gibi bebekte bir anamoli bulmak için yapılır. Bu testler sonucunda da bebeğin down sendromlu olup olmadığı yüzdesel olarak saptanır. Pekiyi down sendromu nedir?
Down sendromu, Trizomi 21 ya da Mongolizm; genetik düzensizlik sonucu insanda fazladan bir 21. kromozomun bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan tabloya verilen isimdir.

Down sendromu sık sık zihinsel kavramadaki bozukluklar ve fiziksel gelişimin tipik yüz görünümü gibi farklı olmasıyla ilişkilendirilir. Çoğunlukla orta seviyeli öğrenme güçlüğü gibi sorunlar taşır.

Down sendromu gebelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen birrahatsızlıktır. Down sendromuna her 800 ile 1000 doğumda 1 oranında rastlanır; istatistikler anne yaşının artışıyla bu oranın yükseldiğini göstermiştir, diğer etkenlerin payı küçüktür.
(kaynak : http://tr.wikipedia.org)

Bebeğimizin cinsiyetini belirlemek mümkün mü?



Bebeğimizin cinsiyetini tam olarak belirlemek mümkün olmasada cinsiyet taşıyıcı spermin erkekte olduğunu ve erken genleri taşıyan spermlerin dişiye göre daha hızlı olduklarını ve daha kısa süre canlı kaldığını göz önünde bulundurursak, yumurtlama zamanında ilişkide bulunduğunuzda erkek bebek sahibi olma sansının daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Yumurtlama zamanından üç gün öncesine dek yapılan ilişkide bebeğin kız olma olasılığı daha yüksektir.

Folik Asit



Hamilelikte bazı konulara özellikle dikkat etmemiz gerekir. Örneğin sağlıklı beslenmek, sigara ve alkol almamak gibi. Bunlara bir de folik asit kullanımını eklemeliyiz. Folik Asit bel açıklığı gibi doğum kusurlarının oluşma tehlikesini azaltan bir vitamindir. Gebelikte ilk 3 ay alınması doktor tarafından önerilir.

Bebek sahibi olmak için ideal yaş nedir?



Bebek doğurmak her kadının istediği bir şeydir. Hele ki mutlu bir evlilik, oturmuş bir ilişki söz konusuysa bunu geçiktirmeden yapmak en doğrusu. ‘Annelik ve Bebek Bakımı’ isimli kitabımda da bu konuyla ilgili en uygunyaşların 20 ila 30 olduğu belirtilmiş. Doğum aralıkları ise en az iki sene olmalıdır. 35 yaş üzerinde ki annelerde sorunlu gebelik riski daha yüksektir.

Hamilelikte Cinsel Yaşam



Çoğu yanlış bilgi yüzünden bir çok çift hamilelik süresince cinsel yaşamlarına ara verir. Uzmanlara göre cinsel birlikteliğin bebeğe zararı yoktur. Ancak bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Bunları özetlemek gerekirse; düşük tehlikesi, erken doğum tehlikesi, tekil hamilelikte son ay, çoğul hamileliklerde son 3 ay, partnerin cinsel yolla bulaşan hastalık taşıması, vajinal kanama, gibi durumlarda cinsel birliktelik tehlikeli olabilir. Ancak doğru sonucu öğrenmek için mutlaka doktorunuza danışın. Hamilelikte birbirinden uzak duran eşler arasında aşılması zor problemler ortaya çıkabilir.

Hamilelikte Beslenme



Hamilelikte ve emzirme sırasında beslenme oldukça önemlidir. Bebeğin veannenin çeşitli gıdaları tüketmesi gereklidir. Bunun tek yolu ise anneninyediklerine dikkat etmesinden geçer. Özellikle süt ve yumurta tüketimi olduçka önemlidir. Protein bakımından zengin olan bu gıdaları her gün tüketmeye çalışmalı ve bebeğin sağlıklı olması için katkıda bulunulmalıdır. Sizler için hazırladığımız diyet listesini resmin üstüne tıklayarak görebilirsiniz. Bu diyet listesini doktorunuz önerdiği şekilde düzenleyebilirsiniz

Doğumdan Sonra İş Hayatına Geri Dönüş



Çocuk yapmaya karar vermek zor bir karardır. En az onun kadar zor olan bir diğer kararda doğumdan sonra iş hayatına geri dönüp dönmemektir. Pek çok anne için bu bir seçim değil, ekonomik bir zorunluluktur. Seçme şansı olanlar içinse doğru zamanı belirlemek, part-time’mı yoksa full-time’mı gibi seçenekler olayı daha da karmaşık bir hale getirir.

Geleceği mümkün olduğunca önceden planlamaya çalışın. Doğumdan kısa süre sonra işe dönmeniz gerekecekse hamilelik döneminde iş ve ev düzeninizi planlamaya başlayın. Aynı anda hem anne/baba hem de bir çalışan olmak çok yorucu ve zaman alıcıdır. Ve zaman sanki hiçbirine yetmiyormuş gibi gelir. Dr. Sirgay Sanger ve John Kelly’nin kitabı “The Woman Who Works, the Parent Who Cares” (Çalışan kadın, Çocuk bakan anne baba) önemli olanın çalışan bir anne olma fikrinin kadını mutlu edip etmediği olduğunu anlatıyor. Bu kitaptaki çalışmalar gösteriyor ki, bazı kadınların mutsuzluklarının altında yatan esas sebep henüz zamanlarını doğru kullanmayı öğrenememiş ve kendilerine destek olacak düzenlemeleri yapmamış olmalarıdır.

Aşağıdaki noktalara dikkat etmek işe dönüş dönemini daha rahat ve daha stressiz atlatmanıza yardımcı olabilir.

Destek Almak

İşe geri döndüğünüzde size destek olacak sistemleri henüz hamileliğiniz sırasında planlamaya başlayın.

Eşinizin işe geri dönme kararınızı desteklediğinden emin olun. Her ikinizinde iş temposunu değerlendirin ve nasıl başa çıkacağınızı planlayın.

Eğer çocuğunuzu eşiniz olmadan büyütecekseniz dışarıdan bir yetişkinin yardımına ihtiyacınız olacak. Bu hem siz hem de çocuğunuz ve onun sağlıklı gelişimi için gerekli. Etrafında birden fazla yetişkin olması çocuğunuza aile kavramını anlamasında yardımcı olacaktır. Sizin için de iş hayatınızı kolaylaştıracak bir destek sağlayacaktır.

Patronunuza ondan destek ve anlayış beklediğinizi açıkça söyleyin. Üslerinizin işinizi sevdiğinizi ve ona önem verdiğinizi ama artık hayatta birinci önceliğinizin çocuğunuz olduğunu anlamasını sağlayın. Şirketinizde esnek çalışma saatleri uygulaması olup olmadığını öğrenin, hastalık izni, doğum izni ve diğer haklarınızı araştırın.

Emzirme ve anne sütü bebeğinizin sağlıklı gelişimi için en önemli kaynak. İşle birlikte nasıl organize edilebileceği konusunda çözümler geliştirin. Eğer mümkünse öğle tatillerinde eve gidip bebeğinizi emzirebilirsiniz. Bu imkanınız, yoksa işyerinde anne sütünü pompalayıp saklayabilceğiniz bir yer olup olmadığını araştırın. Emzirmek sizin için bir külfet gibi görünse de bebeğinizle sizin aranızda çok özel bir bağdır ve anne sütü onun için en önemli gıdadır.

Özellikle hastalık gibi acil durumlarda size yardımcı olabilecek akraba, anne baba gibi yakınlarınızın ve arkadaşlarınızın bir listesini çıkartın.

Zaman Yönetimi

Ne kadar organize olursanız olun kariyer peşinde koşan bir karı koca veya tek başına çocuk yetiştirmek zorunda olan bir anne veya babanın hayatı normal ailelere göre daha zordur. Gün içinde iş ile evin ihtiyaçlarının yarattığı stres bir yana hem işe hem eve hem de çocuğa yetişmeye çalışmaktan çiftler birbirlerine veya kendilerine ayıracak zaman bulamazlar. İş yükü eşit paylaşılamazsa taraflardan biri çok fazla stres altında kalır ve mutsuz ve sinirli olur. Özellikle tek başına çocuk yetiştirenler için bu iş daha da zordur. Sosyal hayat her iki grup içinde çok azalır.

Zamanı doğru yönetebilmek ve daha az stres yaşamak için şu önerilerimizi dikkate alın:

Ne yiyeceğini önceden planlayın ve yemek işini mümkün olduğunca kolaylaştırın. Örneğin bir öğünlük çok sayıda tabak hazırlayıp bunları derin dondurucuya atmak pratik bir çözüm olabilir.

Sabahları zamandan tasarruf etmek için sizin ve bebeğinizin kıyafetlerini akşamdan hazırlayın.

Haftalık faaliyetleri hafta başından planlamaya çalışın. Özellikle bebeğinizin bir yerden bir yere gitmesi gerekiyorsa (kreş, doktor vb) kimin götürüp getireceğini, hangi saatler arasında bakıcıya ihtiyaç olduğunu önceden hesaplayın.

Ev işlerini öncelik sırasına koyun. Bebeksiz olduğunuz dönemdeki kadar sık ev işi yapmanız mümkün olmayabilir. Eşinizi de ev işlerine dahil edin. Çocuğunuz büyüdükçe ondan da ufak tefek yardımlar isteyin. Çalışan bir ailede her birey ev işlerine yardımcı olursa birlikte geçirecek daha çok zaman kalır.

Yardım etmek isteyenleri reddetmeyin. Akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan belli konularda yardım alabilirsiniz. Mesela, alışveriş.

Yıllık veya hastalık izninizin bir kısmını harcamayın. Bebeğiniz hasta olduğunda onun başında kalmak için ihtiyacınız olacaktır.

Günün belli bir kısmını başka hiçbirşey düşünmeksizin çocuğunuza ayırın. Aklınızda iş, yemek ya da temizlik stresi olmadan bebeğinizle zaman geçirmeniz önemlidir. Ve bunu zaten yaptığınız banyo ve beslenme saatlerinden ayrı olarak planlayın. Küçük bir bebek dahi annesinin kafasının meşgul olduğunu ve kendisiyle ilgilenmediğini anlayabilir.

En önemlisi mutlaka sakin ve mümkün olduğunca neşeli olmaya çalışın. Esprili yaklaşmazsanız bu zor dönemi asla atlatamazsınız.

Bakıcı Seçimi

Çalışan anneler için işe geri dönmek zor bir karardır. Her anne sanki bebeğinin en güzel ve en önemli anlarında yanında olmayacakmış hissine kapılır. Ayrı kalmak zor gelir, çelişkili hisler yaşanır. Anne babalar bakıcılarını kıskanabilir veya çekememezlikler yaşanabilir. Bunların hepsi doğal tepkilerdir. Ancak bunlara hazırlıklı olmalısınız ve kendi arzularınızla çocuğunuzun iyiliği arasındaki hassas dengeye dikkat etmelisiniz.

Çalışan anne babalar için en önemli sorun güvenilir, kaliteli ancak maddi külfeti çok olmayan bir bakıcı bulabilmektir. Aşağıdaki liste bu arayışınız sırasında size fikir vermesi için hazırlandı:

Bakıcı seçerken acele etmeyin, uzun uzun düşünün.
Onu yerinde ziyaret edin.
Sorular sorun, referans isteyin.
Göreve başladıktan sonra ondan günlük rapor isteyin. Bebeğinizin durumu, o gün neler yaptığı, sağlığı gibi konularda sizi hergün bilgilendirmesini isteyin.

Hemen hemen herkes doğumdan sonraki birkaç yılın insanın şekillenmesi açısından en önemli dönem olduğu tezine katılır. Ancak bu demek değildir ki insanı sadece anne babası doğru şekillendirebilir. Seven ve ilgili bir bakıcı da çocuğunuz için çok iyi bir örnek olabilir. İdeal bir bakıcı sadece bebeğinizin değil sizin de hayatınızı kolaylaştıracaktır.

İşe Dönüş Zamanını Seçmek

Eğer dönüş zamanını belirleme şanzınız varsa ideal olanı çocuğunuz 1 ya da 2 yaşına geldiğinde işe başlamanızdır. 2 yaşını geçen bir çocuğun kreşe gitmesi, arkadaş grubuna dahil olması daha kolay olacaktır. Eğer çocuğunuz bir yaşına girmeden işe başlamanız gerekiyorsa en ideali ebeveynlerin part-time çalışması ve kalan zamanlarında çocukla ilgilenmesidir. Bu da yapılamıyorsa evde bir bakıcı olması gerekir.

Eğer doğumdan sonraki bir yıl evde olmanız mümkün değilse en az 3-4 ay çocuğunuzun başında kalmaya çalışın. 3 ay çocuk-ebeveyn bağının oluşması için gereken süredir. Bu bağ anne baba ile çocuk arasında kurulan özel bir bağdır ve bu sayede çocuk ilk üç ayın sonunda kendisinin sevildiğini ve güvende olduğunu anlamış olur. Artık yeni maceralara atılmaya veya yeni bir bakıcıyı kabullenmeye hazır sayılır. 4 ayın sonunda bebekler artık geceleri daha çok uyumaya başlarlar, doğum sonrası yorgunluğu ve kafa karışıklığı da azalmış olur.

Ayrıca bebek 3-4 aylık olduğunda annelerin özgüveni de artmış olur. Bebeklerinin yüzündeki gülümsemenin onların annelikteki mahareti için olduğunu bilirler.

İşe dönmeden önce ailenizi ve kendinizi bu fikre hazırlamaya çalışın. Eğer yapabiliyorsanız işe önce part-time olarak başlayın. İşe başlayacağınız dönemin stressiz bir zaman olmasına dikkat edin. Mümkünse işe başlamanız önemli ve travmatik olabilecek başka bir olay ile (taşınma, okul değiştirme, önemli bir hastalık veya ölüm) aynı zamanda denk gelmesin.

Kendinize Zaman Ayırın

Yapılacak bu kadar çok şeyin içinde bile kendinize ve eşinize zaman ayırın. Günde 10 dakikalık kısa bir ılık duş dahi olsa kendi başınıza kalacağınız bir zaman yaratmanız hem evde hem de işte performansınızı arttıracaktır. İşteyken tempoyu biraz daha düşük tutmaya ve molalar vermeye çalışın ki akşama enerjiniz kalsın. İş kaynaklı stresinizi eve gelmeden önce atmaya çalışın.

Çocuğunuzla ilgilenirken hayatınızdaki diğer önemli insanları unutmayın. Eşinize mümkün olduğunca zaman ayırın. Çocuklarını tek başına büyütenler de kendilerine ve ilişkilerine zaman ayırmalılar. Sağlıklı ve mutlu bir duygusal hayat için bu gereklidir.

Son olarak, kendiniz ve çocuğunuz hakkındaki beklentilerinizde gerçekçi olun. Unutmayın siz de bir insansınız ve bir günde sadece 24 saat var. Kendinizi size kıyasla daha çok şey yapan annelerle karşılaştırmayın. Her çocuk özeldir ve farklıdır. Çocuğunuzu yeğeniniz ya da arkadaşınız çocuğu vb. ile kıyaslamayın. Siz sadece elinizden gelenin en iyisini yapın! Kendinizi yorgun hissettiğinizde bebeğinize sarılıp öpün, bu sizi canlandıracaktır.

Kaynak: Prima.com.tr

Bir saatlik menenjit testi



Anne-babaların korkulu rüyası menenjiti bir saatte tespit edecekhızlı bir test geliştirildi.

Erken semptomları viral enfeksiyonlarla aynı olduğu için önden tespit edilmesi zor olan menenjit için Queen’s University Belfast araştırmacıları tarafından geliştirilen test, kan ya da tükürük örneğiyle yapılıyor. Test kitindeki rengin durumuna göre hastanın menenjit olup olmadığı anlaşılıyor.

Prof. Mike Shields, kısa adı LAMP olan yeni testin avantajının laboratuvara ihtiyaç olmadan ucuza yapılıp hızlı sonuç vermesi olduğunu söylüyor. Taşınabilir test cihazı önce Belfast’taki Royal Victoria Çocuk Hastanesi’nde denenecek. Şimdilik sonuçtan çok memnun olan bilim insanları, cihazın daha kompakt bir versiyonu üzerine çalışıyor.

Kaynak: Radikal.com.tr

19 Ağustos 2010 Perşembe

Hamilelikte Cilt Problemleri



Gebelik döneminde hormonal değişiklik, derinin gerilmesi ve ağırlık artışı bazı geçici veya kalıcı değişikliklere neden olur. Bunların bazılarında önlemler alınabilir.


Damar Değişiklikleri


Gebelerde damar genişlemeleri ve dolaşım problemleri sık görülen problemlerdir. Hormonlardaki değişime bağlı olarak gelişen değişikliklerin bir kısmı doğumdan sonra geriler.

Gebelikteki damarsal bir takım değişiklikler;

*Yüzde, kol bacaklarda şişlik, kızarıklıklar

*Soğuk-sıcak duyarlılığının artışı

*Kılcal damarlarda ve varislerde artış

*Hemoroidlerin ortaya çıkması

*Diş eti kanamalarına da yol açan diş etindeki kızarıklık ve belirginleşmeler

*Çeşitli yerlerdeki bölgesel morarmalar

*Damarlarda iltihap ve tıkanma şikayetleri (tromboflebit veya derin ven trombozu) olabilir.


Bu şikayetlerin bir kısmı tamamen problemsiz görülürken, derin ven trombozu gibi bazı durumlara ciddi problemler eşlik edebilir.

Gebelikteki varisler geniş veya kılcal varis şeklinde olabilir. Gebeliğe bağlı geniş varisler bacaklarda, karın bölgesinde ve hatta genital bölgede ortaya çıkabilir.


Kılcal varisler ise morumsu veya kırmızımsı “örümcek ağı” görünümünde vucudun belli dölgelerinde ortaya çıkabilir.

Hormonal etkiye bağlı bu değişiklikler gebelik boyunca devam edip gebelikten sonra genelde gerilemesine rağmen doğumdan sonra bir miktar kalıcı da olabilir. Kılcal varis tedavisinde en etkili yöntemlerden birisi doğum sonrasında uygulanan “Lazer” ile bu ince damarların koagüle edilmesi yani yakılmasıdır.


Cilt Çatlamaları

Hormonal değişikliklere ve derideki gerilmeye bağlı olarak karın, meme, kalça bölgesinde çatlamalar görülebilir. Çatlaklar erken dönemde pembe, mor renkliyken zamanla beyaz renge döner. Doğumdan sonraki erken dönemde yapılan “karboksiterapi” çatlamaların tedavilerinde önemli yararlar sağlar.

Yine gebelik süresince doktorunuzun önerdiği bir takım kremleri kullanmanız gebelik süresince oluşabilecek çatlamalarınızı en aza indirecektir.


Ter ve Yağ bezlerinin Çalışmalarındaki Değişiklikler

Bunlara bağlı olarak bazı egzemalarda, terlemede artış görülebilir. Gebeliğin erken döneminde “akne” şikayeti oluşabilir. Ciltte yağlanma sık bir bulgudur.


Saç ve Tırnak Değişiklikleri

Gebelik ve doğum sonrası döneminde saç ve vücut kılların miktarında değişiklikler olabilir. Genel olarak vücutta özellikle karın bölgesi ve basenlerde tüylenme artışı görülürken, saçlarda gürleşecektir.

Bu hormonal etkiye bağlı durumlar doğumdan sonraki lohusalık döneminde ortadan kalkar ve sonradan çıkan tüyler dökülür. Hatta bu dönemdeki saçın yoğun olarak dökülmesi de gereksiz endişeler yaratabilir.

Bazen tırnaklarda da şekil değişiklikleri görülebilir.


Ciltteki Renk Değişiklikleri

Hormonlardaki değişikliklere bağlı olarak cilt renginde koyuluk ve yüzde lekeler görülür. En çok pigmentasyon artışı (renkteki koyulaşma) meme başı, koltuk altı, genital bölgede görülür. Ayrıca benlerde ve çillerde de koyulaşma görülür.


GEBELİK DÖNEMİNDE SEYRİ DEĞİŞEN DERİ HASTALIKLARI

Gebelikte bir takım cilt hastalıkları daha aktif olarak seyredebilir. Bunlar:


*Atopik dermatit

*Ürtiker

*Sedef hastalığı (Psöriasis)

*Enfeksiyon hastalıkları (bağışıklık sistemindeki değişiklikler özellikle bazı mantar ve virüs haslıklarının şiddetinde artışa neden olur)

*Bağ dokusu hastalıkları

*Metabolik hastalıklar

*Deri tümörleridir.


GEBELİĞİN SEYRİNDE GÖRÜLEN DERİ HASTALIKLARI

Gebelik dermatozları dediğimiz bir grup kaşıntılı deri döküntülerinin olduğu hastalıklardır. Çoğunlukla iyi seyirlidir doğumu izleyen günlerde kendiliğinden kaybolur ancak nadir görülen bazı tiplerine iç organlardaki problemler eşlik eder anne ve bebek için sorun oluşturabilir. Bunların ayırımı için bazı testlerin yapılması gerekir.

Gebelik dermatozlarının sonraki gebeliklerde de tekrarlama ihtimali vardır.

Kaynak: http://www.jinekolognet.com

Kadınlar Neden Aşerer?



Hamilelik esnasında kadınların aşerme’si hemen hepimizin bir şekilde duyduğu bir konudur. Gerçekte ise, bazı kadınlar bu durumu yaşarken, bazıları yaşamaz. Beslenme uzmanları aşermenin, gıdanın kendisine değil, vücutta yarattığı etkiye yönelik olduğunu söylüyorlar. Ayrıca, beslenme şeklinizdeki bir dengesizlikten de ortaya çıkabiliyor. Örneğin tahıl açısından zengin bir diyetle besleniyorsanız, yağ ve tatlılara karşı aşırı bir arzu duymaya başlayabilirsiniz; ya da protein açısından zengin bir beslenme şekli , gene şeker yeme istediğini, bol şeker tüketimi de, tuzlu yeme arzusunu artırabilir.

Pek çok kadın, hamilelik esnasında tat ve koku alma duyularında değişiklik gözlemler. Örneğin, bazı kadınlar hamileliğin ilk safhalarında ağızlarında metalik bir tat olduğundan bahsedebilir. Bu türden değişiklikler de, bazı besinlere duyulan isteği ve diğerlerine duyulan isteksizliği açıklayabilir.

Aşerme, bazı kadınlarda duyguların bilinç seviyesindeki, ya da bilinç altındaki karşılığı şeklinde de ortaya çıkabilir. Örneğin çocukluğunuzda sevdiğiniz bir şeyi yemek isteyebilir, ya da din veya kültürünüzle özel bir bağlantısı olan bir besini tüketmek isteyebilirsiniz. Özellikle de hala aynı çevrede yaşıyorsanız. Alışılagelmedik gıdaları arzulamanız, hamile olmak gibi özel bir duruma dikkat çekmek için kullandığınız size özel bir yol olabilir.

Beslenmede çelişkiler:

Gebelik esnasında yaşanan aşerme durumu bazen etik problemlere de sebep olabilir. Örneğin pek çok vejetaryen kadında ete olan isteğin arttığı gözlemlenmiştir. Hamilelikte vücudun proteine olan ihtiyacı artar. Belki de bu nedenle bu tür bir arzu, vücudun gönderdiği bir mesaj olarak algılanabilir. Buna cevap olarak bazı kadınlar sadece hamilelik boyunca da olsa et yemeye başlarken, bazıları da balık ve baklagillerle bu açığı kapamaya çalışırlar. Daha çok yumurta ve peynir yiyip, süt içmek de aldığınız proteini artırmanın iyi bir yoludur.

Aşerme`den bahsederken, çikolatadan bahsetmemek olmaz. Hamilelikte çokça arzulanan çikolata, vücutta karmaşık biyokimyasal tepkimelere sebep olabilir. Çikolata, özellikle de bitter çikolata, zengin bir magnezyum ve demir kaynağıdır. Bu nedenle, eğer canınız çikolata çekiyorsa, bu hafif bir kansızlığın belirtisi olabilir. Bu mineralleri içeren daha tatlı gıdalar, magnezyum için hurma, incir, yemişler; demir için de kırmızı et, yumurta, fasulye ve yulaftır.

Çikolata yemek, beyinde kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan kimyasalların salgılanmasını sağlar. Ayrıca bir anda şeker yüklemesi de yaptığından, kendinizi yorgun ve depresif hissediyorsanız, kısa zamanda daha iyi hissetmenizi sağlar. Ancak çoğu çikolatada fazlaca katkı maddesi bulunduğundan, organik çikolatayı tercih etmek, ya da daha sağlıklı bir alternatif bulmak iyi olabilir.

Kendinizi iyi hissetmek için yapabileceğiniz bir diğer şey de, düzenli egzersiz ve rahatlama teknikleridir. Ayrıca, depresyondaysanız bir terapiste de başvurabilirsiniz. Probleminiz aşermek değil de, bazı besinlere isteksizlik duymak olabilir. Beslenme planınız pek çok farklı besini içereceğinden, bu çok büyük bir problem yaratmayacaktır. Ancak eğer beslenmeniz açısından değerli besleyenler içeren bir gıdaya karşı isteksizlik duyarsanız, bunun yerini alabilecek başka bir gıda bulmaya çalışın. Böylece herhangi bir vitamin ve mineral eksikliği söz konusu olmaz.

Hamilelik sırasında, aşerme`nin aksi bir durum da meydana gelebilir. Yani kahve ve alkol, ya da kızartma gibi bazı yiyecek ve içeceklere karşı isteksizlik oluşabilir. Bu, çoğunlukla mide bulantıları sebebiyle olur. Tüm bunların yanı sıra ortaya çıkabilecek bir diğer durum da tıpta pika olarak adlandırılmaktadır. Pika, yenilebilir olmayan, sabun, macun, toprak gibi maddeleri yeme arzusudur.

Ne yapabilirim?

Aşerdiğinizde, arzu duyduğunuz gıdayı yemekte sakınca yoktur. Ancak önemli olan bunu abartmamaktır. Eğer tek bir besinden bol miktarda tüketirseniz, muhtemelen diğer yemeniz gerekenleri yemiyorsunuz demektir. Bu da, zaman içerisinde ihtiyacınız olan besleyenleri alamamanıza sebep olabilir. Bir hafta kadar bir beslenme günlüğü tutup, ne kadar dengeli beslendiğinizi inceleyin . Eğer diyetiniz yetersizse, doktorunuza danışın.

Eğer aslında yenmeyecek şeylere karşı bir ilgi görürseniz, bunları yeme isteğinizi bastırmaya çalışın ve kendinizi yenebilir bir besinle ödüllendirin. Kendinize pika durumunun geçeceğini ve endişelenmemeniz gerektiğini söyleyin. Ancak bu durumun sizi iyice rahatsız ettiğini hissederseniz, o zaman doktorunuza danışın. Bazen pika, altta yatan başka bir fiziksel ya da akli rahatsızlığın göstergesi olabilir.

Kaynak: iVillage Türkiye

Hamileliğinize Keyif Katacak 10 Şey



Hamilelik insanın kendini başka bir boyutta hissettiği bir dönemdir. Aşağıda yer alan listeden kendinize küçük keyifler çıkarabilirsiniz…


1- İşte sonunda hamilesiniz! Eşiniz ile bu mutlu haberi nasıl paylaşacağınızı düşünün.Gözlerinin içine bakarak ‘‘baba olacaksın’’ demek yerine,ona farklı ve şaşırtıcı sürprizler hazırlayın ve bu mutlu anı en güzel şekilde değerlendirin.


2- Aileniz ve bazı akrabalarınıza bu müjdeyi vermek için evde hafif yemeklerden oluşan şık bir sofra hazırlayın. Hep beraber eğlenceli bir akşam geçirin.


3- Birkaç gününüzü kız arkadaşlarınıza ayırın.Kız kıza gezin,eğlenin,sinemaya gidin.Güzel bir yemek programı da hoş olabilir…


4- Hamileliğiniz ağırlaşmadan eşinizle tatile çıkın.Hatta birkaç hafta sonu küçük kaçamaklar yapın.İlerleyen dönemlerde zaten uzun bir süre eşinizle başa başa tatile çıkamayabilirsiniz…


5- Bol bol uyuyun…Uykunuz geldiği zaman direnmeyin uyuyun…Bebeğiniz olduğunda bu kadar rahat uyuyamayabilirsiniz…


6- Bilindiği gibi,rahim içindeki bebek 24. haftadan itibaren dış dünyadaki sesleri duymaya, kaydetmeye ve yorumlamaya başlar. Müzik doğru seçildiğinde bebeğin ruhsal gelişimine yardımcı olur.Bebeğinizle kendinize özel zaman ayırın müziğin beraberce keyfini çıkarın…


7- Bebeğiniz için özel bir defter hazırlayın.İçine sizin,eşinizin,ailelerinizin resimlerini koyun,yaşantınızı,arkadaşlarınızı ve bebeğiniz hakkında söylemek istediklerinizi fotoğraflar ve yazılarla anlatın.


8- Eşinizle beraber bebeğin odasını hazırlayın.Kendinizi alışveriş oluşturun ve yavaş yavaş zaruri şeylerden başlayarak ihtiyaçları giderin.


9- Bu arada artık çok şık hamile kıyafetleri var.Hamileliğinizi aynalardan uzak durarak ve iki kıyafetle bitirmeyin.Bu özel döneminiz için bir gardırop hazırlayın kendinize…Ayrıca vücut sağlığınız için özel olarak hamileler için üretilmiş Shuma Hamile Terlikleri’ni kullanabilirsiniz. Shuma hamile terlikleri patentli alçak topuk ,yüksek burun tasarımı ile vücudunuzun ağırlık merkezini dengeler ve vücudunuzda ki baskıyı ortadan kaldırır.


10- Okuyun…Çocuk sahibi olmak,bebek büyütmekle ilgili bol bol kitap okuyun ve dergi okuyun.Sonrasında bu kadar kolay zaman bulamayabilirsiniz…

Kaynak: Anneyim.org

Hamilelikte ayakkabı seçimi



Kıyafet gibi günlük yaşamda ayakkabı seçimi de hamileler için önemlidir.

Gebelikte vücudun yük dağılımının bozulması, oluşan ödem ve ayak ağrılarının bu tabloya eklenmesi, ayakkabı seçimini daha önemli kılıyor.


Hamilelerde ayakkabının 5 cm’den yüksek ya da sıfır topuk olması da sakıncalı.


Bahar aylarında ayak rahatsızlıklarının asgari olması için ayakkabıların ve terliklerin rahat, geniş ve yumuşak özel tabanlı seçilmesinde fayda var. Keyifli bir gebelik dönemi için hamilelere özel olarak tasarlanmış hamile terliklerini kullanabilirsiniz. Bu tip terlik ve ayakkabılar patentli alçak topukları, yüksek burun tasarımı ile vücudunuzun ağırlık merkezini dengeler ve vücudunuzdaki baskıyı ortadan kaldırır.


Ödeme karşı öneriler

Hamile bir kadının damarlarında dolaşan kan hacmi yaklaşık %50 daha fazladır. Artan kan hacmiyle birlikte damarlarda da bir miktar genişleme olduğundan fazla olan sıvının bir kısmı doku içinde hücrelerin arasında birikir. Bu duruma ödem adı verilir. Şişlik olarak tanımlayabileceğimiz ödem, hamile kadınların hemen hemen hepsinde belirli bir dereceye kadar görülür ve yaklaşık %75 kadında şikayet yaratacak boyuttadır.


Bahar aylarında hamileler ödeme karşı bol su içmelidirler. Sanılanın aksine şişlik durumunda su içmek şişliği artırmaz tam tersine azaltır. Önemli olan su içmeyi kısıtlamak değil vücuttaki suyu hareket ettirmektir. Bu nedenle günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz.


Yine ödeme karşı ayaklarınızı havaya kaldırabilirsiniz. Gün içinde fırsat bulduğunuzda ayağınızı bir sandalye ya da benzeri nesnenin üzerine koyarak bir süre havaya kaldırın. Bunu her fırsatta yapmaya çalışın.


Otururken bacak bacak üstüne atmayın. Eğer çalışıyorsanız akşamları evde mümkün olduğunca uzun oturun. Ayaklarınızı sarkıtarak oturmayın.


Kaynak: www.anneyiz.biz

Hamileler de tatil yapabilir



Hamileyim deyip kendinizi kısıtlamayın! Uzmanlar güneşin fazla olmadığı saatlerde yüzmeyi tavsiye ediyor.


Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. İnci Öz, tatile çıkacak olan hamilelere, “güneşin fazla olmadığı saatlerde yüzmeleri, deniz ya da çok yoğun olmayan havuzları tercih etmeleri” konusunda uyardı.


İnci Öz, yaptığı açıklamada, gebelerin tatil için hava sıcaklığı ve nemin çok yoğun olmadığı, tam teşekküllü sağlık kuruluşlarına kolay ulaşılabilecek yerleri seçmeleri gerektiğini ifade etti.


Gebelikte tatilin, uygun ortam ve koşullar sağlanması halinde çok rahat geçebileceğini vurgulayan Öz, şu önerilerde bulundu:


“Güneşin fazla olmadığı saatlerde yüzün. Deniz veya çok yoğun olmayan havuzları tercih edin. Güneşte fazla kalmayın. Sabah erken ve akşam saatlerinde çok yorucu olmayacak şekilde uzun yürüyüşler yapın. Hayvansal ve bitkisel proteinler ile sebze ve meyve ağırlıklı beslenin. Az ve sık yiyin, günlük sıvı alımını da 3-4 litreye kadar artırın.”


İnci Öz, hamilelere, çok yoğun ve karbonhidrat ağırlıklı besinler ve aletle yapılan su sporlarından uzak durmaları uyarısında da bulunarak, yüksek koruma faktörlü güneş koruyucularının da mutlaka kullanılması gerektiğini söyledi.


Öz, tatile çıkmadan önce ve dönüşte yapılması gereken gebelikle ilgili değerlendirme ve tetkiklerin de aksatılmamasını önerdi.


Kaynak: Milliyet.com.tr

Mucize Yaratmak



Büyüyen bebeğinizle ilgili birçok mucize var. İşte bilmeniz gereken 14 gerçek…


1. Milyonda bir gerçeğini unutun çünkü bebeğiniz aslında çok daha fazla, tam 250 milyon spermden biri. Bu eşinizin vücudunda üreyen sperm sayısı. Sadece bir spermin bile yumurtayı döllemeye yettiğini biliyor muydunuz?


2. Hamileliğinizin 22. gününden itibaren bebeğinizin kalbi atmaya başlar. Kalbi sadece bir tohum tanesi büyüklüğünde olur. Hamileliğiniz süresince kalbi iki katı daha hızlı atmaya devam eder. Birinci trimester’ınızın sonunda kalbi dakikada 157 kez atar.


3. 6. haftada bebeğiniz büyümeye başlar. Yüzü ve üreme organları bir börülce tanesi büyüklüğünde olur.


4. 9. ve 12. haftalar arasında bebeğinizin saçları, kirpikleri gelişmeye başlar. Ayrıca bütün vücudunu kaplayan ayva tüyleri oluşur. Bu tüyler miniğinizin vücudunu sıcak tutmaya yarar.


5.13. haftadan itibaren başlıca organları şekillenmeye ve çalışmaya başlar. Ama ultrasona bakıldığında belki şaşıracaksınız, bebeğiniz hala yumruğunuz büyüklüğünde olur.


6. 17. haftadan itibaren bebeğinizin parmak izleri belirginleşir. Hayatı boyunca değişmeyecek olan parmak izine sahip olur.


7. 18. haftadan itibaren bebeğiniz karnınızın içinde takla atmaya başlar. Eğer bu sizin ilk bebeğinizse bu hareketleri rahminize doğru hissedersiniz.

8. Yoğun bir şekilde çalışan plasentanız kanın % 35′ini vücudunuza pompalar. Dakikada 500 mililitre kan pompalanır.


9. 20. haftalardan itibaren bebeğiniz günde üç yemek kaşığını dolduracak kadar idrar çıkarmaya başlar. Bebeğinizin idrarı yuttuğu amniotik sıvısından oluşur. Bu da günde 2 litreyi bulur.


10. 24. haftada bebeğinizin kulakları gelişmeye başlar. Rahmin içindeki ve dışındaki sesleri duyabilir. Ama özellikle sizin sesinizi duyar ve sesinizi duyduğunda sakinleşir.


11. Gözleri ilk kez 26. haftada açılır. Ama karanlıkta görebileceği çok fazla bir şey olmaz.


12. Üçüncü trimester’ınız boyunca bebeğiniz günde 1,5 gram kadar kilo alır.


13. 32. haftadan itibaren vücudunu oldukça hassas olur. Bazen acı bile hissedebilir.


14. Hamileliğinizin sonunda rahminizin normal şeklini alması için metabolizmanız hızla devreye girer.


Kaynak: www.motherandbaby.com.tr

Hamilelikte Röntgen Çekimi



Röntgen çekilirken, tedavi için ya da herhangi başka bir nedenle maruz kalınan radyasyon, gelişmekte olan fetus (anne rahmindeki bebek) için riskler oluşturur. Bu risklerin başlıcaları; doğum kusurları, büyüme geriliği ya da anne karnında ölüm olarak sıralanabilir. Fakat bu etkilerin ortaya çıkması veya şiddeti, alınan radyasyon dozuna bağlıdır. Radyasyona maruz kalmak yüzünden beyin ya da gözde ortaya çıkabilen bozukluklar genellikle 50 rad birimin üzerindeki dozlarda görülür.

Rad; radyasyonun dozunu tespit etmek üzere kullanılan bir ölçüdür. 50 rad ya da üzeri doz radyasyona maruz kalmak, çoğunlukla gebe kalındığı ve farkına varılmadan kanser tedavisi için radyoaktif madde kullanıldığında mümkün. Tanı koymak için çekilen röntgen sırasında hastanın karşılaştığı doz, çekilen film sayısına bağlı olarak 0.02 ile 5 rad arasında değişir. 5 rad’ın altında, herhangi bir hasar ya da büyüme geriliği oluştuğuna dair bir kanıt yok.

20 RAD ÜSTÜ TEHLİKELİ

Anne karnında radyasyona maruz kalmak, lösemi ve diğer çocukluk çağı kanser risklerini de artırabilir. Fakat bu konuda yapılan çalışmaların sayısı az ve bulgular da çelişkili. Genel olarak 5 rad’ın altındaki radyasyon alışları gebeliği sonlandırmak için bir neden olarak kabul edilmiyor. Tam olarak oluşabilecek hasar, radyasyonun dozu yanında ne zaman alındığı ile de yakından ilgili. Genellikle istenmeyen etkilerin görülebileceği bir eşik değerinden bahsedilebilir. Organların biçimlendiği hamileliğin ilk üç ayı içerisinde maruz kalınan 20 rad ve üzeri radyasyon, genel kabule göre fetusta hasarlara neden olabilen eşik değeri. Çoğu teşhis amaçlı röntgen çekimlerinde bundan çok daha az radyasyon açığa çıkıyor. Modern görüntüleme cihazları, özellikle bu konu göz önüne alınarak, düşük radyasyon üretmek üzere planlanıyor. Baş, boyun, göğüs, kol ve bacaklara yönelik röntgen çekimlerinde, fetus 1 rad’ın altında doz alır. Karna yönelik uygulamalarda ise bu doz yükselebilir.

ZORUNLUYSA ÇEKTİRİN

Gebeyseniz ya da gebe kalmayı düşünüyorsanız, zorunlu olmayan çekimlerden kaçınmanızda fayda var. Bazı uzmanlar, acil olmayan röntgen çekimlerinin, adet sırasında ve yumurtlama gerçekleşmeden önce yapılmasını öneriyor. Böylece; farkına varılmadan oluşmuş gebeliklerde riskin ortaya çıkmayacağı düşünülüyor. Bazı uzmanlar ise 25 rad’ın üzerinde radyasyon alınmış ise hamile kalmak için birkaç ay beklenmesini tavsiye ediyor. Genel olarak yapılması gereken; hamileliği sadece planlıyor olsanız bile kendinizi gebe kabul edip ona göre davranmak. Kendi sağlığınız için gereken acil uygulamalarda, bebeğinizi koruyacak kurşun gömleklerle riski azaltabilirsiniz. Karna yönelik görüntülemelerde ise ultrason gibi alternatif yöntemler kullanılabilir. Bunlara doktorunuzla konuşarak karar verebilirsiniz. Radyasyona maruz kalmış olmak, mutlaka gebeliği sonlandırmak anlamına gelmez. Bir genetik ve radyasyon onkolojisi uzmanı, size ne yapılması gerektiğine dair yol gösterecektir.

Kaynak: Uz. Dr. Eren Eroğlu