3 Ağustos 2010 Salı

Tek çözüm ömür boyu diyet



Çölyak, buğday, arpa ve çavdarda bulunan 'gluten'' adlı proteine alerji nedeniyle gelişiyor. Hastaların ömür boyu özel bir diyet yapması gerekiyor.

Toplumda ince bağırsak alerjisi olarak bilinen Çölyak hastalığı, buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahılların unlarıyla hazırlanan yiyeceklerde (pide, simit, börek, makarna) bulunan bir protein maddesi olan glutene karşı oluşuyor. Prof. Dr. Ayhan Gazi Kalaycı, çok gizli belirtilerle seyredebildiği gibi yaşamı tehdit eden ağır tablolara da yol açan hastalığın tek tedavisinin ömür boyu glutensiz bir diyet uygulamak olduğunu söylüyor. Çocuklarda daha sık görülmesine rağmen hastalık bulguları hayatın herhangi bir döneminde de ortaya çıkabiliyor.

KARIN ŞİŞLİĞİ VE BÜYÜME GERİLİĞİ
Gluten aynı zamanda pek çok gıdanın üretiminde (bisküvi, gofret, reçel gibi) kıvam verici madde olarak da kullanılıyor. Normal de aldığımız besinler midede hazmedildikten sonra ince bağırsağa geçer ve gerekli besin maddeleri ince bağırsakta bulunan villüs çıkıntıları sayesinde emilerek kana karışır. Çölyak hastalarında villüslar, gluten proteini tarafından yok edildiği için ince bağırsaktaki emilim bozulur. Bağırsaklarda emilim bozulunca da hastalık bulguları ortaya çıkar. En sık görülen belirtiler; tekrarlayan ishaller, karın şişliği, büyüme geriliği, iştahsızlık, halsizlik ve kansızlıktır.

KANSIZLIK DA GÖRÜLEBİLİR
Her çölyak hastasında bu belirtilerin hepsinin aynı anda görülmeyebileceğini ifade eden Prof. Dr. Kalaycı, bazen tek başına tekrarlayan demir eksikliği kansızlığı, boy kısalığı veya sık ve kötü kokulu dışkılamanın hastalığın yegane bulgusu olabileceğini vurguladı.

DİYETSİZ OLMAZ
Gluten, çölyak hastaları için çok zararlıdır. Tam diyet uygulandığında hastalık bulguları hızla düzelir ve çocuklar yaşıtları gibi sağlıklı olur. Arada bir glutenli gıdaların tüketilmesi de doğru değildir.

Beslenmede nelere dikkat edilmeli?
Çölyak hastalığında tek tedavi yöntemi ömür boyu glutensiz diyet uygulamaktır. Glutensiz diyet yapan hastalarda hastalık bulguları hızla düzelmeye başlar. Diyet yaparken az miktarda dahi gluten içeren besinlerin alınmamasına özen gösterilmelidir. Tedavi başlangıcında, diyete ek olarak emilim bozukluğu nedeniyle gelişen vitamin ve mineral eksiklikleri (demir, çinko ve folik asit eksikliği gibi) düzeltilmelidir.

Düzenli kontrol muayeneler yapılmalı ve bu eksikliklerin tekrarlayıp tekrarlamadığı denetlenmelidir. Glutensiz diyet; buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi gluten içeren tahıllar ve bu tahıl unlarıyla hazırlanan gıdaları tüketmemektir. Pirinç, mısır ve patates serbesttir. Çölyak hastaları özel glutensiz un kullanarak yapılmış olan ekmek, börek, poğaça, kurabiye ve tatlı çeşitlerini tüketebilir.

Bu incir vitamin deposu



Türkiye'nin hemen hemen her yöresinde görülen ancak Akdeniz ve Ege'de daha sık rastlanan yabani bir bitki olan dikenli incirin, içerdiği C vitamini ile vücut direncini artırmaya yardımcı olduğu belirtiliyor.

Hasat dönemi olması nedeniyle kent merkezlerinin yanı sıra sahil kesimlerinde de tablalarda tanesi 25 kuruştan satışa sunulan dikenli incir, birçok faydasıyla da her derde deva olarak görülüyor.

Kıraç alanlarda, kurak ve kireçli topraklarda yetişen, ana vatanının ise Güney Afrika olduğu bildirilen dikenli incir, halk arasında "Hint inciri" ve "Frenk inciri" olarak da biliniyor.

Dikenli incirin faydaları ise saymakla bitmiyor. Silifke Sağlık Grup Başkanı Dr. Deniz Kayam'a göre, C vitamini yönünden zengin olan bu bitki, vücut direncini artırma, güç ve zindelik verme özelliğine sahip.

Dikenli incirin, sindirim sistemini rahatlatan, bağırsak faaliyetlerini düzenleyen, kabızlık sorununu gideren son derece yararlı bir meyve olduğunu vurgulayan Dr. Kayam, "Bu meyveyi tüketenlerin ayrıca polivitamin hapları almasına gerek yok" diyor.

Dikenli incirin hiçbir hormon ve katkı maddesi olmadan, doğada kendiliğinden yetişmesi nedeniyle tamamen organik bir meyve olduğunu aktaran Dr. Kayam, dikenli incirin faydalarını şöyle sıralıyor:

"Kabızlık gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarında ilaç kadar etkili olan dikenli incirin, vitamin değeri ve katkısız yetişme özelliklerinin yanı sıra fiyatının da ucuz olması ayrı bir avantaj sağlıyor. Bağırsakları düzenli çalıştırmasının yanında tok tutma özelliğine de sahip olduğu için diyet yapanlar için son derece faydalı. Bunun yanında cilt kırışıklıklarını da gideriyor, cildi güzelleştiriyor."

Bal hakkında bilmedikleriniz



Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Ziraat Yüksek Mühendisi Engin Derebaşı, yaygın olarak bilinen kristalleşen bal şekerli bal yargısının tamamen yanlış olduğunu söyledi.

Engin Derebaşı yaptığı açıklamada, bal konusunda kamuoyunda çok sayıda doğru bilinen yanlış olduğunu belirtti. Özellikle kristalleşen ballardaki bilinen yanlışın aksine şeker şurubu verilerek elde edilen balın daha geç kristalize olduğunu ifade eden Derebaşı, "Kristalize olan balların kimyasal özelliklerinde herhangi bir değişim gerçekleşmez. Hatta batı ülkelerinde sevilen tüketim şekillerinden biridir. Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde kontrollü şekilde kristalleştirilerek elde edilen krem bal formu en çok tüketilme biçimlerinden biridir" dedi.

Kristalize olmaya başlayan balı ev şartlarında tekrar eski haline döndürmek için 45-50 derecelik su banyosuyla muamele edilmesinin yeterli olacağını belirten Derebaşı,"Bu pratik metotta dikkat edilmesi gereken en önemli husus balın kendine has özelliklerini kaybetmemesi için direkt olarak ateşle muamele edilmemesidir. Üreticilerin ellerinde bulunan kristalize olmuş balların çözülmesi için ise ısı ayarlı ısı odaları kullanılabilir. Balın kaynağına göre değişmemekle birlikte çözülme işlemi 45-50 derecede birkaç gün sürebilir. Unutulmamalıdır ki, amacımız balda kristalizasyonu önlemek isterse kristalize olan balı çözmek olsun, belirtilen ısı değerlerinin üzerine çıkılması durumunda bal içindeki şekerlerin yapısı bozulur. Böylece HMF yükselecek ve dolayısıyla bal yenildiği zannedilirken sağlık için zararlı bir besin tüketilmiş olacaktır" diye konuştu.

Yine kristalizasyonda yanlış olarak bilinen diğer bir konunun da soğuklukla kristalizasyon arasında doğru bir orantı düşüncesi olduğunu dile getiren Derebaşı, "Kristalizasyon 5-7 derecede başlamakta ve bu derecelerin altında saklandıklarında kristalleşme gecikmektedir. Ballar 14 derecede en fazla kristalize olmaktadır. İşlenmiş bal 18 -24 derecede işlenmemiş bal ise 10 derecenin altındaki sıcaklıkta depolanması daha uygundur. Petekli ballar süzme ballara nazaran daha geç kristalize olurlar. Yine asıl işleme tutulan ballar uzun süre kristalize olmamaktadırlar" şeklinde konuştu.

Ofiste gözleriniz tehlikede



Gün içinde uzun saatler bilgisayar karşısında çalışma, evrak okuma ve havasız ofislerdeki ısıtma soğutma sistemleri gibi etkenler nedeni ile göz kuruluğu çalışanlar için büyük tehlike oluşturuyor.

OFİS çalışanlarını bekleyen sağlık sorunları arasında göz problemleri ilk sıralarda yer alıyor. Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Göz Hastalıkları Bölümü'nden Op. Dr. Olcay Şahin, gözdeki yapıların fonksiyonlarını sürdürmesi ve gözün net görebilmesi için gözyaşının çok önemli olduğunu söylüyor. 'Göz yüzeyinin beslenmesi, oksijeninin sağlanması, temizlenmesi ve kapaklardaki sürtünmenin önlenmesi gibi görevleri vardır. Gözyaşı günlük olarak sabit miktar gözyaşı üretilmektedir, ancak ağlama, göze bir şey kaçması gibi durumlarda üretilen refleks gözyaşı da vardır' diyen Şahin, kişinin yaşadığı ortamın ve sağlık koşullarındaki değişikliğin gözyaşı üretimini etkileyebildiğini belirtiyor.

TANI İÇİN MUAYENE
Üretilen gözyaşı miktarının ölçülmesi (schirmer testi), gözyaşının yüzeyde kalma zamanının ölçülmesi (breakup time) ve göz yüzeyindeki kuruluk belirtilerinin biomikroskop muayenesinde tespit edilmesi (kornea ve konjunktivada lekelenmeler, birikintiler ve bölgesel kalınlaşmalar gibi) gerekir. Kuruyan göz için tedavi düzenlendikten sonra, altta yatan bir hastalık varsa dahiliye konsültasyonu ile bu hastalığa yönelik bir tedavi düzenlenmesi de gözyaşı miktarını artırabilir.

TEDAVİSİ NASIL?
Tedaviye öncelikle yapay gözyaşı damlaları ve jelleri ile başlanırken; kişinin durumuna göre yağ içerikli damlalar veya gözyaşı üretimini artıran damlalar eklenebilir veya cerrahi başka yöntemler uygulanabilir. Günümüz şartlarında sıklıkla gördüğümüz göz kuruluğunun geri dönüşümsüz hasarları oluşmadan tanısı ve tedavisi son derece kolaydır. Gözlerde ışığa aşırı hassasiyet, batma hissi, ağrı, bulanık görme gibi belirtiler varsa; son zamanlarda uzun süreli kitap okuma, ekran karşısında çalışma, televizyon izleme gibi aktiviteleri yapmakta zorlanıyorsanız ve rüzgarda, klimalı ortamlarda aşırı sulanma varsa bir göz doktoruna başvurmanız yeterli olacaktır.

Yaşla birlikte azalır
Gözyaşı salgısı ilerleyen yaşla birlikte azalmaktadır. Bunun yanında; şeker hastalığı, tiroid hastalıkları, menopoz, romatizmal hastalıklar ve bazı ilaçların kullanımı ( antidepresanlar, akne ilaçları, kan yağları düşüren ilaçlar ), bazı göz damlaları (kortizonlu damlalar, glokom ilaçları ), bazı göz operasyonları, göz alerjisi, kontakt lens kullanımı gözyaşının üretimini veya yapısını bozarlar. Gözyaşının üretim miktarı kadar üretilen gözyaşının içeriği ve yüzeyde tutunma süresi de önemlidir. Ofis çalışanları, ortamdaki klimalar ve sürekli ekran karşısında çalışma ve az göz kırpma nedeniyle göz kuruluğu yaşayabilirler. Ayrıca yazın güneş ve kışın da rüzgar ve soğuk hava göz yüzeyindeki gözyaşı filminin bozulması için gerekli ortamı yaratırlar.

Belirtileri neler?
En belirgin bulguları; gözde yanma, batma, kaşıntı, kızarıklıktır. Kapak kenarında köpüklenme şeklinde birikintiler, görmede bulanıklık, ışıktan rahatsızlık, aşırı sulanma, kapaklarda ağırlık hissi, sabah kapakları zor açma, sürekli yorgunluk hissi de olabilir. Tedavi edilmediğinde göz yüzeyindeki kuruluk dokularda kalınlaşmayla göz eti oluşumuna, sürtünme etkisi ile kornea ve konjunktivada hasar bulgularının, yaraların açılmasına neden olabilir. Zamanla korneada damarlanma artışı, lekelenmeler ve sonunda da saydamlık kaybına yol açabilir. Tedavisi son derece basit olan bu durumun tedavi edilmemesi ise görme kaybı ve kornea nakli tedavisine kadar gidebilir.

Otizmin sebebi bulundu



Dünyada her 100 çocuktan 1 veya 2'sinin otistik olduğu veya otizm riski taşımasının sebebi Japon profesörlerce bulundu.

Japonya'nın Hamamatsu Üniversitesi öncülüğünde yürütülen projenin sonucunda otizmin sebebi nörolojik bozukluk olarak saptandı.

Araştırma ekibi pozitron emisyon tomografisi (PET) kullanarak yaptığı çalışmada yaşları 18-26 arasında değişen 20 otistik ve 20 normal bireyin beyin tomografileri incelendi. Çalışmanın sonucunda beynin nöronları arasında meydana gelen ayrım ve eksiklikler otistiklerin kendi duygularını açıklayamama, iletişim bozukluğu gibi sebeplerin ortaya çıktığını gösterdi.

Hamamatsu Üniversitesi Tip Fakültesi Profesörü Norio Mori yaptığı açıklamada, "Otizm ebeveynlerden kaynaklanan herhangi bir sorun değil fakat kötü ebeveynlik ve sosyal faktörler otizmin etkilerini çocuk üzerinde artırmaktadır. Otizmin sebebini nöroloji bozukluklardan kaynaklandığını doğruladık bu büyük bir keşiftir, bundan sonraki hedefimiz otizm önleme ve tedavi yöntemleridir" şeklinde konuştu

Manikürün incelikleri



Tırnaklar bakımlı bir bayanın mücevheri gibidir. Günümüzde gelişen kozmetik teknolojisi ile tırnak bakımına özen gösteren bayanlara birçok farklı seçenek sunulmaktadır. Seçenekler bu kadar fazla olunca, tırnak bakımda da her sene yeni moda trendler, süslemeler ve bakım çeşitleri artmaktadır. Peki bu bakımların temeli sayılan manikür bakımının incelikleri neler, nelere dikkat etmek gerekir, adım adım manikür nasıl yapılır hep birlikte göz atalım istedik.


Adım 1

Manikür öncesi ilk olarak varsa tırnak yüzeyinden oje ve benzeri kalıntılar temizlenir. Oje çıkarıcı dökülmüş pamuk yardımı ile tırnak etlerine çok bulaştırmadan oje tırnaklardan çıkarılır.

Adım 2

Tırnaklar tercihe göre kısalması gerekiyorsa tırnak makası ile kısaltılır. Kişinin kullanım kolaylığı ve alışkanlığına göre belirleyeceği uygun bir törpü ile tırnaklar şekillendirilir. Tırnakları şekillendirirken ortadan yanlara yanlardan ortaya doğru yumuşak hareketlerle törpülemek gerekmektedir.

Adım 3

Törpü ile şekillendirdiğimiz tırnaklarımızı uygun bir yumuşatıcı (özel manikür tozları, şampuan gibi) döktüğümüz ılık suyun içine ellerimizi koyarak 10-15 dakika bekletiyoruz.


Adım 4

Yumuşamış tırnak etlerimizi tırnak eriticiler ile zayıflatarak geriye ittiriyoruz. Tırnak etlerinizi geriye itebileceğiniz gibi özel makas ve penslerle ile keserek tamamen temizleme işlemi de yapabilirsiniz. Ancak tırnak etlerinin kesilmesi dikkat ve hijyen isteyen bir işlemdir. Bu yüzden kullanılan tırnak pensinin kesinlikle kullanıcıya özel olması gereklidir. Hijyen sadece manikür esnasında değil manikürden sonra ellerini dezenfekte ettiğinizde de devam etmektedir. Çünkü manikür esnasında tırnak etlerinizin kesilmesi sayesinde, meydana çıkan deri açıkları, 4 saat boyunca enfeksiyon riski taşımaktadır. Bunun için özel olarak üretilen antiseptik ürünlerle enfeksiyonu önleyebilirsiniz.


Hatalı yapılan törpüleme ve tırnak eti alma işlemlerinin tırnakların kırılmasından, mikrop kapmasına kadar birçok ciddi probleme neden olacağını unutmamak gerekir.


Adım 5

Yapılan tüm bu işlemlerin ardından tırnaklara artık oje sürme zamanı. Ortadan başlayarak ince bir tabaka halinde ilk kat oje sürülür. Tüm tırnaklar tamamlandıktan sonra isteğe bağlı olarak ojenin ikinci katı sürülebilir.


Adım 6

İşlem tamamlandıktan sonra eller ve ayakların nem dengesini korumak ve bakımı tamamlamak için uygun nemlendirici bakım kremleri tavsiye edilir.


Yapılan manikürün daha uzun süreli olması için tırnak etlerini kurutabilecek işlemlerden kaçınılması tavsiye edilir.


Manikürde dikkat edilmesi gereken konular?

Tırnak bakımının temeli olan manikür ojeyi ve tırnak üzerine yapılan bakımı daha da çekici hale getirir. İşte bunun için manikürde bazı noktalara dikkat etmek gerekir.


İyi ve kaliteli bir manikürün temeli işlem sırasında kullanılacak olan malzemelerin kalitesidir, işlem sırasında seçilen törpüler, pensler, makaslar ve tırnak bakım ürünleri büyük önem taşımaktadır.


İşlem sırasında hatalı törpüleme, tırnak yüzeyinin sert malzemelerle çizilmesi tırnak yüzeyine zarar vermekte, tırnakların çatlaması, kırılması ve şeytan  tırnaklarının oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle tırnak etlerinin açılmasının sert malzemeler ile yapılmaması önem taşır. Tırnakları törpülerken yanlardan ortaya doğru yumuşak bir şekilde törpüleme yapmak önemlidir.


Kötü pensler ile koparılarak kesilen yada özellikle parmak üzerine gelecek şekilde fazla kesilen tırnak etleri, tırnak kenarlarının sertleşmesine, kurumasına ve tırnak etlerinin çatlamasına neden olmaktadır. Bunun için seçeceğiniz penslerin kalitesi büyük önem taşımaktadır. Bu konu da ismi marka haline gelmiş cobalt solingen penslerini tercih edebilirsiniz. (İşleyen metaller arasında dünyanın en dayanıklı metali olan cobalt ve çeliğin birleşimiyle oluşan bu pensler, Almanya’nın çelik efsanesi solingen kasabında üretilmektedir.) Ve daha önce hiç manikür yaptırmadıysanız etleri kesmek yerine yumuşatarak geriye doğru ittirmeniz önerilir.


Ayrıca özellikle ortak kullanım alanları olan salonlarda manikür yaptırırken hijyen büyük önem taşımaktadır. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için manikür de kullanılan aletlerin hijyen olduğuna dikkat etmek gerekir. Aslında en güvenli yol mümkün olduğu kadar her bayanın kendine ait malzemeler edinmesidir.


Manikür sırasında yapılan işlem kadar manikürün kalıcılığı sağlayacak sonrası işlemlerde büyük önem taşır, tırnak etlerinin kurumasını engellemek için besleyici tırnak eti yağları kullanmak gerekmektedir, ayrıca tırnağı manikür sonrası dış etkenlere karşı koruyacak olan hijyen ürünleri ve oje öncesi kullanılan koruyucu ürünlerde önemlidir.


Elleri nemlendirmek, bakımlarını yapmak da manikür sonrası ışıltılı tırnaklar ile ellerin ahenk içinde olmasını sağlar, günlük bakım ve moda da tırnakların yerini unutmamak ve bakımın devamını sağlamak önemlidir.

Kıl dönmesine karşı çözümler



Dermoid kist, bilinen adıyla kıl dönmesi derinin dermis tabakasında oluşan kılın çeşitli nedenlerle cilt üzerine çıkamayarak cilt altında uzaması sonucu oluşan cilt problemlerinden biridir. Vücudun her bölgesinde problem olarak karşımıza çıkabilir.

Cilt üzerinde uygulanan hatalı depilasyon (ağda, jilet, tüy dökücüler) işlemi, tıraş ve benzeri işlemlerde kılın kökü ile değil kırılarak alınması, hatalı kıyafet seçimi ile gözeneklerin tamamen kapanması veya cilt yapısı (çok kuru ciltler) kıl dönmesi probleminin nedenlerinden bazılarıdır.

Ciltte oluşan batık (kıl dönmesi) problemlerine karşı tavsiye edilen çözüm önerilerinden bazıları şunlardır:

Vücut Peelingi veya Kese uygulaması: Vücudunuza duş sırasında hafif hareketlerle yapacağınız kese cildin ölü tabakasını temizleyerek batık olan kılın dışarıya çıkmasını destekler. Ancak keseyi çok bastırmadan hafif hareketlerle yapmak önemlidir, aksi takdirde cildin üst yüzeyi zedelenebilir. Bu nedenle peeling uygulaması tavsiye daha fazla tavsiye edilir.

Peelingi duş sırasında cilt yüzeyine masaj yapılarak uygulanır, içindeki küçük granüllerle ölü tabakayı ciltten arındırır ve batıkların dışarıya çıkmasını destekler. Aynı zamanda kan dolaşımını hızlandırarak toksin atımını da desteklemiş olursunuz.

Peeling ve kese sonrası olumlu sonuçlar kılın deri altına batıklık derecesine göre farklılık gösterir. Kılın ucunun yüzeye çıkması zaman alabilir. Bu işlemlerin hafta da bir yapılması uygundur.

Uzmanlar tarafından önerilen özel bakım ürünleri: Uzmanlar tarafından tavsiye edilen özel batık ürünleri de kullanılabilir. Bu ürünler içindeki etken maddeler ile kılın dışarıya çıkmasını destekler, derinin altına kadar nüfus eder ve etkisini çok kısa sürede gösterir. Sabah ve akşam bölgeye düzenli uygulayarak etkisini çok kısa sürede görebilirsiniz. Bu tarz ürünler vücudun her bölgesinde genital bölge hariç rahatlılıkla kullanılabilir.