5 Ağustos 2010 Perşembe

Cinsel isteksizlik terapisi



Uzmanlar, cinselliğin fizyolojik, bilişsel ve davranışsal bileşenler içeren ve gelişimsel ve kültürel etkilerle biçimlenen karmaşık bir oluşum olduğunu vurguluyor.

Geçmişte tabu olarak görülen cinsel sorunlar, günümüzde doğal karşılanarak, terapi desteği ile tedavi ediliyor.

Erkeklerde Androjenlerin cinsel dürtü ve davranışları etkilediğini belirten uzmanlar, düşük olan bireylerde tedavi ile bunun normal bir düzene oturtulduğunu kaydetti.
Daha bilimsel ele alınıyor: Cinsellik geçmişteki gibi ilkel yöntemlerle ve cahilce geçiştirilen bir olgu olmaktan çıkarak, her alanda ayrı bir uzmanlık alanı oluşturdu. Cinsel sorunları bulunan kişiler çekinmeden mutlaka bir uzmana görünmeli. Cinsel sorunlar, tek bir nedene bağlı bir yapı oluşturmadığı için, çoğunlukla bir takım çalışması ile psikiyatri, kadın doğum, üroloji, endokrin gibi bilim dalları ile koordineli bir biçimde tedavi ediliyor.

Utanılacak bir sorun değil
Uzmanlar, cinsel terapilerin çift ya da evlilik terapileri ile birlikte yapılması en yüksek başarıya ulaşılmasını sağladığını belirterek, bunun korkulacak ya da utanılacak bir durum oluşturmadığına dikkat çekti.

Cinsel terapi neler içeriyor?
Cinsel terapide, yeniden cinsel eğitim verildiği, insanın kendisini tanımasının sağlandığı, evlilik ya da çift ilişkilerini iyileştirip, indirekt olarak sekste iyilik sağlamaya çalışıldığı ve yatakta performans seyircisi değil oyuncu olmalarının sağlandığı bildirildi.

Demir eksikliği tehdit ediyor



Ülkemizde hamile kadınların yarısından fazlasında demir eksikliğine bağlı kansızlık var. Anne adaylarının doğru beslenmesi gerekiyor.

Türkiye'de yapılan araştırmalara göre Karadeniz bölgesinde her gebe 10 kadından 9'unda demir eksikliğine bağlı kansızlık söz konusu. Diğer bölgelerde ise bu oranlar Marmara - Ege'de % 66, Akdeniz bölgesinde ise %75 olarak bulunmuş.

Antalya'da yapılan halk toplantısında Cerrahpaşa Üniversitesi Kadın Doğum Ana Bilim Dalında öğretim görevlisi Prof. Dr. Engin Oral'a göre ülkemizde özellikle gebelerde olmak üzere demir eksikliğine bağlı kansızlık kadınları tehdit etmekte.

Gebeler ve diğer kadınlar
Prof. Oral, ikiz, üçüz gibi çoğul gebelikler, sık gebe kalanlar (2 yıldan az arayla, doğumda çok kan kaybedenler, çok genç yaşta gebe kalanlar ve 35 yaş üstü gebeler risk grubunda olduklarını belirtti ve doğum sonrası süt verme döneminde de annelerin ilave demir almalarının gerekliliği vurguladı. Prof Dr. Engin Oral normal kadınlarda en çok demir kaybının adet döneminde yaşandığını belirtti. Buna göre kadının adet döneminde kaybettiği demir kaybını takviye edebilmesi için yaklaşık 25 günlük demir takviyesine gerek var. Demir eksikliğine bağlı kansızlık için daha çok rahim içi araç kullanan, adet dönemi uzun ve çok süren kadınlarda söz konusu oluyor.

Ne yapmalı?
Bu durumda demir eksikliğinin erken belirtileri olarak halsizlik, gün boyu süren yorgunluk, iştahsızlık ve çarpıntı göze çarpıyor. Demir eksikliğinin tedavisinde dışarıdan alınan demir preparatları yanı sıra emilimi daha fazla olduğu için bitkisel gıdalardan daha çok hayvansal gıdalardan zengin diyet öneriliyor.

İç çamaşır alırken dikkat



Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları, iç çamaşırı seçiminde nelere dikkat edilmesi gerektiğini şöyle sıralıyor:

- Bedene uygun, kesimi rahat, dar olmayan iç çamaşır giyilmelidir.

- Her tarafı pamuklu iç çamaşır kullanılmalıdır. Özellikle çamaşırın ağ kısmının mutlaka pamuklu olmasına dikkat edilmelidir.
- Genital bölge mümkün olduğu kadar kuru tutulmalıdır. Banyo yaptıktan, deniz veya havuzdan çıktıktan sonra iyice kurulanmalıdır.
- Kokusuz ve renksiz tuvalet kağıdı, ped gibi hijyenik ürünler kullanılmalı, deodorant, vajinal duş gibi ürünlerden kaçınılmalıdır.

Mutlaka ütüleyin
- İç çamaşırlarının yıkandıktan sonra ütülenmesi de, mikroorganizmaların ölmesi açısından önemlidir. Çünkü bu enfeksiyonlar sık tekrarlama eğilimindedir ve çamaşıra kuru ısı uygulaması, yani ütü yapılarak etkisiz hale getirilebilirler.

- Çamaşırların düzenli olarak ve sık sık değiştirilmesi gerekir.

Yumuşatıcı kullanmayın
- İç çamaşırlarını yıkarken, mümkün olduğu kadar yumuşatıcı kullanımından kaçınılmalıdır. Yumuşatıcılar ve bazı deterjan artıkları da çamaşırların yüzeyinde kalarak, kimyasal irritasyona sebep olur. Bazı mikroorganizmalar nemli, sıcak ortamlarda naylon ve naylon karışımlı ürünlerde daha çabuk ürer.

- Sıkı pantolonlar ve iç çamaşırları havalanmayı engelleyerek, mikroorganizmaların artmasına sebep olabilir. Islak mayo veya nemli iç çamaşır da bu enfeksiyonu artırır.

- Özellikle vajinal enfeksiyonu olan kadınların tamamıyla pamuklu iç çamaşırlarını tercih etmeleri ve mümkünse etek giymeleri sağlıklıdır.

- Göğüsleri sıkıştıran sutyen modellerinden kaçınılmalı, bedene ve vücut yapısına uygun sutyen kullanılmalıdır.

- Gebelik döneminde sutyen ölçüsü çok sık değiştiğinden, bu dönemde uygun ölçüde sutyen kullanımına daha çok dikkat edilmelidir. Özellikle gebeliğin son aylarında göğüs uçları hassaslaştığından, sentetik ürünlerden kaçınılmalıdır.

- Doğum sonrası dönemde bedene uygun emzirme sutyeni alınmalı, meme uçlarından süt gelebileceğinden, göğüs pedi kullanımına özen gösterilmelidir. Meme ucunun tahriş olmaması için pamuklu çamaşır önerilir.

3 Ağustos 2010 Salı

Boyalı saçların bakımı



Hayatının bir döneminde saçını boyamayan hemen hemen yok gibi... Oysa iş sadece boya yapmakla kalmıyor, sonrasında boyalı saça gerekli özeni göstermek gerekiyor. İşte boyalı saçların bakımıyla ilgili başlıca soruların yanıtları...

1. Boyanırken saç temiz mi yoksa kirli mi olmalı?
Saçınızın temiz ya da kirli olması farketmez. Her iki durumda da iyi sonuç alabilirsiniz. Ancak boya yapmadan önce saçınızda jöle, biryantin, sprey, köpük gibi saç şekillendiricileri varsa fırça yardımıyla temizlemelisiniz. Çünkü şekillendiriciler saça yeterli miktarda boyanın nüfuz etmesini engeller. Boyanın kalıcılığı kısa süreli olur.

2. Saç boyası saçı döker mi?
Boya, saçı dökmez. Mevsim değişikliği, fizyolojik rahatsızlıklar, düzensiz beslenme gibi koşullar saçın dökülmesine neden olur.

3. Cilde bulaşan boyalar nasıl temizlenir?
Saç boyasını uygulamaya başlamadan önce saç diplerine nemlendirici krem uygulanabilir. Bekleme süresi sonunda saçlar yıkanmadan önce veya yıkandıktan sonra nemli bir pamukla boyanın ciltten temizlenmesi kolaylaşır. Nemlendirici krem uygulaması unutulursa, sabunlu bir bez ya da pamuklu yardımı ile boya temizlenebilir.

4. Kaş ve kirpik boyanabilir mi?
Kaş ve kirpikler hiçbir boya ile boyanmaz. Eğer kaşlarınızı boyamak istiyorsanız, özel olarak hazırlanmış kaş- kirpik boyalarını kullanın.

5. Boya ne kadar zamanda uygulanmalı?
Saç, ayda yaklaşık 1 cm uzar. 4 ila 5 hafta ara ile saç diplerini boyamak ve saç uçlarına rötuş yapmak gerekir.

6. Kına olanlar boya yapabilir mi?
Kına saçı kaplar ve saç üzerinde bir tabaka oluşturur. Kınayı saçtan çıkarmak ise mümkün değildir. Bu nedenle saçınızda kına varsa saç boyası kullanmayın.

7. Saç renginin daha belirgin olması için saç boyasından fazla oksidasyon kremi kullanılırsa ne olur?
Boya kutusunun içindeki reçetede yazılan miktar ve oranlar en sağlıklı sonucu almak için idealdir. Bu nedenle farklı bir karışım tavsiye edilmez.

8. Renk seçerken nelere dikkat etmeli?,
Saçı renklendirmeden önce istenen sonuca ulaşmak için elde edilmek istenen rengin çok iyi saptanması gerekir. Renk saptaması yaparken daha önce boyanmamış saçlar için; saçlarda beyaz yoksa veya azsa, doğal renginden bir ton açık renk seçilmelidir. Daha önce boyanmış saçlar aynı renge veya koyu renge boyanabilir. Ancak boyalı saçları olduğundan daha açık renge boyamadan önce dekolore (saçın rengini açma) işleminin uygulanması gerekir. Bu şekilde arzulanan saç elde edilmiş olunur.

Emzirirken diyet yapmayın



Emzikli kadınlar için enerji ve besin ögeleri gereksinmeleri kişisel özelliklere göre farklılık gösterir. Bu özellikler sık doğumlara bağlı olarak depoların azalması, enfeksiyon sıklığı, beslenme yetersizliğinin varlığı ve derecesi, fiziksel uğraşların ağırlığı gibi enerji harcamasını arttıran etmenlerdir.
Annenin gebelikte ve emziklilikte yeterli ve dengeli beslenmesi bebeğin sağlıklı doğması ve anne sütü veriminin artmasına neden olmaktadır. Annenin gebelikte koyu yeşil yapraklı sebzeler ile su ürünlerini tüketmesi bebeğin beyin gelişimine katkıda bulunmakta ve ileriye yönelik sağlık sorunları önlenmektedir.

LOHUSA ANNEYE PRATİK ÖNERİLER
�  Anneler eski vücut ağırlıklarına dönmek için acele etmemelilerdir. Bu süre 6 ay ya da daha fazla sürebilir. Bebeğinizi emziriyorsanız eski formunuza daha kolay dönebilirsiniz.
�  Gebelik sırasında önerilenden fazla kilo aldıysanız her ay iki kilo kaybetmeniz normaldir. Ayda iki kilodan fazla ağırlık kaybı doğru değildir.
�  Lohusalar zayıflama diyeti uygulamamlıdır. Ancak unlu, yağlı ve şekerli besinleri aşırı yememeğe dikkat edilmelidir.
�  Doğumdan sonra bebeği emzirirken gebelik öncesi döneme göre daha fazla sıvı besin alınmalıdır.
�  Hergün bir adet yumurta ve bir porsiyon etli sebze yemeği veya kurubaklagil yenilmelidir.
�  Kuru fasulye, nohut, mercimek ve bulgur karışımı yemekler, portakal, mandalina, domates,maydanoz, yeşil biber, taze soğan gibi C vitamini yönünden zengin sebze ve meyvelerle birlikte tüketilmelidir.
�  Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi içeren diğer hazır gıdalar mümkün olduğu kadar yenmemelidir.
�  D vitamini besinlerde bulunmaz. Ancak güneş ışınlarının doğrudan cilde yansıması ile sağlanır. Bu nedenle emzikli anne güneşlenmeye özen göstermelidir.
�  Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır. Doğal besinlerde yeterince alınmayan iyot, ancak iyotlu tuzun kullanılması ile anne sütünden bebeğe geçer.
�  Kuru yemişler ve kuru meyveler yoğun enerjileri yanında, demir ve kalsiyum gibi minerallerden de zengindir. Ağırlık kontrolü yapılarak bu besinler tüketilebilir.
�  Kansızlığa neden olduğundan yemeklerle birlikte çay içilmemelidir. Çay kuşluk, ikindi gibi öğün aralarında, yani yemek yendikten 1-2 saat sonra açık olarak içilmeli, çaylara limon, limon suyu eklenmelidir. İçecek olarak ıhlamur, nane, papatya, kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.
�  Sebzelerin, makarna ve eriştenin haşlama suları dökülmemelidir. Kuru fasulye, nohut ve barbunya gibi kurubaklagiller iyice yıkandıktan sonra ıslatılmalı ve haşlama suları dökülmemelidir.

Fast food yaşı 1'e indi



Kardiyoloji Uzmanı Doktor Mustafa Erkul, Türkiye'de hamburger ve kola ile tanışma yaşının 1'e indiğini ve bu çocukların 20 yıl sonra kalp hastası olacaklarını söyledi.

Erkul, fastfood ürünlerinin çocuklar için büyük tehlike olduğunu ifade ederek, "Türkiye'de hamburger ve kola ile tanışma yaşı 1'e indi. 13-24 aylık 4 çocuktan biri kola içerken, 24-36 ay arasında bu oran yüzde 41'e çıkıyor.

Anneler çocuklarını sürekli olarak 'koşma, soğuk su içme, hasta olursun' diye uyarıyorlar. Ama asıl tehlikeyi göz ardı ediyorlar. Şimdi çocukların fastfoodla beslenmesine izin veren anneler, 20 yıl sonra onların başta kalp hastalıkları olmak üzere obezite, diyabet gibi hastalıklara
yakalanmalarına sebep olacaklar" dedi.

Fastfood kültüründen uzaklaşılması gerektiğini belirten Erkul, "Fastfood ürünlerin lezzeti iç yağından geliyor. Bir hamburgerde bulunan iç yağı oranı yüzde 60. O iç yağının verdiği lezzetin tadı gizli bir alışkanlık yapıyor. Sigara gibi. Çocuk bir tane hamburger yerse, ondan sonra hep hamburger istiyor. Çünkü ciddi bağımlılık yapan bir beslenme şekli. Ayrıca ucuz, kolay ulaşılabilir, her an temin edilebilir.

Annelerin de kolayına geliyor, sabah kahvaltı hazırlamaktansa cebine para koyuyor hamburger aldırıyor. Çocuk, öğlen okulda çıkan servis yemeği yerine hamburger almayı tercih ediyor. Fastfood kültüründen uzaklaşmalı, kendi ev yemeklerimize dönmeliyiz" diye konuştu.

Mercimekli Köfte



"Mercimeği ayıklayıp yıkayın. 3 bardak suyla ateşe koyun; kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirin. Bulguru tel süzgece koyup üzerine su dökün ve mercimeğin içine boşaltın..."

Mercimekli Köfte

Malzemeler
1 su bardagi kırmızı mercimek
1 su bardağı ince bulgur
3 orta boy soğan
1 kahve fincanı sıvıyağ
2 yemek kaşığı margarin
2 orta boy domates veya 1 yemek kaşığı salça
Kırmızıbiber- kimyon- karabiber (ölçüsü isteğe bağlı)
1 demet yeşil soğan (4-5 adet)
3-4 adet yeşil biber
½ demet maydanoz
Marul veya yeşil salata

Yapılışı
1) Mercimeği ayıklayıp yıkayın. 3 bardak suyla ateşe koyun; kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirin. Bulguru tel süzgece koyup üzerine su dökün ve mercimeğin içine boşaltın. Tuz koyun, kapalı olarak kabarmasını sağlayın.
2) Kuru soğanları ince ince doğrayın, yağla birlikte karıştırın. Doğranmamış domates veya salça katın. Bir iki çevirdikten sonra karışımı mercimekli karışıma ekleyin. İstenilen ölçüde kırmızıbiber, kimyon, karabiber, kıyılmış maydanoz, biber ve yeşil soğan katıp iyice yoğurun.
3) Hazırlanan içi, avuç arasında sıkarak şekillendirin. Salata veya marul yaprakları üzerinde servis yapın.

Afiyet Olsun...