9 Ağustos 2010 Pazartesi

Ruh sağlığının korunması



Çağımızda stresten kaçmak olanaksızdır. Günlük yaşamımız sürekli stresli bir şekilde sürer. İşe geç kalmamak için sürekli koşuşturma içerisinde olmak, taşıt kuyruğunda beklemek, derse geç kalmamak için koşuşturmalar bizi az ya da çok etkileyen stres kaynağıdır. Bu tür stresten günlük yaşamda kurtulmak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir.

Bunlar a) bedenle b) zihinle c) davranışla ilgili olmamak üzere üç grupta toplanır.

a. Birinci grupta gevşeme teknikleri, beden hareketleri ve beslenme biçimleri yer alır. Çoğu kişiler gece uyurken, kas gerginliğini korumaktadır. Bu nedenle sabah kalktıklarında kendilerini yorgun ve yeterince dinlenmemiş hissederler. Oysa bu durum gevşemekle giderilebilir. Gevşemeyi öğrenmenin amacı, kaslara gerekli çalışmaya uygun düşecek doğal gerginliği vermektir. Bunu uygulayan kişinin solunumu düzelir, nabzı yavaşlar, istemli kas hareketleri durur. Yoga bunların önde gelenlerindendir.

b. İkinci grupta uyumsuzluğa yol açan inançlarla başa çıkacak zihinsel teknikler yer alır. Stresler inançlarla yakından ilişkilidir. Örneğin, "Üzerinize aldığınız her şeyi en iyi bilen ve mükemmel yapan kişi olmanız gerekir" görüşüne inandığını varsayalım. Böyle inananda kronik bir strese neden olur. Böyle bir işin mükemmel yapılabilmesi için harcanması gereken enerji "iyi" yapılması için harcananın iki katını bulabilir. Bundan kurtulmak için akıl ve gerçeklerle bağdaşmayan inançlardan arınmaktır.

c. Üçüncü grubu oluşturan davranışla ilgili başa çıkma yolları, bazı davranış biçimlerinin değiştirilmesini, davranış eğitimini ve zamanın düzenlenmesini ele alır.

Stresi ortadan kaldırmak olanaksızdır. Ama onunla az çok başa çıkabiliriz. Aslında her şey bizim elimizde. Kendimize her şeyi dert etmemeliyiz. Sorunların üzerine mantıklı ve gerçekçi bir şekilde yaklaşmalıyız. Tek başımıza olsak bile, sorunlarda kaçmak yerine onları göğüsleyerek üstesinden gelebiliriz. Kaçmakla hiç bir şey çözümlenemez. Sorunların neden ve nereden kaynaklandığını bulup ona göre çözüm üretmeliyiz. Eğer stres sorun olmayı sürdürüyorsa en iyi davranış ya bir psikolog ya da psikiyatristle görüşmektir.

Regl döneminde doğru beslenin



Kadınlar regl (adet) dönemlerinde yaşadıkları gerginliği doğru beslenme ile aşılabiliyor.

Kadınlarda Premenstrüel Tansiyon (regl öncesi gerginlik- PMT) ve beslenme ilişkisi konusunda araştırmalar yapan Dr. Guy Abraham'a göre, PMT besin eksikliği bulunan kadınlarda daha sıklıkla görülüyor.

Özellikle bol sebze ve meyve yiyen kadınlarda PMT'nin daha az görüldüğünü dile getiren Abraham, PMT'li kadınlara beslenmeleri için şu önerilerde bulunuyor:

- Çay, kahve, çikolata, kolalı içecekler ve içinde kafein bulunan ilaçlar uykusuzluk, titreme ve göğüs semptomlarını azdırabilirler. Bunlardan kaçınıp sigarayı bırakmak göğüsteki duyarlılığı azaltabilir.
- Tuzdan kaçının. Çok miktarda tuz yemek bedende sıvı tutulmasını sağlayarak göğüste duyarlılığı artırabilir.
- Yağlı gıdalardan uzak durun.
- Düzgün aralıklarla azar azar yemek yiyin, bitkisel ürünleri tercih edin.
- Arıtılmış şeker, tuz, kırmızı et, süt ve süt ürünleri ile alkolü azaltın.
- Ana protein kaynağı olarak balık, tavuk, zarı çıkarılmamış tahıl ve baklagiller tüketin.
- Sigarayı azaltın ya da tamamen bırakın. Daha çok lifli gıdalar tercih edin.
- Yiyecek veya tatlı özlemi duyduğunuzda fındık, fıstık, ceviz vb., yağlı tohumlar, bezelye, fasülye, mercimek ve yumurtayı tercih edin.
Ayrıca düzenli aralıklarla açık havada beden hareketleri yapmak, stresi azaltmak, önemli kararları da bu süreçte ertelemenin yapılması gerekenler arasında sıralanıyor.

Hangi vitamin neye yarar



Vitaminler, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir. Vitamin Latince yaşam anlamına gelen "vita" sözcüğünden kaynaklanır.

Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrılır.

Yağda eriyen vitaminler: A, D, E ve K vitaminleridir.

Suda eriyen vitaminler: B grubu vitaminler ile C vitaminidir.

HANGİ VİTAMİN?

A vitamini
Enfeksiyonlara karşı direnci arttırır normal büyüme, üreme, kemik ve diş gelişimi, görme için gereklidir. Cildin tırnakların ve saçların sağlıklı kalmasını sağlar. Diş ve dişetleri için büyük önem taşır. Kayısı, kuşkonmaz, maydanoz, ıspanak, havuç, kereviz, marul, portakal, erik, domates

D vitamini
İnce bağırsaklardan kalsiyumun emilmesine yardımcı olur, kalsiyumun kemiklerde ve dişlerde tutulmasını sağlar. Balık yağı, balık, yumurta, tereyağı, karaciğer, et, sebzeler, güneş

E vitamini
Antioksidan etkilidir. Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatıyor Yaşlı kişilerde bağışıklık sistemini güçlendirir. Hücrelerin daha uzun yaşamasını ve yenilenmesini sağlar. Buğday, tohumlu besinler, soya fasülyesi yağı, arı sütü, ceviz, marul, tere, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana, mısır yağı, mısır, yulafta

K vitamini
Karaciğere gelen Kvitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır. Kvitamini takviyesi yanlızca kanamalı hastalarda verilir. Ispanak, kabak, marul, yeşil domates, yeşil biber, inek sütü, peynir, tereyağı, yumurta, kırmızı et, pirinç, karaciğer, mısır, muz, şeftali, çilek

B1 vitamini
Kasların ve sinir sisteminin faliyeti için gereklidir. Yetersizliğinde iştahsızlık, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması görülür. Buğday, kepek, bira mayası, taze sebze meyve, koyun eti, sığır eti, balık eti, yumurta, süt

B2 vitamini
Eksikliğinde dilde kızarma, yanma hissi, ağız çevresi ve dudaklarda kızarma, tahriş, çatlaklar, gözlerde kaşıntı, yanma hissi, katarakt oluşumu, saçların dökülmesi, çocuklarda büyüme yavaşlaması, kilo kaybı, sindirim sorunları oluşur. Karaciğer, böbrek, buğday unu, patates, et, süt, yumurta, peynir, kepek, yeşil sebzeler, havuç, fındık, yer fıstığı, mercimek

B3 vitamini
Yetersiz beslenme sonucu deriyi sinir sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar. Hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Midede sindirimin temel taşları olan asitlerin üretimini sağlar. Bira mayası, kepek, yer fıstığı, sakatat, kırmızı et, balık, buğday, baklagiller, un, yumurta, süt, limon, kabak, incir, portakal, hurma

B5 vitamini
Doğada bol olduğu için eksikliğine rastlanmaz. Ayrıca bir miktar bağırsaklarda da yapılmaktadır. Eksikliği kan şekerinde düşme, ellerde titreme, kalp çarpıntıya neden olur. Karaciğer, kırmızı et, tavuk, yumurta, ekmek, sebzeler

B6 vitamini
Sinir sistemi ve hormonların çalışmasını düzenler. Vücudun savunmasında antikor ve akyuvar oluşumunda rol oynar. Eksikliğinde migren tipi baş ağrısı, kansızlık, ciltte kuruluk, görme problemleri, uyuşukluk, adele zayıflığı ve krampları oluşur. Karaciğer, böbrek, kırmızı et, balık, yumurta, ekmek, sebzeler

B11 vitamini
Kırmızı kan hücreleri ve sinir dokularının oluşumunda aktif rol oynar. Hücre bölünmesi için gereklidir. Bu etkisi ile büyümeyi de sağlar. Anne karnındaki bebeğin sinir sisteminin gelişimi için de gereklidir. Eksikliğinde iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, ishal, baş ağrısı, unutkanlık, çarpıntı gibi bazı kalp sorunları oluşabilir. Karaciğer, böbrek, kırmızı et, ıspanak, marul, yumurta, ekmek, portakal, muz

B12 vitamini
Besinlerle veya sigara gibi alışkanlıklarla vücuda giren siyanürü etkisiz hale getirir. Eksikliğinde dilde hassasiyet, şişme, kızarma, hayal görme, depresyon, adalelerde kasılmalar, sinir iltihaplarına bağlı olarak el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma şikayetleri oluşur. Karaciğer, yürek, böbrek, kırmızı et, tavuk, balık, süt, peynir, yumurta

C vitamini
Vücudumuz C vitaminini üretemez bitkiler ve bazı hayvanlar bu vitamini üretebilmektedir. Besinlerle alınan vitamin 2 saat içersinde kullanılır 4 saat sonunda kandan uzaklaşır. Yaraların iyileşmesini, damarların sağlıklı olamalarını sağlar. Vücudun savunma sistemini artırıcı etkisi vardır. Histamin yapımını azaltarak allerjik olayların şiddetini düşürür. Eksikliğinde diş eti kanamaları ve çekilmeleri olur. Siyah üzüm, narenciye, çilek, kavun, karpuz, yeşil biber, maydanoz, brokoli, havuç, soğan, bezelye

"ELMA" mucizesini keşfedin



Sağlıklı beslenmede elma, sanılandan daha faydalı olup, bağırsak kanserine yakalanma riskini de azaltıyor. Bu sebeple uzmanlar, her öğünden sonra elma yenmesini tavsiye ediyorlar.

Pek çok mineral ve vitamin içeren elmanın diğer faydaları şöyle sıralanıyor...

- Zayıflamak için: Elmada sadece 50 kalori vardır ve içinde bulunan petkinden dolayı doyurucudur. Zayıflamak için mükemmel bir meyvedir. Düşük kalorili olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler.

- Kabızlık için: Öğle yemeğinden önce yenen bir elma, bağırsakta bakterilerin çoğalıp azalmasını ayarlamada rol oynar ve bu sayede kabızlığı önler.

- Bağışıklık için: Elmadaki C vitamini vücudun savunma sistemini kuvvetlendirir. Bunun sonucu olarak soğuk algınlığı virüsleri vücuda giremezler.

- Dişler için: Yemeklerden sonra yenen elma, çoğu zaman diş fırçalamaktan daha iyi etki yapar. Çünkü elma çiğnenirken dişlerin arası çok iyi bir şekilde temizlenir.

- Kolesterol için: Elmadaki petkin maddesi, zararlı kolesterolü (LDL) düşürür; atardamarları koruyan faydalı kolesterolü (HDL) yükseltir.

- Kalp için: Elmadaki etkili maddelere yeni keşfedilen 'Phenylalanin' de eklendi. Bu madde, vücutta bulunan ve kalbin çalışmasında destek olan Q enzimini faaliyete geçirir.

- Demir eksikliği: Demir, C vitamini ile birleştiğinde organizma tarafından mümkün olduğunca iyi şekilde alınır. Elmada her ikisi de vardır.

İKİNCİ BAHAR: Menopoz



Kadınların adeta bir kabus olarak gördükleri menopoz dönemi, her kadının belirli bir süreçten sonra geçireceği bir evredir. Sağlıklı beslenildiği taktirde hiç korkulacak bir dönem değildir...

Beslenme Uzmanları, menopozun kabusa dönüşmemesi için uyulması gereken beslenme kurallarını açıkladı.

Menopoz, son görülen adet anlamına gelmektedir ve bir kadın en az 6 ay (bazı kaynaklara göre 12 ay) süresince adet görmediyse, menopoza girmiş olarak kabul edilir. Menopozla beraber gerçekleşen bazı sistem değişikliklerine bağlı olarak bir takım rahatsızlıkların görülme riski artar.

Her kadının yaşayacağı bu doğal süreç karşısında doğru bilgileri edinerek bilinçlenmesi onun, oluşabilecek risklere karşı korunmasını sağlar.

Beslenme, menopoz döneminde de sağlık ve yaşam kalitesini artırmada önemli bir yer tutmaktadır. Yaşın ilerlemesiyle beraber kas dokusunun azalması ve bazal metabolizma hızının düşmesine ek olarak hareketsiz yaşam biçimi ile beraber kilo kazanımı söz konusudur.

TANSİYONA DAVETİYE
Ayrıca fazla kilolu olmak hipertansiyon, tip II diyabet gibi birtakım kronik hastalıklara da zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle ideal kiloya ulaşmak ve onu korumaya çalışmak gereklidir. Bunun için basit karbonhidratlar, yani rafine besinler yerine kompleks olanları yani posa içeriği yoğun olanları tercih etmek gerekir. Basit karbonhidratlar kan şekerinde ani yükseliş ve düşüşe neden olurken, kompleks karbonhidratlar olarak bilinen posalı besinler kan şekerini ani dalgalanmalardan korur ve daha uzun süre tokluk hissi oluştururlar. Şekerin fazlasının şişmanlığa neden olduğu unutulmamalı ve günlük şeker tüketimi 8 tatlı kaşığı toz şeker veya 4 tatlı kaşığı bal veya reçel ile sınırlandırılmalıdır. Kilo kontrolünü sağlamak ve kalp-damar sağlığını korumak için bol posalı beslenmenin yanısıra dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise az yağlı beslenmektir.

KEMİKLERE DİKKAT
Bunun için alınan görünür ve görünmez yağ kaynaklarının azaltılması hedeflenir. Yemeklerinize koyduğunuz yağ miktarını azaltmak, zeytin, kuruyemişler gibi görünmez yağ kaynaklarının tüketim miktarlarını sınırlamak, kırmızı et yerine ağırlıklı olarak beyaz et tercih etmek, süt ve ürünlerinin yarım yağlı veya yağsız olanlarına yönelmek bu konuda size yardımcı olacaktır.

Osteoporoz düşük kemik kitlesi ve kemik dokusunun zarar görmesi sonucu gelişen kemik kırıklığının ya da kırıklıklarının atrması ile karakterize olan bir durumdur. Kırıklar genellikle bel, kalça ve omurilikte meydana gelir. Menopozun başlangıcından sonraki ilk 5 yıl boyunca kadınlar ortalama toplam kemik kütlelerinin %10' unu kaybederler. Osteoporozun oluşumuna birçok faktör neden olurken, bunlardan en önemlisi dengesiz ve yetersiz beslenmedir. Osteoporoza etki eden besin öğelerinin başında kalsiyum gelmektedir.

Süt ve ürünleri kalsiyumun en zengin kaynaklarıdır. Bioyararlılığı en fazla olan besin grubudur. Yoğurt laktoz intoleransı (süt şekerinin sindiriminde rol alan laktaz enzimi yetersizliği sonucu süt şekerinin emiliminin bozulması) olan kişilerde bile iyi tolere edilir ve her yaştaki insanlar için sağlıklı bir seçenektir. Yalnız bu grup besinler aynı zamanda yüksek oranlarda doymuş yağ içeriğine sahiptir. Dolayısıyla bu grup besinlerden seçim yapılırken yarım yağlı veya yağsız olanları tercih etmek gerekir.

Fındık güzelleştiriyor



Doğal beslenme yöntemiyle, birçok sağlık ve güzellik sorunumuzu tedavi edebiliriz. Bunların başında çinko içeren gıdalar yer alıyor.

Sonbahar ve kış aylarında sıkça görülen gribe karşı önlem amacıyla, akyuvar ve antikorların oluşmasını sağlayan çinkonun bol miktarda alınması gerektiği bildildi.

Uzmanlar, sağlık açısından çok önemli olan mineraller içinde yer alan çinkonun, bağışıklık sisteminde anahtar rol oynadığını söylerken, çinkonun gribal enfeksiyona neden olan mikropların etkisiz hale getirilmesinin yanı sıra, yaraların iyileşmesi, görme duyusunun güçlenmesi, böbreklerin düzenli çalışabilmesi için bol miktarda çinko alınması gerektiğini belirtiyor.

Uzmanlar, çinkonun güzellik için de çok faydalı olduğunu vurgulayarak, A vitamininin kimyasal bileşimini harekete geçirir ve mikrop öldürücü etkisi akne sivilcelerinin kaybolmasını sağladığını belirtiyor.

Ayrıca A vitaminin hücre yenilenmesinde payı olduğu için cildi de güzelleştirir. El tırnaklarını sertleştirir ve saçı kuvvetlendirir. Özellikle kadınların çok şikayet ettiği adet görme ağrılarını hafiflettiği gibi kısırlığa karşı da oldukça etkilidir.

Çinko içeren diğer besinler arasında, kırmızı et, karaciğer, yumurta, deniz ürünleri, fasulye, bezelye ve fındık başta geliyor.

Hamile kalmak için ayın en iyi zamanı



Bazı kadınlar, hiçbir problem olmamasına rağren hamile kalamadığından şikayet ediyor. Bu tamamen zamanlamayı iyi ayarlamayı gerektiriyor...

Birçok kadın için hamile kalmak tamamen bir zamanlama meselesi. Hamile kalmaya çalışan kadınlara yumurtlama döneminde cinsel ilişkiye girmeleri önerilir. Ancak hamilelik ve doğurganlık üzerine yapılan son araştırmalar zamanlamanın bir etkisi olmama ihtimali bulunduğunu gösteriyor.

Yumurtlama günü araştırmacıların belirttiğine göre, kadının adet döngüsünün hamileliğe en müsait olduğu dönem anlamına gelen "doğurganlık penceresi" ve bu pencerenin ne zaman açık olduğunu tespit etmenin en iyi yolları ile ilgili yeni veriler elde ettiler.

Obstetrics and Gynecology adlı derginin son sayısında yayınlanan makalelerinde yazarlar kadınlarda doğurganlık penceresinin yumurtlama döneminin beş gün öncesinden ve yumurtlama dönemi boyunca etkin olduğunu belirtiyorlar. Yumurtlama günü ertesinde hamile kalındığı hiçbir vakaya rastlanmamış.

Spermin yaşam süresi en fazla altı gün olduğundan yumurtanın kendisinin döllenme ihtimali bir günden kısa, hatta toplam birkaç saat sürüyor.

Hamile kalma ihtimalinin artırılması için araştırmacılar kadınların doğurganlık pencerelerini ileriye yönelik olarak tespit etmelerini tavsiye ediyorlar. Yumurtlama dönemini tahmin etmenin en geleneseksel yolları, takvim hesabı ve bazal vücut sıcaklığı ölçümü.

Ne var ki, çoğu kadının adet döngüsü ortalama 28 günlük olan süreçten kısa veya uzun olduğundan, bazal vücut sıcaklığı (vücudun dinlenme sırasındaki sıcaklığı) da ancak yumurtlamadan sonra işe yaradığından, araştırmacılar vajinal akıntıya bakılarak tahminde bulunmanın en sağlıklı yöntem olduğunu öne sürüyorlar.