24 Ağustos 2010 Salı

Kolay Kilo Vermenin 7 Yolu



Yediğiniz besinlerin büyük bir kısmı vücudun enerjisini sağlar. ancak yeterince hareket edilmezse bu enerji vücutta birikir. Kilo almanın temel sebeplerinden biri de hareketsiz yaşamdır. Teknolojinin nimetlerinden faydalanırken diğer yandan kilo aldığımızı farketmiyoruz. Taa ki baskülle karşılaşıncaya kadar. Kilo vermenizi sağlayaccak köklü değişiklikler yaparak hayatınıza devam etmeye ne dersiniz? İşte size 7 yol;

1. Oturmaktan vazgeçin: Televizyon karşısında oturarak geçirdiğiniz vakitler size kilo olarak geri dönüyor. Bunu yerine yürüyüş yapın. Sahil kenarında yaşıyorsanız ya da yeşillik bir mekana yakınsanız bu fırsatı değelendirin ve yürüyüş yapın.

2.Gün içinde ufak egzersizler yapın, mutfakta iş yaparken müziğin sesini biraz açarak aynı zamanda dans edin. Bel kıvrımlarınızı çalıştırın.

3.Yemeklerinizi az ama sık aralıklarla yeyin. Az yediğinizde vücut metabolizması daha hızlı çalışacak ve daha fazla enerji tüketeceksiniz. Sık sık eksilen enerjiyi meyve veya salata ile tamamlamaya çalışın. Her seferinde baklava börek düşünmeyin.

4.Su ile aranız iyi olsun.Yaz günlerinde özellikle vücut daha fazla su kaybeder. Bu kaybolan suyu geri getirmek için bol bol su için.  Midenin üçte biri her zaman su için ayrılmalı.

5.Aşırı stres yapmayın. İş ortamında ya da aile ortamında gerginliğe sebep olacak şeylerden kaçının. Kendinizi üzmeyin. Sağlıklı olmanın sırrı huzurlu bir yaşamdır.

6.Uykuyu aksatmayın. Her zaman aynı saatte uyuyun ve aynı saatte kalkmaya özen gösterin. Vücudun düzene alışmasını sağlayın. Böylelikle yemek saatleriniz de kendiliğinden düzene girer.

7.Bilgisayara bağımlı olmayın. Her gün email ya da oyun için bilgisyarada geçirdiğiniz süre sizin oturmanıza ve hareketsiz kalmanıza sebep olur. En azından yarım saat aralıklarla mutlaka yerinizden kalkın ve hareket edin.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Stresli İşler Hastalık Riskini 5 Kat Arttırıyor



Stresli çalışanlar daha fazla doktora gidiyor. Stresli yaşam bir çok hastalığı da beraberinde getiriyor. Baskı altında çalışanlarda 5 kat daha fazla stres olduğu görülüyor. Bu da daha fazla hastalığa sebep oluyor. Stresli işler sadece motivasyonu etkilemekle kalmıyor aynı zamanda uzun vadede kalp hastalıklarına, inmelere ve bir çok ölümcül hastalığa zemin hazırlıyor.

İş streslerini azaltmak sadece bireylere değil aynı zamanda kurumlara bağlı. İşyerinde eşit iş dağılımı gerçekleştirmeli ve çalışanların üzerinde oluşan psikolojik baskıyı azaltmaları gerekir.

Sıcaklarda Kalbe Dikkat



Aşırı sıcak havalarda terleme ile vücutta meydana gelen ter ve su kaybı kalp damar hastalıkları riskini arttırıyor. Sıvı kaybına sebep olacak aktivitelerden kaçınmak gerekir. Su ihtiyacınızı gazlı, alkollü içecekler yerine su ayran gibi içeceklerle karşılayın. Aşırı bulantı, göğüs ağrısı, aşırı terleme gibi şikayetleriniz varsa mutlaka doktorunuza gidin.

Çocuklarda “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” nedir?



Dikkat eksikliği hiperaktivite/aşırı hareketlilik bozukluğu, çocuğun “yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, ataklık ve dikkat sorunları” olarak tanımlanmaktadır(APA, 1994).

DEHB’nin sıklığı DSM IV (Köroğlu, 1994)’ün verilerine göre toplumda %3-5 arasında, erkek çocuklarda kızlara oranla 3 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. DEHB’nin nedenleri tam olarak bilinmese de psiko-sosyal ve biyolojik faktörlerin etkili olduğu tespit edilmiştir.

Gerek halk arasında gerek tıbbi çevrelerde DEHB’nin yaş ilerledikçe kendiliğinden azalacağı ve geçeceğine ilişkin yaygın kanılar bulunmaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar bunun böyle olmadığını, bozukluğun gidişinin farklı kişilerde farklı seyirler gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu bozuklukta; hareketlilik çoğunlukla ilk on yıl içerisinde sorun yaratırken yaş ilerledikçe azalabilmektedir. Ancak dikkat sorunu; okula başlamadan önce fark edilmeyip önemsiz görülsede, çocuğun okul yaşamına başladığı zamandan itibaren sorun yaratmaktadır Bunun yanısıra sosyal ve duygusal alanlardaki zorluklar, ilk çocukluk çağından itibaren değişik sorunlara yol açmakta ve yetişkinlik çağında daha da etkili olmaktadır. Geç ergenlik ya da yetişkinlik döneminin erken evrelerinde kişi artık işlevsel olarak bozukluğun belirtilerini ya da bunlara ilişkin sorunları göstermektedir. Sorunlar ve belirtiler yetişkinlikte de sürer. Buna ek olarak duygusal ve sosyal sorunlar gözlenir. Bu vakalarda yalnız belirtiler sürmekle kalmaz, bunlara ciddi psikopatolojilerde eklenir. Alkolizm, madde bağımlılığı, antisosyal kişilik bozukluğu gibi yakınmalar gözlenir

Kısa Boyluluk Çocuğunuzun Kaderi Değil



Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Levent Eralp, boy-kemik uzatma, kaynamayan kemik kırıklarını kaynatma ve kemiklerdeki tümörlerle ilgili zorlu ameliyatlar gerçekleştiriyor. Her 3 alandaki cerrahi işlemler de, gerek hekim gerekse hastalar için yoğun emek, sabır gerektiriyor.  Tüm bu ameliyatlar Acıbadem Maslak Hastanesi’nde uygulanabiliyor.
Cücelerde Uzatma: “Cüceliği olan hastalarda amacımız estetik işlemden çok, kişinin kapı koluna erişmesi, otobüse binebilmesi, musluğa yetişebilmesi gibi gün içinde daha konforlu, kaliteli bir yaşam sürdürmesidir. Yani amacımız 160 santimetre boyundaki kişiyi 180 santimetre yapmak değildir. 'Akondroplazi' denilen hastalıktan mağdur olan hastalarımızı,  2-3 yaşında başlayıp birkaç ameliyat yaparak yaklaşık 150 santimetreye kadar uzatıyoruz.”

Kırıklar Kötü Kaynadıysa:  “Bir uzvun büyüme kıkırdağının, kaza ya da başka nedenler sonucunda harap olması, kırıkların kötü kaynaması halinde, yaptığımız ameliyatla bir bacak ya da kolu, diğeriyle eşit duruma getirebiliyoruz.”

Kozmetik Amaçlı Uzatma: “Eğer hasta ihtiyaç için değil, daha iyi bir görüntüye kavuşmak için bu ameliyatı yaptırmak istiyorsa, belirli bir süre psikiyatri uzmanları hastayı değerlendirip uygun bulduktan sonra kozmetik uzatmayı uyguluyoruz. Çünkü yaptığımız ameliyatlar zorlu ameliyatlardır; burun estetiği yapar gibi kozmetik anlayışla hareket edemeyiz.”

Cücelerde Uzatma: “Cüceliği olan hastalarda amacımız estetik işlemden çok, kişinin kapı koluna erişmesi, otobüse binebilmesi, musluğa yetişebilmesi gibi gün içinde daha konforlu, kaliteli bir yaşam sürdürmesidir. Yani amacımız 160 santimetre boyundaki kişiyi 180 santimetre yapmak değildir. 'Akondroplazi' denilen hastalıktan mağdur olan hastalarımızı,  2-3 yaşında başlayıp birkaç ameliyat yaparak yaklaşık 150 santimetreye kadar uzatıyoruz.”
Kırıklar Kötü Kaynadıysa:  “Bir uzvun büyüme kıkırdağının, kaza ya da başka nedenler sonucunda harap olması, kırıkların kötü kaynaması halinde, yaptığımız ameliyatla bir bacak ya da kolu, diğeriyle eşit duruma getirebiliyoruz.”
Kozmetik Amaçlı Uzatma: “Eğer hasta ihtiyaç için değil, daha iyi bir görüntüye kavuşmak için bu ameliyatı yaptırmak istiyorsa, belirli bir süre psikiyatri uzmanları hastayı değerlendirip uygun bulduktan sonra kozmetik uzatmayı uyguluyoruz. Çünkü yaptığımız ameliyatlar zorlu ameliyatlardır; burun estetiği yapar gibi kozmetik anlayışla hareket edemeyiz.”

Islak mendiller kolaylık mı yoksa gizli tehlike mi?



Bilindiği gibi ıslak mendiller özellikle anneler için büyük kolaylık sağlıyor. Özellikle bebek ve çocukların el, yüz ve beden temizliğinde çok sık kullanılan ıslak mendiller anneler tarafından önemli bir yardımcı olarak görülüyor. Ancak diğer yandan uzmanlar ve doktorlar ıslak mendillerin zararlı kimyasal maddeler içerdiğini söylüyor.Üretici firmalara göre ise bu mendiller zararsız.

Tartışmalar ve araştırmalar sürerken çocuklarının sağlığı konusunda endişe eden çoğu anne kararsız kalmış durumda. 4 aylık bir bebeği olan yakın bir arkadaşımın bu konudaki yorumunu merak ettiğimde aldığım cevap ise genel olarak annelerin endişelerini göz önüne seriyor sanırım. Çünkü arkadaşım her açıdan üzerine titrediği bebeğinin sağlığını,kolaytemizlik uğruna zararlı olup olmadığı tartışmalara açık bir ürün kullanarak riske atmak istemediğini söylüyor.

Peki bu iddialara ıslak mendil firmaları ne diyor?

Johnson’s Baby: Ürünlerimizde zararlı hiçbir madde yoktur. Formülün yüzde 97′si saf su ve temizleme maddelerinden oluşmaktadır. Toksik ve alerjik olabileceği iddia edilen maddeler, cilt temizliğinde kullanılan pek çok kozmetik üründe yıllardır emniyetle kullanılıyor.

Nivea Baby: Ürünlerimizde sağlığa zararlı madde yoktur. Nivea kozmetikürünleri, test ediliyor. 2005 yılında, Amerikan Cosmetic Ingredient Review’in ölçümlerinde parabenlerin kozmetikte kullanılan şekliyle güvenli olduğu sonucuna varıldı.

Papia: Hammaddelerin hiçbiri sağlığa zararlı değildir. Zira bu hammaddeleri Avrupa ve Amerika’dan tedarik etmekteyiz ki orada ilgili mevzuatlar periyodik olarak yayınlanmaktadır. Papia ve Teno ıslak mendillerin dermatolojik onayları bulunmaktadır.

Canbebe: Ürünlerimiz AB normlarına göre üretilmektedir. 15 ülkeye ihraç edilen ürünlerimiz Sağlık Bakanlığı onaylıdır. Ürünlerimiz Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından test edilmiştir.

Dalin: Bakanlığın yönetmeliklerine ve yönetmeliğin izin verdiği hammaddelere uygun olarak üretilmektedir.

Kaynak: Zaman.com.tr

Baharın beyaz kabusu polenler



Polen alerjisi olanlar, özellikle de polen alerjisi nedeniyle sıkıntı yaşayan çocuklar, baharın gelmesine fazla sevinemiyor.


İSTANBUL – Amerikan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Elif Altuğ Kolsuk, alerjik açıdan önemli olan polenlerin, 20-60 mikron büyüklüğünde olduğunu ve çok uzak mesafelere taşınabildiklerini söylüyor.


“Bu polenler hava değişiklikleri ile daha küçük parçacıklara bölünür ve dağılmaları daha da kolaylaşırken, alerjik kişileri hapşırtan, öksürten veya kaşındıran yakınmalara yola açar” diyen Dr. Kolsuk, her polenin alerjiye yol açmadığını belirtiyor.

Kolsuk, “Polen boyutları, solunan havadaki polen miktarı ve polenlerin havada kalma süreleri alerjen yapılarını belirliyor. Ülkemizde bölgesel farklılıklar olmasına rağmen atmosferde en çok polen bulunan aylar nisan ve hazirandır. Bu aylarda sıklıkla çayır polenleri etkilidir. Hedef organları ise burun ve akciğerlerdir. Eylül ve ekim aylarında ise ot polenleri atmosfere yayılır” diyor.

YAĞMURLU HAVA RAHATLATIYOR

Etkilenme burunda ise “alerjik nezle”, akciğerde ise “alerjik astım” rahatsızlığı ortaya çıkıyor. Yeni yaklaşımlara göre burun ve akciğeri tek bir hava yolu olarak değerlendiriyoruz. Çünkü astımlı hastaların yüzde 80′inden fazlasında alerjik nezle gözleniyor. Alerjik nezlesi olanların da yüzde 20 ile 40′ında astım bulunuyor.

Alerjik nezle burun akıntısı, hapşırma, burunda kaşıntı ve tıkanıklık; astım ise tekrarlayan öksürük, hırıltı, nefes darlığı ve atakları, göğüsten ıslık sesi gelmesi, koşma, ağlama ve gülmekle ortaya çıkan veya gece uyandıran öksürük gibi belirtiler gösteryor. Dış ortamda soluduğumuz havada dolaştıklarından, polenlerden tam korunma mümkün değil. Atmosferdeki polen miktarı sıcak, kuru ve rüzgarlı havalarda çok fazla. Yağmurlu günlerde ise polenler su ile yere indiklerinden havadaki miktarları hemen azalıyor ve alerjik kişiler rahatlıyor.

POLENLERDEN KORUNMA YOLLARI

Hangi polenlere alerji geliştiği saptanmalı,

Medyada polen mevsimine uygun günlük hava raporları olmalı ve bunlar takip edilmeli,

Polenlerine alerjik olduğu bilinen bitkilerden olabildiğince uzaklaşın,

Evin kapı ve pencereleri sıkıca kapatın,

Evde ve arabada polen filtreleri kullanın,

Evdeki polen düzeyi çok yüksek ise hava temizleyicisi kullanılmalı,

Polenlerin atmosferde yoğun olduğu zamanlarda çocukları dışarı çıkarmayın,

Dış ortamda ağzı ve burnu koruyan maskeler kullanın,

Polen zamanı ağaçlık, çimenlik yerlerden çok, deniz kenarını tercih edin,

Dışarıda çocuklarınıza güneş gözlüğü takın ve eve dönünce hemen yüzünü yıkayın,

Eve gelir gelmez dış ortamda kullanılan giysileri çıkarın,

Şapka takın ve yatmadan saçlarını yıkayın çünkü yapışan polenler uykuda yakınmalara yol açabilir.

POLEN AŞISI DA BİR TEDAVİ YÖNTEMİDİR

Dr. Elif Altuğ Kolsuk, polen alerşisinde tedavi ve aşı hakkında ise şunları söylüyor:

“Polen alerjilerine bağlı astım ve alerjik nezle hastasının temel tedavisi ilaç tedavisidir. Bunun için de hem polen mevsiminde yakınmaların ortaya çıkmasını önleyici koruyucu hem de yakınmaları ortadan kaldıran kurtarıcı ilaçlar kullanılır. Sıklıkla polen dönemi süresince tedavi almak yeterlidir.

Polen alerjisine bağlı astım ve alerjik nezleye karşı polen aşısının da bir tedavi yöntemi olarak uygulanabilir. Aşı yalnızca ve yalnızca uygun ilaç tedavisine rağmen kontrol altına alınamayan hastalarda düşünülmeli, kullanılıp kullanılamayacağına da alerji uzmanları karar vermelidir. Alerjik nezlesi olan çocuklarda astım gelişme riski olduğundan, ailelerin çocukların yakınmalarına duyarlı ve dikkatli olması gerekir. Çünkü alerjik nezle uygun tedavi edildiğinde astım gelişme riski de azaltılabilir.

Kaynak:ntvmsnbc.com