doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2010 Perşembe

Doğumdan Sonra İş Hayatına Geri Dönüş



Çocuk yapmaya karar vermek zor bir karardır. En az onun kadar zor olan bir diğer kararda doğumdan sonra iş hayatına geri dönüp dönmemektir. Pek çok anne için bu bir seçim değil, ekonomik bir zorunluluktur. Seçme şansı olanlar içinse doğru zamanı belirlemek, part-time’mı yoksa full-time’mı gibi seçenekler olayı daha da karmaşık bir hale getirir.

Geleceği mümkün olduğunca önceden planlamaya çalışın. Doğumdan kısa süre sonra işe dönmeniz gerekecekse hamilelik döneminde iş ve ev düzeninizi planlamaya başlayın. Aynı anda hem anne/baba hem de bir çalışan olmak çok yorucu ve zaman alıcıdır. Ve zaman sanki hiçbirine yetmiyormuş gibi gelir. Dr. Sirgay Sanger ve John Kelly’nin kitabı “The Woman Who Works, the Parent Who Cares” (Çalışan kadın, Çocuk bakan anne baba) önemli olanın çalışan bir anne olma fikrinin kadını mutlu edip etmediği olduğunu anlatıyor. Bu kitaptaki çalışmalar gösteriyor ki, bazı kadınların mutsuzluklarının altında yatan esas sebep henüz zamanlarını doğru kullanmayı öğrenememiş ve kendilerine destek olacak düzenlemeleri yapmamış olmalarıdır.

Aşağıdaki noktalara dikkat etmek işe dönüş dönemini daha rahat ve daha stressiz atlatmanıza yardımcı olabilir.

Destek Almak

İşe geri döndüğünüzde size destek olacak sistemleri henüz hamileliğiniz sırasında planlamaya başlayın.

Eşinizin işe geri dönme kararınızı desteklediğinden emin olun. Her ikinizinde iş temposunu değerlendirin ve nasıl başa çıkacağınızı planlayın.

Eğer çocuğunuzu eşiniz olmadan büyütecekseniz dışarıdan bir yetişkinin yardımına ihtiyacınız olacak. Bu hem siz hem de çocuğunuz ve onun sağlıklı gelişimi için gerekli. Etrafında birden fazla yetişkin olması çocuğunuza aile kavramını anlamasında yardımcı olacaktır. Sizin için de iş hayatınızı kolaylaştıracak bir destek sağlayacaktır.

Patronunuza ondan destek ve anlayış beklediğinizi açıkça söyleyin. Üslerinizin işinizi sevdiğinizi ve ona önem verdiğinizi ama artık hayatta birinci önceliğinizin çocuğunuz olduğunu anlamasını sağlayın. Şirketinizde esnek çalışma saatleri uygulaması olup olmadığını öğrenin, hastalık izni, doğum izni ve diğer haklarınızı araştırın.

Emzirme ve anne sütü bebeğinizin sağlıklı gelişimi için en önemli kaynak. İşle birlikte nasıl organize edilebileceği konusunda çözümler geliştirin. Eğer mümkünse öğle tatillerinde eve gidip bebeğinizi emzirebilirsiniz. Bu imkanınız, yoksa işyerinde anne sütünü pompalayıp saklayabilceğiniz bir yer olup olmadığını araştırın. Emzirmek sizin için bir külfet gibi görünse de bebeğinizle sizin aranızda çok özel bir bağdır ve anne sütü onun için en önemli gıdadır.

Özellikle hastalık gibi acil durumlarda size yardımcı olabilecek akraba, anne baba gibi yakınlarınızın ve arkadaşlarınızın bir listesini çıkartın.

Zaman Yönetimi

Ne kadar organize olursanız olun kariyer peşinde koşan bir karı koca veya tek başına çocuk yetiştirmek zorunda olan bir anne veya babanın hayatı normal ailelere göre daha zordur. Gün içinde iş ile evin ihtiyaçlarının yarattığı stres bir yana hem işe hem eve hem de çocuğa yetişmeye çalışmaktan çiftler birbirlerine veya kendilerine ayıracak zaman bulamazlar. İş yükü eşit paylaşılamazsa taraflardan biri çok fazla stres altında kalır ve mutsuz ve sinirli olur. Özellikle tek başına çocuk yetiştirenler için bu iş daha da zordur. Sosyal hayat her iki grup içinde çok azalır.

Zamanı doğru yönetebilmek ve daha az stres yaşamak için şu önerilerimizi dikkate alın:

Ne yiyeceğini önceden planlayın ve yemek işini mümkün olduğunca kolaylaştırın. Örneğin bir öğünlük çok sayıda tabak hazırlayıp bunları derin dondurucuya atmak pratik bir çözüm olabilir.

Sabahları zamandan tasarruf etmek için sizin ve bebeğinizin kıyafetlerini akşamdan hazırlayın.

Haftalık faaliyetleri hafta başından planlamaya çalışın. Özellikle bebeğinizin bir yerden bir yere gitmesi gerekiyorsa (kreş, doktor vb) kimin götürüp getireceğini, hangi saatler arasında bakıcıya ihtiyaç olduğunu önceden hesaplayın.

Ev işlerini öncelik sırasına koyun. Bebeksiz olduğunuz dönemdeki kadar sık ev işi yapmanız mümkün olmayabilir. Eşinizi de ev işlerine dahil edin. Çocuğunuz büyüdükçe ondan da ufak tefek yardımlar isteyin. Çalışan bir ailede her birey ev işlerine yardımcı olursa birlikte geçirecek daha çok zaman kalır.

Yardım etmek isteyenleri reddetmeyin. Akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan belli konularda yardım alabilirsiniz. Mesela, alışveriş.

Yıllık veya hastalık izninizin bir kısmını harcamayın. Bebeğiniz hasta olduğunda onun başında kalmak için ihtiyacınız olacaktır.

Günün belli bir kısmını başka hiçbirşey düşünmeksizin çocuğunuza ayırın. Aklınızda iş, yemek ya da temizlik stresi olmadan bebeğinizle zaman geçirmeniz önemlidir. Ve bunu zaten yaptığınız banyo ve beslenme saatlerinden ayrı olarak planlayın. Küçük bir bebek dahi annesinin kafasının meşgul olduğunu ve kendisiyle ilgilenmediğini anlayabilir.

En önemlisi mutlaka sakin ve mümkün olduğunca neşeli olmaya çalışın. Esprili yaklaşmazsanız bu zor dönemi asla atlatamazsınız.

Bakıcı Seçimi

Çalışan anneler için işe geri dönmek zor bir karardır. Her anne sanki bebeğinin en güzel ve en önemli anlarında yanında olmayacakmış hissine kapılır. Ayrı kalmak zor gelir, çelişkili hisler yaşanır. Anne babalar bakıcılarını kıskanabilir veya çekememezlikler yaşanabilir. Bunların hepsi doğal tepkilerdir. Ancak bunlara hazırlıklı olmalısınız ve kendi arzularınızla çocuğunuzun iyiliği arasındaki hassas dengeye dikkat etmelisiniz.

Çalışan anne babalar için en önemli sorun güvenilir, kaliteli ancak maddi külfeti çok olmayan bir bakıcı bulabilmektir. Aşağıdaki liste bu arayışınız sırasında size fikir vermesi için hazırlandı:

Bakıcı seçerken acele etmeyin, uzun uzun düşünün.
Onu yerinde ziyaret edin.
Sorular sorun, referans isteyin.
Göreve başladıktan sonra ondan günlük rapor isteyin. Bebeğinizin durumu, o gün neler yaptığı, sağlığı gibi konularda sizi hergün bilgilendirmesini isteyin.

Hemen hemen herkes doğumdan sonraki birkaç yılın insanın şekillenmesi açısından en önemli dönem olduğu tezine katılır. Ancak bu demek değildir ki insanı sadece anne babası doğru şekillendirebilir. Seven ve ilgili bir bakıcı da çocuğunuz için çok iyi bir örnek olabilir. İdeal bir bakıcı sadece bebeğinizin değil sizin de hayatınızı kolaylaştıracaktır.

İşe Dönüş Zamanını Seçmek

Eğer dönüş zamanını belirleme şanzınız varsa ideal olanı çocuğunuz 1 ya da 2 yaşına geldiğinde işe başlamanızdır. 2 yaşını geçen bir çocuğun kreşe gitmesi, arkadaş grubuna dahil olması daha kolay olacaktır. Eğer çocuğunuz bir yaşına girmeden işe başlamanız gerekiyorsa en ideali ebeveynlerin part-time çalışması ve kalan zamanlarında çocukla ilgilenmesidir. Bu da yapılamıyorsa evde bir bakıcı olması gerekir.

Eğer doğumdan sonraki bir yıl evde olmanız mümkün değilse en az 3-4 ay çocuğunuzun başında kalmaya çalışın. 3 ay çocuk-ebeveyn bağının oluşması için gereken süredir. Bu bağ anne baba ile çocuk arasında kurulan özel bir bağdır ve bu sayede çocuk ilk üç ayın sonunda kendisinin sevildiğini ve güvende olduğunu anlamış olur. Artık yeni maceralara atılmaya veya yeni bir bakıcıyı kabullenmeye hazır sayılır. 4 ayın sonunda bebekler artık geceleri daha çok uyumaya başlarlar, doğum sonrası yorgunluğu ve kafa karışıklığı da azalmış olur.

Ayrıca bebek 3-4 aylık olduğunda annelerin özgüveni de artmış olur. Bebeklerinin yüzündeki gülümsemenin onların annelikteki mahareti için olduğunu bilirler.

İşe dönmeden önce ailenizi ve kendinizi bu fikre hazırlamaya çalışın. Eğer yapabiliyorsanız işe önce part-time olarak başlayın. İşe başlayacağınız dönemin stressiz bir zaman olmasına dikkat edin. Mümkünse işe başlamanız önemli ve travmatik olabilecek başka bir olay ile (taşınma, okul değiştirme, önemli bir hastalık veya ölüm) aynı zamanda denk gelmesin.

Kendinize Zaman Ayırın

Yapılacak bu kadar çok şeyin içinde bile kendinize ve eşinize zaman ayırın. Günde 10 dakikalık kısa bir ılık duş dahi olsa kendi başınıza kalacağınız bir zaman yaratmanız hem evde hem de işte performansınızı arttıracaktır. İşteyken tempoyu biraz daha düşük tutmaya ve molalar vermeye çalışın ki akşama enerjiniz kalsın. İş kaynaklı stresinizi eve gelmeden önce atmaya çalışın.

Çocuğunuzla ilgilenirken hayatınızdaki diğer önemli insanları unutmayın. Eşinize mümkün olduğunca zaman ayırın. Çocuklarını tek başına büyütenler de kendilerine ve ilişkilerine zaman ayırmalılar. Sağlıklı ve mutlu bir duygusal hayat için bu gereklidir.

Son olarak, kendiniz ve çocuğunuz hakkındaki beklentilerinizde gerçekçi olun. Unutmayın siz de bir insansınız ve bir günde sadece 24 saat var. Kendinizi size kıyasla daha çok şey yapan annelerle karşılaştırmayın. Her çocuk özeldir ve farklıdır. Çocuğunuzu yeğeniniz ya da arkadaşınız çocuğu vb. ile kıyaslamayın. Siz sadece elinizden gelenin en iyisini yapın! Kendinizi yorgun hissettiğinizde bebeğinize sarılıp öpün, bu sizi canlandıracaktır.

Kaynak: Prima.com.tr

19 Ağustos 2010 Perşembe

Suda Doğum Hakkında Bilmedikleriniz



Suda doğum sıcak su içeren bir küvette doğumun gerçekleşmesidir. Suda doğumu savunan merkezler suyun sakinleştirici ve kas gevşetici etkilerinin doğumu kolaylaştırdığını ileri sürmektedir. Bu merkezlerde bazı gebeler doğum eylemini (doğum öncesi rahim ağzının açıldığı ve ağrıların olduğu dönem) suda yaşarken doğum için dış ortamını seçmektedir. Bazı gebeler ise doğumu da suyun içinde gerçekleştirmektedir.


Suda doğumu gerçekleştiren merkezler suda doğumun doğumu kolaylaştırdığını ve fetal komplikasyonları azalttığını iddia etmektedir. Ancak suda doğumun su dışında doğuma üstün olduğunu gösteren hiçbir bilimsel veri yoktur. Karşılaştırmalı inceleme yapılan araştırma sayısı da sınırlı sayıda merkezde uygulanması nedeniyle yeterli değildir.


Suda doğumun anneye faydaları nelerdir?

*Suda doğumu uygulayan merkezler suyun rahatlatıcı etkisinin gebenin enerjisini arttırdığını ve doğum eyleminin hızlandırdığını ifade etmektedir.


*Suyun kaldırma gücü nedeniyle gebenin hareket kabiliyeti artmakta,kan dolaşımı hızlanmakta ve rahim kasılmaları etkin olabilmektedir. Bunun sonucunda gebenin duyduğu ağrı azalır ve bebeğe iletilen oksijen artar.

*Gebenin kaygı ve korkusunun azalması kan basıncının artmamasını sağlar.

*Su gebenin vücudunda üretilen ,mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin gibi etki göstererek stresi azaltır.


*Su perinenin elastik olmasını sağlayarak doğuma bağlı zorlanmayı azaltır.

Suda doğumun bebeğe faydaları nelerdir?

*Amniotik kese içindeki benzer ortamı sağlar.

*Doğuma bağlı stresi azaltarak bebeğin sıkıntıya düşme olasılığını azalttığını iddia edilmektedir.


Suda doğumun riskleri nelerdir?

Suda doğum son 20 yılda popüler olmakla birlikte yaygın değildir. Annenin kan dolaşımına suyun girmesi sonucu teorik de olsa su embolisi olasılığından bahsedilmektedir. İngiltere’de yapılan bir çalışmada olası su aspirasyonu ifade edilmiştir.Bebeğin doğum kanalından çıktıktan sonra akciğerlerine su soluması olasılığı vardır.Bu durum doğumdan hemen sonra suyun içinde sıkışmasıyla olur ve bebek suyu nefes olarak alır. Normalde bebek kanaldan doğduktan sonra hava ile solunum yapar ve ardından göbek kordonu kesilir. Bu nedenle suda doğumda bebek su yüzeyine çıkarıldığında göbek kordonu kesilmelidir ve kordonun bebek sudan çıkmadan ezilmemesine dikkat edilmelidir.


Suda doğum hangi durumlarda uygulanmaz?

*Herpes varlığında

*Makat gelişinde

*Çoğul gebelik,annede enfeksiyon ve kanama varlığında

*Erken doğum eyleminde

*Amniotik sıvıda mekonyum varlığında

*İri bebek olması durumunda

*Preeklampside uygulanmaz.

Doğuma giren babalar bebeğinden uzaklaşıyor mu?



Bugüne kadar eşlerine destek olmak için doğuma giren babaların, bebekleriyle daha sıcak bağ kurdukları düşünülüyordu ama İngiltere’de yapılan bir araştırma bu durumun tam tersi olduğunu ortaya çıkardı.


Birmingham Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre doğuma giren babalar, herkes telaş içinde uğraşırken eşlerinin ellerini tutmaktan başka bir şey yapmıyor. Bu da kendilerini yetersiz hissetmelerine sebep oluyor. Bu nedenle de bebekten uzaklaşıyorlar.


Araştırmanın sonucunun gerçeği ne kadar yansıttığını bilemiyoruz ama böyle müthiş bir deneyimi eşleriyle birlikte yaşamış olanların yorumlarını gerçekten merakla bekliyoruz. Sizce de bu deneyim eşinizi bebeğinizden uzaklaştırdı mı??


Kaynak: Posta.com.tr

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Doğum sonrası depresyona dikkat



Doğumdan sonra, her ne kadar rahat ve normal bir doğum olsa da annenin kendini depresif hissetmesi tümüyle fizyolojik bir olaydır. Her anne doğumdan önce çocuğunu ve onunla yapacaklarını hayal eder. Ancak doğumla birlikte pek çok olay hayalinkinden farklı gerçekleşir.

"Acaba iyi anne olabilecek miyim?"
Bebeğiyle hastaneden eve dönen anneyi bekleyen korkulardan biri, kendine bile itiraf edemediği "Acaba iyi anne olabilecek miyim" endişesidir. Bu dönemde anneler bebeğe karşı aşırı bağlılık, başkalarından kıskanma, çaresizlik, kaybetme korkusu gibi duyguları birarada yaşarlar. Anne bu dönemi başarıyla atlatamazsa "postnatal depresyon"a girer.

Ortada bir neden yokken sürekli yaşanan bir üzüntü, sıkıntı ve karamsarlık hali, çevresiyle ilişkinin kesilmesi, ağlama isteği ya da ağlama, kendini değersiz hissetme, intihar fikirleri gibi belirtiler postnatal depresyonun varlığını ortaya koyuyor. Bu dönemde annenin bebeğine karşı sıcak ve sevecen olmadığı da gözlenebiliyor.

Eşin desteği önemli
Bu depresyon tipi yüzde yüz tedavi edilebilen bir hastalık. Hasta olan genç annelere ilaç tedavisinin yanı sıra psikoterapi de uygulanır. Tedavi süresi hastalığın ağırlığına göre birkaç hafta ya da ay sürer. Bu arada en büyük görev eşlere düşüyor.

Erkek, eşinin doğumdan sonra ruh halinin değiştiğini gördüğünde ve bu durum 2 haftadan fazla sürdüğünde mutlaka profesyonel yardım alması gerektiğini bilmelidir. Çünkü eşinin ilgisi sayesinde kadın zor günlerini daha kolay atlatabilecektir.

Nitekim bir bebeğin sorumluluğunu kendi başına üstlenmek genç anneler için oldukça zordur. Erkek, bebeğin sorumluluğunu paylaştığını mutlaka göstermeli, eşini her zaman desteklemelidir.

Doğum sonrası depresyon yaşayan bir kadın anlatıyor: "Bebeğimiz dünyaya geldikten sonra gecem gündüzüme karıştı. Bebeğimiz ağladığı anda yataktan fırlıyor, ona meme veriyordum. Uyuyana kadar başında bekliyordum. Bu arada eşim bana hiç yardımcı olmuyordu. Eşimin işe gitmeye hazırlandığı vakitlerde bebeğim uyuduğundan ben de birkaç saat uyuma fırsatı buluyordum. Bu uykusuzluk beni o kadar çok etkiledi ki, sinirlerim altüst olmuştu. Bunun sorumlusu olarak da eşimi görüyordum ve onunla sürekli kavga ediyordum."

Depresyon nasıl ortaya çıkıyor?
* Postnatal depresyon geçiren kadınlarda uyku sorunu ön planda olur.
*Uyku sorunu ile birlikte kabus görme ve genel olarak korku ve endişe hali belirgindir.
* Anne, karamsar bir ruh hali içine girer.
* Kadın kendini beğenmez, değersiz hisseder ve sürekli günah işlediğini düşünür.
* Günlük işlerine karşı bir ilgisizlik, bebeğine ve ailesine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınma da postnatal depresyonun belirtilerindendir.
* Anne bu gibi durumlarda sık sık hiçbir neden yokken ağlar. Zaman zaman fazla ilgiden ya da tam tersi ilgisizlikten yakınır.

Neyse ki kısa sürüyor!
Aslında bebeğin dünyaya, sizin de ona alışma yolunda yaşadığınız kaos o denli uzun sürmüyor. Sabredip bu dönemi atlattığınzda pek çok sorunun üstesinden gelebilirsiniz.

Unutmayın, İlk üç ay en tahlikeli dönem. Çünkü bir alışma dönemi. 3-4 saatten fazla kesintisiz uyku uyumanız neredeyse imkansız. Bu dönemde insanı en çok yıpratan şey uykusuzluk. İlk 3-4 aydan sonra bebek sizin ritminize alışmaya başlar. Gece ile gündüz arasındaki farkı algılar. Günlük yemek yeme ihtiyacı 4-5 öğüne düşer.

İlk mamaların hazırlanmasıyla birlikte bebeğin uykusu normale döner. Siz de rahat bir soluk alırsınız.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Baba adaylarının doğuma katılımı



Hamile bir kadın, hamile kaldığını öğrendiği andan itibaren eşinin desteğine ve paylaşımına ihtiyaç duyar. Günümüzde hamile kalmak eskiden olduğu gibi, yaşamın gereği, çiftlerin alın yazısı değil, birlikte alınan ve tüm yaşamı kucaklayan çok önemli bir karar. Beraberce bu dünyaya yeni bir insan armağan edeceğiz ve bu insan bizim geleceğe uzatacağımız bir köprü olacak; umutlarımızı gerçekleştirecek ve dünyamızı güzelleştirip, anlam katacak. Ailemize mutluluk getirecek bir çocuğa sahip olacağız.


Anne ve baba olma kararı verildikten sonra, baba adayı bu sürece dahil olabilir. Günümüz teknoloji çağı sayesinde anne-baba adayı için, beşinci ve altıncı haftadan itibaren, ultrasonografik tetkiklerle bebeğin ay ay gelişimini izlemek keyifli ve heyecan verici bir paylaşımdır.


İlk üç aylık kritik sürecin tamamlanmasından sonra gelen ikinci üç aylık dönem, hamileliğin en keyifli zamanıdır. Bu dönemde çiftler, birlikte yapmaktan mutlu oldukları tüm etkinlikleri yapabilir, aşkı, sevgiyi, bebeklerini, dünyayı ve varoluş enerjisini beraberce yeniden keşfedebilirler. Aynca bu dönem, değişmek, derinleşmek, olgunlaşmak ebeveyn olmaya hazırlanmak için de en iyi zamandır.


Sık sık, kurslara katılan baba adaylarının bir çoğunun gözlerinde bu pırıltıyı görürüm. Baba adayları, eşlerine dokunurken onları şefkatle sarıp sarmalarken, doğumda eşlerinin ve bebeklerinin yolculuğuna eşlik ederken, doğum sonrası yaşananları heyecanla anlatırken, anlattıklarımı ve uygulamaları harfiyen hatırlarken, emzirme ve bebek bakımı konusunda eşlerine yardımcı olmak için gayret gösterirken onlara hayran olurum. Bu genç babaların duyarlılıklarından, ailelerine böylesine özen gösterip, sahip çıkmalarından gurur duyuyor ve hepsini kutluyorum.


Doğuma katılmak, doğumhanede bulunmak demek değildir.


Doğum başladığı andan itibaren evde yapılacaklar, hastaneye gidiş, hastane odasında ve doğumhanede olacakları bilmek, doğum bilgisi, doğumun evrelerinde yapılacak masajlar ve basınç uygulamaları, nefes teknikleri, eşinin gevşeyebilmesine yardımcı olacak dokunmalar önemli ve alınması gerekli bilgilerdir. Hiçbir şey bilmeden, yardım tekniklerini öğrenmeden zaten bir partner olamazsınız. Ruhunuzda böyle bir katılımcılık olmadan doğumhanede bulunmanızın size de eşinize de bir faydası olmayacaktır. Böyle bir durumda, bedeniniz orada olacak, gözünüz görecek ama ruhunuz mucizeyi algılamayacak, doğum anının enerjisini hissedemeyecek, hazırlıksız yaşadığınız bu deneyim, belki de yanlış duyguların oluşmasına neden olacaktır.


Baba adayı iseniz, evde eşinizin doğum kasılmaları başladığı andan itibaren masajlar, oturma pozisyonları, nefeslerin kontrolü, kasılma aralıklarının saat ile takibi, hastane valizine son eklenecekler ile ilgilenin. Hastaneye ulaşımı da siz sağlayacaksınız!


Hastane odasında


Hastaneye gelindiğinde ise odanın sessiz ve loş olmasını sağlayın. Kasılma aralıklarında gevşeyip, dinlenebileceği bir ortam yaratın. Aktif faz sürecinde odanın kalabalık olmamasına özen gösterin; bu süreçte anne adayında mizah değişiklikleri olabileceği için bu duruma hazırlıklı olun. Etrafında onun ve sizin ailenizden bireylerin olması bile eşinize sıkıntı verebilir. Eğer yakınlarınızın odadan çıkmalarını siz sağlıyamıyorsanız, bunu doğumu takip eden hemşirenin kulağına fısıldayabilirsiniz. Kasılmalar sırasında nefeslere katılarak, eşinizin istediği noktalara masaj ve basınç uygulamaları (öğrendiğiniz şekilde) yapmalısınız. Onun kendini kastığını hissettiğinizde bacaklarına, omuzlarına, çenesine, ensesine dokunarak gevşemesini hatırlatın.

27 Temmuz 2010 Salı

Ağrısız doğum yani epidural anesteziden korkmayın

Gebelerin biraz endişeli karşıladığı, 'acaba nasıl olur? nasıl yapılır? ya da sorun olur mu?' dediği epidural anestezi aslında büyük bir kolaylık artık. DİVA Kadın Sağlığı'ndan Op. Dr. Gökçen Erdoğan epidural anestezi hakkında merak ettiklerimizi yanıtlıyor.

Normal doğumun ağrısını hissetmemek, daha az riskli ama daha konforlu olmak ya da sezaryende bebeği hemen kucağınıza almak lüks değil artık... Epidural anestezi ile mümkün. Eğer tecrübeli bir hekim karşısındaysanız, belki de bu kadar endişenin yersiz olduğunu hemen fark edeceksiniz.

Ağrı, vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan hoş olmayan bir histir. Baş ağrısı, diş ağrısı, karın ağrısı bunlardan en şiddetli olanı ise doğum ağrısıdır. Buradaki ağrının sebebi bebeğin inmesi ve rahmin kasılmasıdır. Epidural anestezi vücudun belden aşağısında belirli bir bölgede ağrının iletimini engelleyen bölgesel bir anestezi çeşididir.

Hayatta en güzel duygulardan biri anneliktir. Bebeğini kucağa almak, emzirmek, hissetmek ve onunla vakit geçirmek. Bunları yaşayabilmek için ise önce tabiî ki bebeği doğurmak gerekir. Fakat çoğu kadın doğum ağrılarından çekinir, nasıl altından kalkacağını düşünür, hatta sadece bunun için farklı bir yöntem tercih edebilir.

Bu yüzden doğum ağrılarının giderilmesi anne için çok önemlidir. Hedef doğum eylemini etkilemeden, bebeğe ve anneye zarar vermeden ve sağlıklı bir şekilde bu ağrıyı azaltmaktır. Çeşitli şekillerde bu yapılabilir. Bunlardan en çok tercih edilen yöntem 'epidural analjezidir'. Adı epidural bölgeye anestezi yapıldığı için böyle anılır. Bu yöntemde gebe bu ağrılardan kurtulur. Diğer taraftan doğum için gereken trafik akar, bebek zamanla ilerler, kasılmalar devam eder fakat anne ağrı çekmez. İşte etkili, güvenli, sağlıklı ve kolay bir yöntem. Merak edilen ve bu yöntemi tercih edecek olan gebelerin öğrenmek istediği epidural tekniğinde sıkça sorulan 'ben ıkınabiliyor muyum?' sorusudur. Gebeler doktorlarının istediği zamanda ıkınabilir.

Epidural anestezi nasıl yapılır?

Bu anestezi, tecrübeli ve işinin ehli bir anestezi doktoru tarafından yapılır. İster normal doğumda ister sezaryen de olsun anne yan yatırılır. Dizlerin hastanın karnında doğru çekmesi sağlanır. Amaç iğneyle uyuşturulacak alanı doktora net bir şekilde göstermek ve alan yaratmaktır. Bu arada çenenin en uç noktası göğse doğru bastırılırken, dizler daha da karna çekilir, sırt maksimum kamburlaşır, bel kısmı belirginleştirilir.

Anestezi yapılacak alan enfeksiyondan korunmak üzere önce silinir ve temizlenir. Çünkü bu bölge dikkat edilmesi gereken önemli bir yerdir. Doktor steril eldivenini giyer, o bölgeye de ortası delik steril bir bez serilir. Öncelikle çok ince bir iğne yardımıyla o bölge uyuşturulur. Bu yapılırken hastanın hareket etmemesi çok önemlidir. Hastanın duyduğu ve duyacağı maksimum acı bu kadardır. O bölge uyuşmuş ve artık gerçek anestezi için epidural bölgeye girilebilir. Buraya girmek için, içinde ince bir iğne olan dışında yol bulucu dediğimiz kateter yerleştirilir, sonra iğne çıkarılır kateter içerde kalır. Katater hareket ettiğinde çıkmaması için doktor tarafından hastanın beline bantlanır. İlaçlar bu kateter yardımıyla verilir. İşlemin bittiği söylendiğinde hasta gerçek pozisyona yani sırtüstü dönebilir

Ne zaman uygulanır?

Gebenin vajinal muayenesinde eğer rahim ağzı 4 cm ye ulaşmışsa ya da rahim ağzı inceliği % 60 olmuşsa bu işlem gerçekleşebilir.

İster normal doğum ister sezaryende epidural anestezi kullanılsın, sonrasında ağrı kontrolü için belde bulunan katater kullanılır ve buradan ağrı kesiciler enjekte edilebilir. Genellikle bir pompa sistemi yardımıyla bu gerçekleştirilir.

Annenin eline bir düğme verilir. Bu dümenin bir ucu pompaya bağlıyken pompanın bir ucu da katatere bağlıdır. Anne düğmeye bastığında pompa çalışır ve belinden ağrı kesici verilir. Yani ağrı ve ağrı kesici düzeni annenin eli altındadır. Basıldıktan yaklaşık 15 dakika sonra ağrı hafifler ve geçer. Bu düzenek ağrı olduğu sürece devam edebilir. Kataterin çekilmesi de ağrısız ve acısız bir şekilde olur. Sadece 5 sn içerinde doktor belden bu katateri çeker ve o bilgeye küçük bir bant yapıştırır. Bantta 1 gün sonra kendiliğinden çıkar.

Hangi hastalara epidural anestezi uygulanamaz?

* Öncelikle anne eğer bu anesteziyi kabul etmiyorsa ve diğer yöntemler kullanılabilecekse epidural anestezi tercih edilmez.

* İğne yapılan bel bölgesinde ya da vücutta enfeksiyon varsa...

* Kanama-pıhtılaşma bozukluğu bulunan hastalarda...

* Kafa içinde yer kaplayıcı lezyon varlığında bu tümör, kanama, iltihap olabilir.

Yan etkileri nelerdir?

* En sık karşılaşılan yan etkisi tansiyon düşmesidir. Bunu önlemek amacıyla hastaya ameliyat öncesi yeterince sıvı takviyesinde bulunulur.

* Bulantı, kusma, baş dönmesi, başta karıncalanma, halsizlik

* Baş ağrısı görülebilir. Fakat bu duruma tecrübeli bir anestezi doktoru yaparsa az rastlanır. Sebebi omurilik sıvısının ilaç zerk edileceği zaman biraz fazla dışarıya sızmasıdır. Geçicidir, bu yüzden anestezi doktorları bol sıvı tüketilmesini hatta kafeinli sıvılar içilmesini önermektedirler.

* Operasyon sonrası bazen dizlerde ya da ayaklarda hissizlik ya da tutamama olabilir. Bu durum hastaları biraz endişelendirir. Fakat bu geçici bir durumdur. Önemli olan zamanla bu hissizliğin azalması yavaş açılıyor olmasıdır. Eğer 1 gün geçmesine rağmen bu durum değişmezse hasta tekrar değerlendirmelidir.

* Çok nadir de olsa enfeksiyon olma ihtimali ya da alerjik reaksiyonlar görülebilir.

* Anestezinin tutmaması ya da tek taraflı olması durumunda katater tekrar takılır.

* Bazen idrar yapmada zorlanma olabilir.