14 Ağustos 2010 Cumartesi

Tikler çocukları nasıl etkiliyor?



Tiklerin şiddeti çocuğa göre farklılık gösterebiliyor. Hatta bazen kaybolup bir süre sonra tekrar ortaya çıkıyor. Çocuklar tiklerini geçici bir süre istemli olarak engelleyebilirler.

Bu yüzden başkalarının yanında görülmeyebilir. Uykuda kaybolurlar, stresle artarlar. En fazla 6-7 yaş arasında görülürler. Bazı çocuklarda hiçbir soruna yol açmaz iken, bazı çocuk ve gençlerde benlik saygısında, aile yaşantısında, sosyalleşmesinde, okul ya da iş başarısında güçlüklere neden olabilirler.

Değişik hareketler
Göz kırpma, baş sallama, omuz silkme, surat buruşturma ve öksürme gibi basit davranışların yanı sıra karmaşık yüz hareketleri, ayağını yere vurma, koklama gibi daha karmaşık, amaçlıymış gibi görünen davranışlar da olabilir.

En çok 6-7 yaş arasında görülen tikler, bazen hiçbir soruna yol açmazken, çocuğun okul ve sosyal hayatını etkileyebilecek boyutlara da gelebiliyor...

İstek dışı olarak tekrarlanan göz kırpma, burun çekme, boğazı temizleme gibi garip hareket ve ses çıkarmalar tik olarak adlandırılır. Sıklıkla çocuk ve ergen yaş dönemlerinde başladığını belirten Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Dr. Ayten Erdoğan "Çoğu tikler, aralıkları kısa olan devreler şeklindedir" diyor.

Nöbet şeklinde olabilir
ÇOCUKLAR göz kırpma, burun kıvırma, dudak oynatma, omuz silkme, kaşları kaldırma gibi normal davranışı taklit edebilirler. Tikler tek tek ya da ardı sıra nöbetler şeklinde olabilir. Çocukta birden fazla tik görülebilir, biri bitip biri başlayabilir. Çocuğun içinde bulunduğu psikolojik durum da tiklerin ortaya çıkışında etkilidir.

Hamilelikte bu ilaçlara dikkat



Alerji için kullanılan birçok ilaç doğumsal anomalilere yol açar. Gebeliğin ilk üç aylık döneminde bu ilaçların kullanılmaması ve doktora danışılması gerekir...

- Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçları kullanmadan önce hekime danışmalısınız. Gerekli durumlarda asetominofen türevi ilaçlar kullanılabilir.

- Öksürük için kullanılan birçok ilacın da gebelikte güvenilirliği konusunda kesin bilgiler yoktur. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında bu ilaçları kullanmaktan kaçınmak gerekir.

- Mide ekşimesi ve hazımsızlık için kullanılan ilaçların gelişmekte olan bebek üzerinde olumsuz etkileri gösterilmemiştir. Bu ilaçlar hekime danışılarak kullanılabilir.

- Mide bulantısı için kullanılan ilaçlardan mümkün olduğu kadar sakınmak gerekir. Bunlar gelişmekte olan bebeğin iskelet, dolaşım ve sindirim sisteminde anormalliklere neden olabilir.

- Kabızlık için kullanılan ilaçlar ancak doğal önlemler ile barsak problemlerinin çözülemediği durumlarda hekime danışarak kullanılabilir.

- Yüzeysel olarak kullanılan kaşıntı giderici, lokal anestezik gibi ilaçlar sistemik alınmadığı sürece gelişmekte olan bebeğe zarar vermez, ancak hekime danışarak kullanılmalıdır.

- Birçok kadının menstrual kanama bittikten sonra kullandığı vajinal duşlar, birçok hekim tarafından gebelik dışında da kullanımları önerilmeyen ürünlerdir. Bunlar gebelik öncesi dönemde kullanıldığında enfeksiyon riskini ve düşük ihtimalini artırır. Bu duşların bir kısmı embriyoya toksik olabilecek maddeler içerdiğinden doğum kontrol yöntemi uygulanmadığı dönemlerde kesinlikle kullanılmamalıdır.

Gebelik öncesi ilaçları
Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi sorumlu doktoru Op.Dr. Seval Taşdemir gebelik öncesinde sağlık sorunlarına bağlı ilaç kullanan anne adayları hakkında düşüncelerini şöyle ifade etti: "Hipertansiyon, şeker hastalığı ve epilepsi (sara) gibi sürekli ilaç kullanımını gerektiren durumlarda doğum kontrol uygulaması kesilmeden önce, gebelik döneminde anne adayının önceden varolan sağlık probleminin tedavisine nasıl devam edileceği belirlenmelidir. Gebelik öncesinde kullanılan ilaçların birçoğu gebelik döneminde kullanılamaz. Gebelik dönemi anne adayının kullandığı birçok ilacın dozunun tekrar ayarlanmasını gerektirir. Anne adayını gebelik öncesindeki sağlık problemi sebebi ile takip eden doktor ve gebeliği takip edecek olan jinekolog beraber değerlendirmeli ve gebeliği süresince beraber takip etmelidir."

Çocukların süt dişlerini çektirmeyin



Son yıllarda diş hekimlerine, çocuklarının süt köpek dişlerini estetik amaçlı çektirmek için başvuranların sayısında önemli oranda artış yaşandığını kaydedilmiş...

Sağlıklı dişler için modern diş hekimliğinde yapılması gerekenlerin, koruyucu, önleyici ve düzeltici olarak üç kısma ayrıldığını kaydeden Diş Hekimi Orhan Karaman, "Vücudumuzun giriş kapısı ağzımızın vefalı bekçileri olan dişlerimizi, her yaşta çok iyi korumalı ve bakımlarını aksatmamalıyız" dedi. Dişleri düzenli olarak fırçalamanın ağız ve diş sağlığı için bazen tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Karaman, şunları söyledi: "Sıkça karşılaştığımız kalıtımsal diş problemleri ise ciddi operasyonları zorunlu kılmaktadır. Çocuğun anneden aldığı küçük çene yapısına babanın büyükçe dişlerinin oturmaması, alt keser bölgede çapraşıklıklara neden olabilmektedir. Bu problemi ortadan kaldırmayı ya da çoğununun ileride dişlerinin güzel görünmesini isteyen bazı anne babalar, sayıları az da olsa parayı meslek etiğine tercih eden diş hekimlerinin eline düşmektedirler."

Sözde diş seyreltiyorlar
Bazı diş hekimlerinin, bu tip durumlarda daha kolay ve maliyeti daha az olan 'diş çekme' yoluna gittiklerini kaydeden Karaman, "6 ile 10 yaş arası çocukların kesici olan alt köpek dişleri, sözde seyreltmek için çekilmektedir. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Doğru olan yöntem, bu tip durumlarda köpek dişlerinin yanlardan inceltilerek, dişlerde ileride yaşanabilecek olumsuzlukların giderilmesidir" diye konuştu.

Dişlerde oluşabilecek çapraşıklığı gidermek için tercih edilen diş çekme yönteminin çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini anımsatan Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dişlerin yaşam boyunca arkadan öne doğru kayma hareketi yaptığı göz önünde bulundurulursa, çocukluk çağında çekilecek süt dişi, azı dişlerin ön bölgeye hızla yığılmasına neden olacaktır. Ön dişler belki güzel bir görünüm kazanacaktır. Ancak, yiyecekleri öğütme görevi yapan azı dişlerin ağız içinde kayması ya da eğilmesi nedeniyle, çene şekli bozuklukları veya yiyeceklerin öğütülememesi gibi çok ciddi sorunlar yaşanacaktır." Bu tip olumsuzlukların yaşanmaması için önce anne-babaların doğru bilgilendirilmesinin şart olduğunu vurgulayan Karaman, süt dişlerinin çekilmesi bir yana eksilen süt dişlerinin yerinin, geçici protez dişlerle doldurulması gerektiğini söylüyor.

Çocuklar nelerden korkar?



Çocukların korkuları yaşlarına göre farklılık gösteriyor. Pek çok anne- baba aşağıda okuyacağınız "korkuların" çocuklarında olmasının "normal" olabileceğini unuttuğundan, bu korkuları teker teker hatırlatmak istedik.

2 yaş
En çok seslerle ilgili korkular sözkonusu: Özellikle tren, kamyon, gökgürültüsü, sifonun çekilmesi, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesler. Karanlık, büyük eşyalar, koyu renk eşyalar ve şapkalar da korku unsuru bu yaştaki çocuklar için...

2.5 yaş
Oyuncağın veya yatağın yer değiştirmesi, annenin uykuya geçişte yanından ayrılması, birinin yan kapıdan girmesi gibi alışagelmişin dışında yapılan hareketler çocuğu korkutabilir.

3 yaş
En çok görsel korkula; karanlık, hayvan, polis, anne babanın gece sokağa çıkması.

4 yaş
Gene seslerle ilgili korkular, özellikle motor gürültüsü. Ayrıca karanlık, yabani hayvanlar, annenin evden ayrılışı.

5 yaş
Fazla korkulu bir yaş değil. Daha çok görsel korkular var. Ayrıca daha somut korkular, düşme, bir yerini incitme gibi.

6 yaş
Çok korkulu bir yaş. Özellikle seslerle ilgili. Kapı zili, telefon, böcek veya kuş sesi. Hayalet, cadı korkusu, yatak altında birinin saklanabileceği korkusu. Su, ateş, fırtına, anneyi eve gelince bulamama korkusu.

7 yaş
Karanlık, bodrum, tavanarası korkusu. Gölgeleri hayalet, cadı gibi algılama. Okuduklarından, televizyondan, sinemada gördüklerinden fazlasıyla etkilenme, endişelenme.

8- 9 yaş
Endişe ve korkular daha az. Sudan ve karanlıktan daha az korku. Daha gerçekçi korkular var. Mesela bir şeyi yapamamak, okulda başarısızlık gibi kişisel endişeler.

Çocuğunuz korktuğunda neler yapmalısınız?
1. Korkusuna saygı gösterin.
2. Çoğu korkunun geçici olduğunu kendinize hatırlatın.
3. Tekrar ona yardımcı olmaya çalışmadan önce, korktuğu durumdan makul bir süre geri çekilmesine fırsat tanıyın.
4. Korktuğu duruma tekrar alışabilmesi için ufak adımlarla ona yaklaşın (Mesela yükseklikten korkuyorsa, az yüksek yerlere çıkarın. Köpekten korkuyorsa köpek yavrusunu sevdirmekle işe başlayın).
5. Çocuğunuzun nelerden korktuğunu saptamaya çalışın. Saptadığınız şeylerden onu uzak tutmaya çalışın.
6. Çocuğunuzun korkusunun yaş düzeyinde çoğu çocukta görülen korkulardan olup olmadığını test edin. Yaş düzeyinde sıkça görülen bir korkuysa geçeceğini düşünüp olayı hafife alabilirsiniz. Korkusu aşırıysa ve geçmiyorsa bir uzmanla görüşmeniz yerinde olur.

Disiplini sevgiyle öğretin



Çocuğunuza uyması gereken kuralları hatırlatırken bağırıp çağırmak yerine sabırlı ve hoşgörülü davranın, disiplini dayakla değil, sevgiyle sağlayın...

Disiplin çocuğa dayak atmak ya da cezalandırmak değildir; çocuğa uygun bir şekilde uyulması gereken kuralları öğretmektir. BBC'nin internet sitesinde ''çocuklara nasıl disiplin sağlamalı'' konusuna değiniliyor. Uzmanlar her çocuğa farklı yolla yaklaşmak gerektiğini belirterek bu konuda önerilerde bulunuyor.

Örneği sizsiniz
Çocuklar çoğu zaman büyükleri taklit ederler. Eğer çocuğunuzun saldırgan davranışlar göstermesini, kavgacı bir çocuk olmasını istemiyorsanız, siz de davranışlarınıza dikkat edin.

Çocuğunuz sizin uygun görmediğiniz bir davranışta bulunduğu zaman, hemen öfkeye kapılmak yerine sabırlı davranın. Ona bir şey anlatacağınız zaman stresli olmadığınız bir zamanı seçin. Yumuşak bir ses tonu, onu da dinlemeye teşvik edecektir.

Çocuğunuzla iyi bir iletişim kurmak istiyorsanız, onun da fikirlerini alın ve onu dinleyin. Çocuğunuza yeni bir kuralı öğrettiğinizde hemen ona uymasını beklemeyin. Kuralları öğrenmesi, adapte olması biraz zaman alabilir. Hatalarını hemen yüzüne vurmak yerine, kırıcı olmadan ikaz edin. Olumlu bir davranışını ise överek, ödüllendirin. Çocukların hata yaparak büyüdüklerini, sizin de bir zamanlar çocuk olduğunuzu unutmayın.

Çocuğunuz hiperaktif mi?



Hiperaktivitenin nedenleri henüz tam olarak açıklanamıyor ancak hamilelikte katkı maddesi içeren yiyecekler tüketmenin etkili olduğu sanılıyor...

Ailelerin ve çocuğun yaşamını zorlaştıran hiperaktivitenin sebepleri ne yazık ki tam olarak bilinmiyor. Bugüne kadar beyin metabolizması ile ilgili çok çeşitli araştırmalar yapılmış olmasına rağmen hala kesin bir şey söylemek mümkün değil.

Çevrenin etkisi
Ancak hiperaktivitede ailesel geçiş üzerinde duruluyor. Bunun da nedeni, bozukluğun birinci dereceden akrabalar arasında görülmesi... En çok sorulan sorulardan birisi de ailenin tutumu ve çevrenin hiperaktivitenin ortaya çıkmasında ne kadar etkili olduğu. Eğer çocuk iyi gözlemlenerek zamanında ele alınmazsa, aile çocuğa karşı ilgisiz kalırsa alttaki biyolojik yatkınlık artabiliyor. Ayrıca bu konuda aileden çok çevrenin üzerinde duruluyor. Yani çevresel etkenler de tetikleyici olabiliyor.

Anne adayları dikkat!
Annenin hamilelik döneminde kurşun, hormon zehirlenmesine maruz kalması, yiyeceklere konulan katkı maddeleri, gıda boyalarının da hiperaktivitenin ortaya çıkışında etkili olduğu sanılıyor. Bu yüzden anne adaylarına her zaman doğal yiyeceklerle beslenmeleri öneriliyor. Prof. Dr. Aysel Ekşi ''Ancak bunların hiçbirinin kesin olduğu söylenemez, hepsi şüphe niteliğindedir. Ama yine de tedbir olarak anne adaylarının dikkatli olması gerekir'' diyor.

Nasıl hatalar yapar?
Hiperaktivite çocuğun günlük yaşamını da güçleştiriyor. Prof. Dr. Aysel Ekşi bu durumu örneklerle açıklıyor.

Çocuğun görme alanında bazı bozukluklar meydana gelebilir. Bu yüzden çocuk, özellikle bazı harfleri ve geometrik şekilleri iyi algılayamaz. Ayrıca görsel algılama bozukluğu nedeniyle sağını solunu karıştırabilir.

ÖRNEK: Bu çocuklar özellikle p,b,d harflerini karıştırabilir. ''Yap'' kelimesini görür ancak bunu ''Pay'' şeklinde okur ya da yazar.

Derinlik algısında bozukluk meydana gelebilir. Bu da mesafeleri yanlış değerlendirmesine yol açar.
ÖRNEK: Bir eşyaya uzandığında ne kadar yaklaştığını algılayamadığından eşyaları, devirir, çarpar, döker ve bu çocuklar sakar olarak nitelendirilir.
İşitsel alanda bozukluk yaşayabilir. Sesleri duyar ama farklılıkları ayırt edemeyebilir. Bu yüzden çoğu zaman kendisine söylenenleri yanlış anlar.
ÖRNEK: Bu çocuklar en çok ''geç'' - ''güç'' gibi birbirine çok benzeyen kelimeleri karıştırabilirler.
Konuşmada önemli olan noktayı algılamada güçlük çekebilir.
ÖRNEK: ''Mutfağa git, tenceredeki su dolmuşsa musluğu kapat''dediğinizde çocuk buradaki önemli noktayı kaçırır, yani su dolmuşsa kısmını atlayıp, mutfağa gittiğinde suyun dolup, dolmadığına dikkat etmeden musluğu kapatır ve geri gelir.

Bütünleme bozuklukları görülebilir. Bir olayı duyar ancak bunu bütünleyerek anlatamaz. Anlatırken ortasından başlar, sonra başa döner böylece olayı karmaşık bir hale getirir. Ayrıca bütünlemedeki bozukluklar nedeniyle sayıları da yanlış görür.
ÖRNEK: Diyelim ki 23 sayısını görür, kağıda 32 yazar ya da 2 artı 3 sorusu sorulduğunda 2 artı 5 eşittir 3 yanıtını verebilir. Sonucun 5 olduğunu bilmekle beraber, bütünleme bozukluğu nedeniyle yanlış sıralama yapar.

Uzmana danışın
Hiperaktif çocukların kendisini kontrol yeteneğini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Toplum kurallarına uymayı öğrenmesi için bir uzmanın yardımcı olması son derece önemlidir.

Ruh sağlıkları bozulabilir
Hiperaktif çocukları bekleyen üzücü sonuçlardan biri de bu çocukların özel durumlarının toplum tarafından anlaşılamaması ve yaramaz, arsız, şımarık çocuk olarak değerlendirilmeleridir. Bu durum onların toplumdan dışlanmasına sebep olur, aynı şekilde arkadaş ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler. Zamanla bu çocukların ruhsal durumları, dışlanmaya bağlı olarak bozulabilir.

Çocuğun olumlu yönlerinin kendisine mutlaka gösterilmesi, uygun bir dille anlatılması gerekir.

Hiperaktif çocuk yaşıtlarına zarar verir mi?
Bu konuyla ilgili soruyu International Polikliniği Etiler'den Uzman Psikolog Özden Dandul cevaplıyor. ''Bu çocuklar yaşıtlarına zarar verir'' gibi böylesi kesin bir zarardan söz etmek mümkün değil. Pekala hiperkatif olmayan çocukların da şu ya da bu nedenle birbirlerine zarar vermeleri mümkün. Ayrıca hiperaktif çocuğun davranışlarından büyük ölçüde okulda öğretmenler evde de anne baba sorumludur. Bu sorumlu kişiler özel bir duyarlılıkla ortamda gerekli düzenlemeleri yapıp, kuralları açık ve net bir şekilde ortaya koyup tutarlı olarak uygularlarsa zaten hiçbir çocuğun diğerine zarar vermesi normal şartlar altında söz konusu olmayacaktır.'

Okul fobisine dikkat



Okula yeni başlayacak çocukta, oluşabilecek kalıcı rahatsızlıklara karşı aileleri uyaran uzmanlar, okulun çocuğa sevdirilmesi gerektiğini belirtiyorlar...



Okula yeni başlayacak çocukta, genellikle anneden ayrı kalma duygusuyla başlayabilecek okul fobisine karşı aileleri uyaran uzmanlar, gelecekte tik, kekeme, okul ve çevresine duyarsızlık ve başarısızlığı da beraberinde getirebileceği için, okulun çocuğa sevdirilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Nevşehir Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürü Yusuf Çağlayan, okula yeni başlayacak çocuklarda okulu reddetme, hırçınlık, öfke ve ağlama nöbetlerinin sıklıkla görülebileceğini, bu sorunun, anne ve babanın desteğiyle ortadan kaldırılabileceğini kaydetti.

Endişe ve korku
Velilerden, çocuklarına okula neden gitmesi gerektiğini anlatmalarını isteyen Çağlayan, şöyle konuştu: "Anne ve çocuk arasındaki sıkı yakınlaşma, anneyi kaybetme korkusu gibi nedenler, çocukta okula olan ilgiyi önceleri azaltabilir. Bu durum, aşırı ilgi gösterilen, sokaktaki oyun alanı daraltılan çocuklarda daha fazla görülebilir. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar, okula uyum konusunda sıkıntı yaşar. Kardeşi olan bazı çocuklar da okula gittiğinde, kardeşinin kendi yerini alacağı endişesi taşırlar."