31 Temmuz 2010 Cumartesi

Evde yapabileceğiniz yüz maskeleri



Yumurta, bal, yoğurt evimizde hemen her zaman bulunan yiyecekler. Ama bu kez bunları yemek pişirirken değil, güzellik maskeleri uygularken kullanacağız. Hazır mısınız? O zaman tariflerimize başlıyoruz!

Besleyici maske İçinde bulunan badem yağı ve yumurta sarısı sayesinde cildi sanki yeni doğmuş bir bebeğinki gibi yumuşacık yapan bu besleyici maskeyi ayda bir kez uygulayabilirsiniz.

Malzemeler
3 tatlı kaşığı toz haline getirilmiş badem
1 tatlı kaşığı tatlı badem yağı
1 tatlı kaşığı krema
1 adet yumurta sarısı

Hazırlanışı Yoğun bir kıvama gelinceye kadar tüm malzemeleri bir kasede karıştırın.

Uygulaması Gözlerin etrafına gelmeyecek şekilde maskeyi yüzünüze sürün. 15  20 dakika dinlenmeye bırakın. Ilık suyla durulayın.

Sonuç Kırışıkları gerilmiş, daha pürüzsüz bir cilt.

Onarıcı maske Özellikle yaz aylarında uzun süreli güneş banyolarının ardından uygulamak için ideal. Balın ve gliserinin yumuşatıcı etkileri sayesinde cildin nem oranını artıran bir maske.

Malzemeler
1 adet limon
3 çorba kaşığı bal
Gliserin

Hazırlanışı
Limon suyuyla balı hızlı hareketlerle iyice karıştırın. 15 gram gliserini ilave edin. Özlü bir karışım elde edinceye kadar karıştırın.

Uygulaması Hazırladığınız maskeyi masaj yapmadan yüzünüze ve boynunuza yayın. 15 dakika kadar yüzünüzde dinlendirdikten sonra ılık suyla temizleyin.

Sonuç Cildi derinlemesine nemlendiriyor.

Dinlendirici maske Bu maske aynı zamanda yüzünüzün daha kolay bronzlaşmasını sağlar. Karışımdaki malzemeler cildi besler ve aynı
zamanda pürüzsüz bir görünüm almasına yardımcı olur.

Malzemeler
1 adet yumurta sarısı
1 kase yoğurt
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
5 damla havuç yağı

Hazırlanışı 1 adet yumurta sarısını 2 tatlı kaşığı yoğurtla çırpın. Zeytinyağını ve havuç
yağını ekleyin.
Uygulaması Karışımı yüzünüze ve boynunuza sürün. 20 dakika kadar dinlendirip, ılık suyla temizleyin.
Sonuç Cildi, özellikle güneşin zararlı etkilerine karşı koruyan ama bronzlaşmayı da artıran bu maskenin nemlendirici ve besleyici etkisi kendini hemen gösteriyor.

Evde yapabileceğiniz vücut maskeleri

Yukarıda evde yapabileceğiniz yüz maskeleri'nin tariflerini vermiştik. Şimdi sıra vücut için yapılabilecek maskelerde... Eğer ipek gibi bir ten istiyorsanız, bu iki maskeyi mutlaka uygulayın!

Peeling Kremi Bu peeling kremini ayda bir kez uygulayın. Ölü
hücreleri temizler ve vücudun yumuşak, pürüzsüz
olmasını sağlar.

Malzemeler
1 çorba kaşığı deniz tuzu
3 çorba kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı Küçük parçalara ayrılmış deniz tuzunu, zeytinyağı ile iyice karıştırın.

Uygulaması Ilık bir duş alın. Hazırladığınız karışımı, dairesel hareketlerle masaj yaparak vücudunuza sürün. Bu karışımı özellikle topuklar, dirsek, diz gibi bölgelere yoğunlaşarak uygulayın. Ilık suyla durulayın.

Sonuç Gözenekleri tıkayan ölü deri temizleniyor ve cilt yapılacak bakıma hazır hale geliyor.

Bal Maskesiyle epilasyon Cildin hassas olduğu noktalara uygulanabilecek balla yapılan epilasyon.

Malzemeler
1 kase bal
Limon suyu
Bez parçaları (eski çarşafları kesebilirsiniz)

Hazırlanışı Kısık ateşte balı ısıtın. Yoğun bir kıvama geldiğinde birkaç damla limon suyu ekleyin. Soğumaya bırakın.

Uygulaması Hazırladığınız karışımı tüylerin bulunduğu bölgeye yayıp, birkaç saniye bekletin. Ağdanın üzerine bir bez parçası yapıştırıp, üzerini düzeltin. Tüylerin tersi yönünde tek hamlede çekin. Ağda bittikten sonra soğuk suyla temizleyin.

Sonuç Pürüzsüz, ipek gibi bir ten!

Kalıcı makyaj



Kalıcı makyajı kısaca, inorganik kök boyaların iğne yardımıyla epidermis'e (üst deri) zekredilmesi ve renk oluşmasını sağlaması olarak tanımlayabiliriz. Kalıcı makyaj, özellikle dudak, göz çevresi ve kaşlara uygulanıyor ve sizi gün boyu makyaj derdinden kurtarıyor.

Akmıyor, bozulmuyor, bulaşmıyor...

KALICI MAKYAJ EN GÜZELİ!

Makyaj yapmak kimileri için bir angarya. kimileri içinse bir eğlence. Ne olursa olsun çoğumuz güne başlarken en azından bir ruj sürmeden sokağa çıkmıyoruz.

İşiniz gereği her gün bakımlı ve şık görünmek istiyorsunuz. Ama her gün makyaj yapmaktan da sıkıldınız. Önerimiz kalıcı makyaj... Dünyada yaklaşık 15 yıldır yapılan bu işlem, Türkiye'de 5 yıldır uygulanıyor. Bu işin Türkiye'deki uzmanlarından biri de Diri Instıtut De Beaute.

Kalıcı makyaja en basit tabiriyle geçici dövme diyebiliriz. Kullanılan materyaller ve boyalar dövmeyle aynıdır. Ancak "mikro pigmentasyon" olarak adlandırılan kalıcı makyaj, dövmeden çok önemli bir farkla ayrılıyor. Dövme esnasında kullanılan kök boyaları kaslara kadar zikrediliyor, fakat mikro pigmentasyonda üst derinin alt tabakasında bu işlem son buluyor.

Kalıcı makyajı kısaca, inorganik kök boyaların iğne yardımıyla epidermis'e (üst deri) zekredilmesi ve renk oluşmasını sağlaması olarak tanımlayabiliriz. Kalıcı makyaj. Özellikle dudak, göz çevresi ve kaşlara uygulanıyor ve sizi gün boyu makyaj derdinden kurtarıyor.

Uygulama
Önce kişinin cilt analizi yapılıyor. Ve hangi renklerle daha uyumlu olabileceği tesbit ediliyor. Bu işlem, kişinin saç, göz ve cilt renklerinin baz alınmasından daha büyük önem taşıyor. Zira ciltte mavi, sarı, kırmızı gibi ana renkler mevcut. Kök boyaları bu renklere göre değişikliğe uğruyor.

Bu aşamadan sonra anestezi ile mikro pigmentasyon yapılacak bölge uyuşturuluyor. Anestezi çoğunlukla kremlerle uygulanıyor. Doğal pigmentlerle, inorganik maddelerden hazırlanmış pigment boyaları bir kapsülde karıştırılıyor ve istenilen renk elde ediliyor.

Daha sonra iğne yardımıyla, örneğin dudak kontörü yapılacaksa dudağın çevresi küçük vuruşlarla boyanıyor. Boyanın epidermise zekredilmesi yaklaşık 3.5 saat sürüyor. İstenirse, dudak içi de doldurabiliyor. Tabii o zaman bu süre uzuyor.

Birinci seans sonrasında ilk iki gün içinde kontürler kayboluyor. Sonra tekrar geri geliyor. Estetik olmayan tek aşama bu. Zira boyalar tekrar geri geldiğinde kontürün yapıldığı bölgelerde bir kabuklaşma meydana geliyor. Fakat bir hafta içinde bu kabuklaşma kayboluyor. Bir ay kadar bir süre sonra da ikinci kontür yapılıyor ve işlem bitiyor. Yeni yüzünüzün ömrü, eğer cildiniz yağlı değilse, beş yıl. Aşırı yağ salgılayan bir cilde sahipseniz, ömrü 2.5 yıla düşüyor.

Yan etkisi var mı?
Bilinen bir yan etkisi yok. Sadece alerjik bir cilde sahip olanlara ve kemoterapi tedavisi görenlere uygulanmıyor. Uygulamadan sonraki komplikasyonları en aza indirmek için solaryum ve güneş ışığından bir müddet uzak durmak, uygulama sırasında yapılan bölgeyi su ile temas ettirmemek büyük önem taşıyor.

Gelelim fiyatına. Mikro pigmentasyon için ödeyeceğiniz ücret, beş yıl boyunca makyaj malzemelerine vereceğiniz paradan daha az.

Şipşak makyajlar yapın



Zamanla yarışan kadınlar için makyaja vakit ayırmak neredeyse bir lüks oldu! Eğer zamanınız dakikalarla sınırlıysa, size şahane önerilerimiz var bu hafta!

5 dakika
Eğer yüzünüzde hiç makyaj yoksa:
* İnce bir tabaka halinde mat fondöten sürün.
* Büyük bir fırça yardımıyla şeftali tonlarında, fazla belirgin olmayan bir allık sürün.
* Nötr, ama rujun dudaklardan taşmasını önleyen bir dudak kalemi uyguladıktan sonra, pembe ya da bej renklerinde bir ruj sürün.
* Tahta ya da metal bir pens ile saçınızı toplayın.

Eğer sabah evden çıkarken makyaj yaptıysanız, bu makyajı tazelemeniz de mümkün:
* Pamuklu çubuğa bir miktar yağsız makyaj temizleyicisi sürün. Dudağınızdaki ruj kalıntılarını ve gözlerinizin altına bulaşan eski makyajınızı temizleyin.
* Transparan pudra ile yüzünüze pürüzsüz bir görünüm verin.
* Gözünüzün sadece üst kısmına ince bir kalem çekin.
* Dudak kalemi kullanmadan renkli bir dudak parlatıcısı ile makyajınızı tamamlayın. Biliyorsunuz, renksiz parlatıcılar özellikle de sıvı parlatıcılar çok moda.
* Başınızı öne doğru eğerek saçınızı fırçalayın ve sprey sıkarak daha hacimli bir görünüm kazandırın.

10 dakika
Biraz daha fazla vaktiniz var demektir. Ama yine de vakit kaybetmemelisiniz.
Eğer yüzünüzde makyaj yoksa:
* Yağsız bir nemlendiriciyle işe başlayabilirsiniz.
* Nemlendiricinin ardından bir sünger yardımıyla mat ve kompakt bir fondöteni yüzünüze iyice yayın.
* Makyajınıza uygun bir göz kalemiyle gözünüzün alt ve üst kısmını çevreleyin.
* Göz kalemiyle aynı renkte bir rimel sürün.
* Kalın bir fırça ile allık sürün.
* Dudağınıza makyajınıza uygun bir ruj sürün. Kalemle vakit kaybetmenize gerek yok.
* Saçınızı hızlı bir topuzla toplayabilirsiniz. Saçınızla aynı renkle bir lastik tokayla atkuyruğu yapın. Atkuyruğunu kendi etrafında doladıktan sonra birkaç tokayla tutturun.

Makyajınızı tazeleyecekseniz:
* Saçınıza hacim vermek için, yukarı doğru hafif bir atkuyruğu yapın.
* Yüzünüzdeki fondötenin her tarafa eşit olarak dağılması için makyaj süngerinizi ıslatıp, iyice sıktıktan sonra sabah sürdüğünüz fondöteni bu süngerle yeniden yüzünüze dağıtın.
* Temiz bir far fırçasıyla gözünüzdeki makyajı belli belirsiz yeni bir renk oluşturacak şekilde dağıtın.
* Büyük bir fırça ile toz allık sürün.
* Dudaklarınızı kalemle belirledikten sonra aynı kalemle boyayın. Ve son olarak parlatıcı sürün.
* Saçınızı açın ve başınızı öne eğerek fırçalayın.

15 dakika
15 dakikanızı makyaja ayırıyor olmanız gerçek bir lüks! Bu kadar zamanda oje bile sürebilirsiniz. Ama abartmamaya özen gösterin.

Yüzünüzde makyaj yoksa:
* Varsa, bir damla şampuanla perçeminizi yıkayın. För ile kurutarak şekil verin. Saçınıza daha temiz ve biçimli bir hava verecektir.
* Yüzünüze kompakt fondöten sürün. Kahverengi veya siyah bir kalemle gözlerinizin sadece üst kısmını belirginleştirin.
* Kirpiklerinize, hacim kazandırma özelliğine sahip, siyah rimel sürün. Dudaklarınızı ten rengi bir kalemle çevreledikten sonra rujunuzu sürün.
* Son olarak bir kat sedefli dudak parlatıcısı sürün.

Yüzünüzde zaten makyaj varsa:
* Saçınızı tutam tutam ayırın. Her bir tutamı kendi çevresinde doladıktan sonra firketeyle tutturun. Saçınıza sprey jöle ya da sprey sıkın.
* Makyaj temizleme mendiliyle yüzünüzdeki fondöten ve ruj kalıntılarını temizleyin. Ama göz makyajınıza dokunmayın. Bir pamuklu çubukla dağılan ve akan göz makyajınızı temizleyin.
* Alnınıza, yanaklarınıza ve çenenize bir miktar fondöten sürüp, parmak uçlarınızla dağıtın. Büyük bir fırça yardımıyla yüzünüzdeki çıkıntılara (alın, çene, elmacık kemikleri) çok az toz parlatıcı sürün.
* Fırça yardımıyla dudaklarınıza ruj sürün.
* Saçınızdaki tokaları çıkarıp, buklelere elinizle şekil verin.
* Son olarak çok kısa sürede kuruyan bir oje sürün. (Aceleyle hareket ederken meydana gelebilecek bozulmaların çok belirgin olmaması için açık renk bir oje tercih edin.)

Not: Ofiste ya da evde uygulayacağınız hızlı makyaj için yanınızda her zaman, makyaj malzemesi, makyaj temizleme mendili, jöle, firkete, toka, sprey ve pamuklu çubuk bulundurmalısınız.

Sağlık ve spor



Hentbol şampiyonu İbrahim Kefeli ve eşi Hatice Hanım ile uzun yıllardır tanışırız. Evlerine konuk oldum ve hep birlikte bilardo oynadık. İbrahim Bey bilardo sporunu bir yaşam biçimi haline getirmiş. Hatta yeni evine taşınmak için tek şartı bilardo masasının alınması imiş.

13 yıl önce İbrahim bu evi almak istemedi. Tek şart olarak bilardo masası istedi. Biz de kabul ettik, ilk gelen eşyamız bilardo masası oldu.

İbrahim Bey haftada kaç saat bilardo oynuyorsunuz?
Haftada belli süre oynamıyorum. Akşam yemeklerinden sonra antrenmana başlıyorum. Ama rakip bulamamanın sıkıntısını yaşıyorum. Hatice ve kızlar geç öğrenecek galiba. Bazen arkadaşlarım geliyor onlarla oynuyorum.

Peki niye bilardo?
Çok küçük yaşlarda oynadım. Sonra uzun bir süre oynayamadım. Çünkü kahvehanelerde bilardo oynanırdı. Benim de kahve alışkanlığım yoktur. Bilardoyu tek başıma oynayabildiğim için de seviyorum. Bazen sarı top beyaz top diye ayırıyorum ve şike yapmadan onlara maç yaptırıyorum.

Bugüne kadar başka hangi sporları yaptınız?
Yürüyüş yaparım. Çok bilinçli olmasa da yüzerim. Aktif bir spor hayatım olmadı. Ortaokul ve lise yıllarımda hentbol oynadım. Maltepe Lisesi'nde oynarken Türkiye şampiyonu olduk. Celaletün Çavdaroğlu adlı hocamız bize hentbolu sevdirdi.

Takım sporundan sonra bireysel spora geçmek nasıl?
Bilardo çok güzel bir bireysel spor. Rakibinizi yendiğinizde daha da güzel.

Eşinizle nasıl tanıştınız?
Evliliğe karşı bir korkum vardı. Evlilikten hep kaçtım. Askere gideyim, işimi kurayım, şuyum olsun, buyum olsun dedim. Hepsi oldu. Özgürlüğüm gidecek gibi geliyordu. Sonradan böyle bir şey olmadığını gördüm. Aslında tam istediğim gibi bir kişinin karşıma çıkmayacağından korktum.
Hatice'yle değerli Sevgi Yengem aracılığıyla tanıştım. Hatice'yi görünce aklımdaki tüm olumsuz düşünceler silindi. O zamanlar 19 yaşındaydı ve üniversite sınavını kazanmıştı. Üniversiteye gitmek istedi. Ben de okulu bitir, bekarsam evleniriz dedim. Sonradan okuldan vazgeçti.
Hatice Hanım bir ara İbrahim Bey'in işlerine koşturdunuz.
Çocuklar büyüyünce bir boşluk oldu hayatımda, ben de işlerle uğraştım. Hem ofis işlerini hem de ev işlerini en iyi şekilde yapmaya çalışmak çok zor. Bunu başaranlar varsa tebrik ederim.

Peki evde neler yapıyorsunuz?
Yürüyüş yapıyorum, porselen boyuyorum, dikiş dikiyorum, nakış ve resim yapıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Son zamanlarda da takı yapıyorum.

Nasıl bir beslenme şekli uyguluyorsunuz?
Sağlıklı yemekler yapmayı tercih ediyorum. Biliyorsunuz ki sağlıklı ve dengeli beslenmek gerekli. Sebze ağırlıklı, hamur işerinden olabildiğince uzak yemekleri tercih ediyoruz. Bol bol su içmeyi de unutmuyoruz.

İbrahim Bey siz nasıl mesaj verirsiniz?
Dilediğince yaşarken kimse topluma, çevreye zarar vermemeli. Saygı kurallarına, doğru geleneklere bağlı kalarak istediğimiz gibi yaşamalıyız. Herkes kapısının önünü temiz tutarsa ülke temiz kalır. 10 sene önce Şişli'de bir apartmanın kapıcısı içeri girdi ve yere atılmış bir sigara paketini ayağıyla dışarı attı. O kendini sadece apartmanın içinden sorumlu tutuyor. Kapısının önü de önemli olmalı.

Siz Hatice Hanım Son olarak ne söylemek istersiniz?
Eşim Fenerli ben Galatasaraylıyım. Taraftarlar daha hoşgörülü olurlarsa çirkin olaylarla karşılaşmayız. Galatasaray UEFA kupasını kazandığında eşim o maçı ağlayarak seyretti ve sarı kırmızı montunu giyerek Bağdat Caddesi'nde tur attı. Kavga ve şiddet yerine toplumsal beraberliği tercih edelim.

Ne yesem ne içsem yarıyor



Kendimize sınırlamalar getirebilmeli, hayır demeyi öğrenmeliyiz...

Güzel bir akşam yemeğinin üzerine tatlı, akşamüstü çaylarının yanına börek, kuru pasta, yemeklerin üzerine şöyle bol şekerli kahve veya iyisinden meyve... Geçirilen böyle günlerin ardından "Diyet yapmalıyım, kilo vermeliyim" diye de kendimizi zora koşarız. Diyetler, genellikle her pazartesi başlayıp sona ermez bir hal alır. "Nasıl olsa ucu kaçtı diyet yapamıyorum öyle de yesem böyle de yapsam kilo veremiyorum" diye hayıflanıp daha çok yemeye kendimizi veririz. Duyduğumuz, okuduğumuz her tür yalan-yanlış diyeti denemeyi bırakıp ilk önce sağlıklı yaşamanın, dengeli beslemenin formüllerini öğrenelim, hayatımıza sokalım. Kahvaltıda çaylarımızı açık ve şekersiz içmeli, beyaz ekmek yerine kepek ekmeğini tercih etmeliyiz. Aradan geçen iki-üç saatin ardından bir meyve yiyebiliriz. Öğlen yemeklerimizi muhakkak ekmeksiz, üzerine tatlısız veya meyvesiz yemeliyiz. Akşam yemeklerini çok geç ve çok yememeliyiz. Günde iki litreye yakın su tüketmeyi, akşam yatmadan önce ve sabahları bir bardak suyu içmeyi unutmuyoruz.

Konsantre içecekleri hayatımızdan tümüyle çıkartıyoruz. Neden diye sorarsınız asit, şeker, aspartan, kafein kilo aldıran, kanser riskini artıran etkenlerin başında geliyor. Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi hayatımıza soktuktan sonra ödül olarak haftada bir, güzel bir tatlıya niye hayır diyelim ki.

Sevdiğim söz, "Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir." Spor yapın, sağlıklı kalın, bizi izlemeye ve okumaya devam edin.

Yaz egzersizleri



Tatilinizin güzel geçmesini istiyorsanız fiziksel aktivitelere katılmalı, sağlığınızı göz önünde bulundurarak vücudunuza uygun programları uygulamalısınız.

Yazın gelmesiyle tatile çıkan insanların bütün beklentileri kış boyunca çalışarak, stres dolu geçen günlerden kurtulup fizyolojik ve psikolojik olarak dinlenebilecekleri mekanlara yöneltirler. İnsanların çoğu dinlenmeyi yatakta yatarak tatil süresini geçirmek olarak görür. Oysa tatilinizin daha güzel geçmesini istiyorsanız fiziksel aktivitelere katılarak sağlığınızı göz önünde bulundurarak, vücudunuza uygun egzersiz programlarını uygulamalısınız. Gençlik günlerinizi aklınıza getirerek vücudunuzu zorlayacak veya sakatlanma riski yüksek olan egzersizleri seçmemelisiniz.

Yazın yapacağınız egzersizde dikkat edeceğiniz noktalar:
- Hava sıcaklığının ve nemin yüksek olduğu saatlerde yürüme, koşma, bisiklet türü egzersizlerden kaçınmalısınız.
- Aktivitelerin, fiziksel olarak bedeninize uygun olmasına dikkat etmelisiniz.
- Eğer tatilden önce egzersiz yapmıyorsanız uzun mesafe yüzmeye kalkmayın çünkü denizin ortasında girecek krampların başlıca sebeplerinden biri de vücudun yapılan egzersiz için daha önce antrene edilmemiş olmasındandır. (Kas kramplarının diğer oluşum sebepleri ise kalsiyum, potasyum, magnezyum eksikliği, ısı değişimi, sıvı kaybı ve kasların daha önce alışık olmadıkları bir yüke maruz kalmalarındandır. Karada meydana gelen krampların suda oluşan kramplarından daha risksiz olduğu düşünelerek denizde çok daha dikkatli olunmalıdır.)
- Yapılacak egzersizler sırasında güneşten korunmak için uygun kıyafetler seçmelisiniz.
- Aktivitelerin kas ve eklemlere aşırı yük getirecek ve kalbinizi yoracak düzeyde olmamasına özen göstermelisiniz.
- Futbol, basketbol, uzun mesafe koşu türündeki egzersizlerin çok yüksek düzeyinde olmamasına dikkat etmelisiniz.
- Tatil boyunca uygulanacak egzersiz programları hafiften başlamalı, temposu ve süresi kişiye uygun olarak yavaş yavaş artırılmalıdır.
- Egzersizler genellikle sabah ve akşamüstü yapılmalıdır.
- Karada ve suda yapılacak egzersizler minimum 35 dakika, maksimum 1 saat arasında olmalıdır. Bu egzersizler mümkünse haftanın 6 günü yapılmalıdır.
- Yüzerken kollara fazla yük gelmemesi için palet kullanılabilir. Daha sonra paletsiz yüzmeyle kollara binen yük artırılır.
- Egzersizler yemeklerden en az 1.5 saat sonra yapılmalıdır.
- Egzersiz öncesinde ve sonrasında oluşacak sıvı kayıplarını önlemek için su alınmalıdır.
- Yürüyüş, koşu, bisiklet, kürek, yüzme yanında karın ve bel çalışmalarına önem verilmelidir.
- Tatilde bulunduğunuz otelin veya sitenin egzersiz salonu varsa hocaların gözetiminde kas çalışmalarını yapmanızda büyük fayda var. Tatil süresince yaptığınız egzersizleri tatil sonrasında da yapmaya çalışmalısınız. Unutulmamalıdır ki, egzersiz sadece şişman insanlar için değil bütün insanlar için önemlidir.

Alternatif sporlar



Binicilik; Atalarımız ne demiş, "At, avrad, silah". Yüzyıllardan beri var olan at binme, Ata sporumuz özelliğini taşımaktadır.

At binmeyi son 10 senedir belli aralıklarla denemekteyim. Çok keyifli olan bu sporda hayvan sevginizin daha da üst boyutlara çıktığını, at ile aranızdaki sinerjinin ne kadar yoğun olduğunu
hissediyorsunuz.

Kemer Golf&Country Club Atlıspor Kulübü'nün en büyük
amacı, ülkemizde binicilik sporunun daha geniş kitlelere yayılarak sevilmesini ve gelişmesini sağlamakta.

Kulüp, Balkanların en büyük kapalı maneji ve diğer benzersiz tesisleriyle İstanbul'un gurur kaynağı. Dresaj ve Engel Atlama alanlarında binicilerin deneyim kazanmasını sağlayacak çeşitli kupalar, müsabakalar düzenlenerek yeni başlayanlar için programlar hazırlanarak binicilik sporuna hizmet veriliyor.

Ne duruyorsunuz gidin ve at binin.

Yazı: Neslihan Yavuzcan