27 Ağustos 2010 Cuma

En ilginç evlenme teklifleri



Son zamanlarda erkekler tarafından ilginç evlenme teklifleri icat oldu. Hayal güçleri geniş olan insanlar tarafından yapılan evlenme teklifleri bazen beklendiği gibi gerçekleşmez. İşte en ilginç evlenme teklifleri…


1. EVLENME TEKLİFİNİ 20 BİN KİŞİNİN ÖNÜNDE SUNDU

Zavallı genç, sevgililer gününde, bir NBA maçı sırasında 20 bin kişinin önünde sevgilisine evlenme teklifini sundu. Maça ara verildiği anda sahaya fırlayan genç, kız arkadaşını da sahaya çağırdı. Ulusal kanalların da canlı yayın yaptığı maçta şoka giren genç kız evlilik teklifini reddetti.


2. MİLKSHAKE İÇİNDEKİ YÜZÜĞÜ YUTTU

Reed Harris nişanlısı Kaitlin Whipple'a evlenme teklifini fast-food zinciri bir restoranda gerçekleştirdi. Sıcak bir yaz gününde soğuk çilekli bir milkshake içine pırlanta yüzüğü atan Reed, arkadaşlarını da restorana davet etti. Ancak bu esprili evlenme teklifinin sonu pek de eğlenceli bitmedi. İçeceğin içindeki yüzüğü yutan talihsiz Kaitlin'i zar zor hastaneye yetiştirebildiler. İki gün hastanede kalan genç kadın iyileştikten sonra Reed Harris'ten yeni bir evlenme teklifi aldı ve en sonunda evlendiler.


3. BALON İÇİNDEKİ PIRLANTA YÜZÜKLE TEKLİF

Londra'da Lefkos Hajji isimli adam, nişanlısı Leanne'ye evlenme teklifini helyum gazıyla şişirilmiş bir balonun içine konmuş 12 bin dolarlık pırlanta taşlı yüzükle yaptı. Evlenme teklifini sözlü bir şekilde yaptıktan sonra içinde yüzük bulunan balonu sevigilisine verirken ani bir rüzgar çıktı ve balon bir anda havalanmaya başladı. Balonun arkasından bir süre koşan genç adam balona yetişemeyeceğini anlayınca, arabasıyla bir süre daha balonun peşinden devam etti. Havalanan balon gittikçe gözden kaybolunca, Lefkos yüzükten umudu kesti. Olayın ardından yeni bir yüzük alıncaya kadar Lefkos'la tüm ilişkisini kesen Leanne'ı tekrar ikna etmek genç adamın zamanını aldı.


4. EVLENME TEKLİFİ ŞOVUNU UFO ZANNETTİLER

Almanya'nın Plattling kentindeki genç bir adamın evlenme teklifi bölgede UFO paniği yarattı. İçinde ışık yanan balonları havada uçuran genç adam, tüm kasabanın balonlarla renklenmesine neden oldu. Kasaba halkının 'Kenti UFO'lar bastı' diye yorumladığı bu gösteri, şüphesiz 'evet' cevabını da beraberinde getirdi.


Adım Adım Davetiye Seçimi



Düğününüz, gelinliğiniz hakıkında titizlendiğiniz kadar, davetiyeler konusunda da özenli olmalısınız. Çünkü davet ettiğiniz insanlar sizin muhteşem gelinliğinizi, düğün salonunun ihtişamını, elinizdeki gelin buketinin şıklığını, salon süslemelerini görmeden önce davetiyenizle karşılaşırlar…


HAYAL EDİN

Tıpkı gelinliğiniz gibi davetiyenizin ölçülerini, detaylarını, stilini ilk önce hayal ederek işe başlayın. Uzmalara göre davetiyenin rengi, tasarımı, yazı stili, ölçüleri tıpkı düğününüzü mükemmel yapan detaylar gibi düşünülmelidir.


RENK SEÇİN

Araştırmalara göre davetiyelerde ençok tercih edilen renk fildişi, krem ve beyaz. Riske girmekten kaçınıyordanız hiç düşünmeden bu tonlardan birini seçin. Ama herkesin yaptığını yapmak istemiyorsanız ve modern bir tören planınız varsa farklı bir seçim neden yapmayasınız ki?


KAĞIT SEÇİN

Resmi törenler söz konusu olduğunda kalın kuşe kağıtlardan yapılmış davetiyeler uygun olur. Bu kağıtları ağaç, ipek, metal çeşitleri, cam givi malzemelerle detaylandırıldığında gerçekten çok zengin bir görünüme sahip oluyor. Günümüzde geri dönüşüm kağıtlarından bile davetiyeler yapılabiliyor.


YAZI STİLİ

Davetiyelerde genel olarak, aynı yazı tipinin iki farklı fontu birlikte kullanılır.


Davetiye

BOYUT

Davetiyelerinizi tıpkı nikah yüzüğünüzdeki elmaslar gibi hayal ediyorsunuz. Size göre başkalarındakilerden daha büyük, daha ağır ve daha kaliteli olmalıdır. Hatta kimi zaman daha pakalı olmalarında bir sakınca yok. Maliyet ve postalamadki maliyetleri de düşünürsek büyük davaetiyeler yerine normal boyuttaki daveriyeler daha makul olur.


ÇOCUKSUZ TÖREN

Çocukların davet edilmesiği bir düğün töreni yapacaksanız bunu mutlaka davetiyeyle birlikte bildirin.


DAVETİYELERİN YOLCULUĞU

12 AY ÖNCE: Kimi misafirlerin davetiyeleri diğerlerinkinden daha önce postaya verilmelidir. Örneğin ülke dışından gelecek konuklarınki. Bir yıl yada altı ay kadar önce özel davetiyeler hazırlatıp adreslere yollamalısınız.


6 AY ÖNCE: Davetiyelerin siparişlerini verin. Davetiyenizin basım işleminde mutlaka bir örnek isteyin.


2 AY ÖNCE: Davetiyeleri postalayın. Şayet LCV istiyorsanız size geri dönüşüm için zarfa ikinci bir pul ilave ettirmelisiniz.


2 AY iLE 4 HaftaÖNCE: LCV için tüm kayıtlarınızı kontrol edin. Eksik olanları mutlaka tamamlayın. Geri dönüş yapmayan davetlilerin cevabını beklemek yerine onları arayıp telefonla sorun. Bu noktadan itibaren süprizler yaşamasına izin vermemelisiniz.


Kaynak: Moderndugun.com

Adet Düzensizliğine Çözüm Yiyeceklerde



Bayanlar bu ürünleri tüketerek adet düzensizliğinden kurtulabilirsiniz…

Hormonlar, vücudun ürettiği kimyasal maddelerdir. İç salgı bezlerinde yapılır ve etki ettikleri hedef dokulara kan yoluyla taşınırlar. Depresyon ve sağlıksız diyetler hormon dengesini bozarak kadınlarda adet düzensizliklerine ve başkarahatsızlıklara neden olur.

Vücudun içinde ve dışında oluşan değişiklikler hormonlar sayesinde gerçekleşirler. Büyümeyi gelişmeyi, üreme sistemini kontrol eder, hormonlardaki iniş ve çıkışlar duygu durumumuzu, ruh halimizi belirler. Bazen hayıflandığımız sivilceler, menopoz, kistler gibi sorunları da ortaya çıkarabilseler de onlar eşsiz bir sistemin parçasıdır. Peki nedir bu hormon. Yaşla birlirlikte yaşanan hormonal değişimleri, hormonal bozuklukları, hormon tedavilerini tedavilerini sıkça duyarız.

Prof. Dr. Saraçoğlu’ndan Su Tavsiyesi



Su ile ilgili yazmak istediklerimi ayrı bir başlık altında toplamayı uygun buldum. Çünkü, su insan sağlığı ve metabolizması için öylesine önemlidirki, yerini hiç biriçecek dolduramaz. Suyun önemini daha iyi vurgulayabilmek için, ben ona “beyaz kan” diyorum. İnsanın yemek yemeden bir kaç hafta yaşaması mümkündür. Su içmeden ise, ancak bir kaç günyaşayabilir.

Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklere göre daha az su tükettiklerini göstermiştir. Halbuki, bayanlar bir bilseler ciltteki kırışıklıkların oluşumunda ve artmasının arkasında az su içmenin yattığını… Yeterli oranda su içenlerde yaşlanma daha yavaştır. Cildin taze ve canlı görünmesinde vücudun ihtiyacı olan yeterli suyun alınması çok önemlidir. Günde en az bir buçuk litre su içmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Susayınca su içilir diye bir kural yoktur. İster susayınız ister susamayınız, gün boyu en az bir buçuk litre su içmeyi ihmal etmeyiniz. Hele gece yatağa giderken içeceğiniz bir bardak suyun hikmeti saymakla bitmez… Normal kilosu olanlar, fazla kilosu olanlara göre vücutlarında daha fazla su tutarlar. Normal kilonun üzerine çıkıldıkça vücut daha az su içerir.

Doğru giyinmenin püf noktaları



Kısa boy, dar omuzlar, geniş kalçalar...Herkesin bir kusuru var! Önemli olan bunları gizlemenin yolunu bilmek.


KISA BOYLUYSANIZ...

Pantolon: Eğer vücudunuzun üst kısmını uzun göstermek istiyorsanız düşük belli pantolonlar tercih etmelisiniz. Bacaklarınızı olduğundan uzun göstermek için ise yüksek belli ve düz inen pantolonlar seçin. Kontrast renklerden ve iri desenlerden kaçının. Canlı renkleri üstünüzle aynı tonlarda olmak kaydıyla rahatlıkla kullanabilirsiniz.


Ceket ve gömlek: Fazla uzun veya belde biten kısa ceketlerden kaçının. Bele oturan ve kalça hizasında kalan modeller seçin. Düşük belli bir pantolon giymek istiyorsanız üzerine saçaklı, püsküllü veya payetli bir gömlek kullanabilirsiniz. Altla üst arasında renk kontrastları yapmayın, illa bir kontrast yapmak istiyorsanız, kumaş türü kontrastları uygulayın: ipek bir elbise üzerine jean ceket gibi.


Elbise: Tek renk ve düz kesim elbiseler silueti daha uzun gösterir. Ayrıca kadınsı ve seksi kesimleri de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Etek boyu baldırların ortasına hatta topukların hemen üstüne kadar inebilir.


ŞİŞMANSANIZ...

Pantolon: Pantolonlarınızı mümkün olduğunca krep gibi dökümlü kumaşlardan seçin.


Üst: Özellikle pantolon üzerine, bacaklarınızın üst kısmına dek inen uzun tunikler giyin. Göz alıcı, dikkat çekici büyük desenler yerine tek renk ve koyu tonları tercih edin. Dekolte kullanmaktan kaçınmayın ama kalın ve belinizi saran kemerlerden Kaçının!



Ceket: Dökümlü kumaşlardan olanları tercih edin; mümkünse önünü iliklemeden giyin. Ceketlerinizde büyük vatkalar yerine daha küçük, omuzlarınızı hafifçe yükseltecek vatkalar kullanın.


Elbise - etek: Asla vücudunuzu sarmamalı: streç kumaşlara veda edin! Vücuda yapışmayan, uçuşan kumaşlar idealdir. Renk olarak daha çok tek renk ve koyu tonlar kullanın. Emprime seviyorsanız minik desenlileri tercih edin. Etek boyu baldırlarınızın hemen altına dek inmeli; daha uzun boylar da rahatlıkla kullanabilirsiniz.


GENİŞ KALÇALIYSANIZ...

Pantolon: Geniş pantolonlarla kalçalarınızı kamufle etmeye çalışmayın. Dökümlü kumaştan dikilmiş, düz kesim pantolonlar giyin. Her zaman koyu ve tek renk tercih edin. Asla ve asla tayt giymeyin!


Üst: Üstünüz ince ve kalçalarınız genişse, vücudunuzdaki bu farkı yok etmeniz gerekiyor. O halde, dikkati vücudunuzun üst kısmına çekecek tarzda gömlek, kazak, tişört vb. giymekte tereddüt etmeyin. Çiçekler, geometrik şekiller, karışık renkler, hatta büyük aksesuarlar kullanın, minik dekolteler uygulayın. Göz ve dudak makyajına ağırlık verin.


Elbise - etek: Eteklerinizde dökümlü kumaş ve nötr renkler (siyah, gri, bej gibi) kullanın. Verev kesim ve büzgülü modellerden kesinlikle kaçının. Bel oyuğu kalçanın hemen üzerinden başlayan kesimler tercih edin. Elbisede dikkat etmeniz gereken nokta, göğüslerinizi belirginleştirmek, kalçanızı ise saklamaktır. En doğru model, bel hattı olan ama bele fazla oturmayan, kalça yuvarlağını çıkarmayan düz kesimlerdir. Diz altı etek boyu en ideal olandır.


BOYUN DEKOLTESİ

Boynunuz uzunsa, her tarzı uygulayabilirsiniz. Özellikle, yuvarlak açılmış dekolteler ve boyna bağlanmış küçük bir fular çok hoş duracaktır.


Boynunuz kısaysa, “V” yakalı bluzlar veya “V” açılmış dekolteler tercih edin; boynunuz daha uzun görünecektir. Fular kullanmamaya çalışın; boynunuzu iyice kısaltıp omuzlarınıza gömülmüş gibi gösterir. Bunun yerine omuzlarınıza bir şal alın; böylece “V” dekolteniz de kapanmamış olacaktır.


OMUZ DEKOLTESİ

Omuzlarınız kareyse, asimetrik omuz dekolteli veya kolsuz kıyafetler seçin.


Omuzlarınız yuvarlaksa, ince askılı giysiler sizin için idealdir.


Omuzlarınız düşük ve darsa, reglan kollu kıyafetler giymeyin. Omuz başlarını ortaya çıkaran, derin kol oyuğu olan giysiler omuzları daha geniş gösterir.


AYAKKABI SEÇİMİ

Topukta esas, kıyafetin etek uzunluğudur. Diz ve diz altı hizasındaki bir etek uzunluğuyla 7 cm.den uzun bir topuk giyilebilir. Mini bir etekle daha alçak topuk kullanmak gerekir.


Şişmansanız, vücudunuzla oransızlık yaratmamak için yüksek topuktan kaçının, orta boy topuk idealdir.


Kısa boyluysanız, yüksek ve ince topuk vücudunuzda dengesizlik yaratır, eğri ve kambur bir görünüm verir. 5-6 cm.lik bir yükseklik yeterlidir.


Uzun boyluysanız, yine de çok düz ayakkabılar seçmeyin. Az da olsa biraz topuk siluetinize çekicilik katacaktır.


TEN VE SAÇINIZA En uygun renkler

BUĞDAY TEN-SARI SAÇ

En uygun renkler

Toz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili


Kaçının!

Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.


AÇIK TEN-SARI SAÇ

En uygun renkler

Toz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili.

Kaçının!

Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.


AÇIK TEN-KIZIL SAÇ

En uygun renkler

Yeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi.

Kaçının!

Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.


AÇIK TEN-KAHVERENGİ SAÇ

En uygun renkler

Yeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi.

Kaçının!

Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.


KOYU TEN-SİYAH SAÇ

En uygun renkler

Pembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.

Kaçının!

Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.


AÇIK TEN-SİYAH SAÇ

En uygun renkler

Pembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.

Kaçının!

Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.


BUĞDAY TEN-KAHVERENGİ SAÇ

En uygun renkler

Kırmızı ve yeşil tonları ile kavuniçi, kiremit rengi, doreli bej, toprak sarısı ve turkuaz.

Kaçının!

Maviye çalan tonlar, fuşya, duman grisi gibi renkler içlerinde dore tonları barındırmadıkları için saç ve ten renkleriniz için fazla soğuk.


İŞ HAYATINDA GİYİM

KIYAFET SEÇİMİ

Çalışan bir kadınsanız biraz erkek egemen bir ortamdasınız demektir. Bu durum asla kadınca giyinmenizi engellememeli, kadınlığınızı gölgelememeli. İş hayatında giyinmenin altın kuralı, iş kolunuzun geleneklerine uygun ama kendinizi yansıtan bir tarz belirlemenizdir. İşinize ciddiyetle yaklaşımınızı ve becerinizi vurgulayacak zarif, temiz, uyumlu ve iyi dikilmiş kıyafetler seçin. Etek, pantolon takımlar, gömlekle kombine edilmiş etek ve pantolonlar, düz kesim elbiseler ideal olanlardır.

Hoşunuza gitmeyecek bir konuma düşmemek için çok kısa etekler, vücudunuza yapışan kıyafetler ve derin dekolteler kullanmayın.


RENK PALETİ

Çok canlı renkler seçmeyin ama kendinizi gri tonları içine de hapsetmeyin. Evet, gri, iş hayatında çok alışıldık ve ağırlık veren bir renk ama aynı etkiyi bırakabilecek başka renkler de var. Yeşil, bordo, lacivert, siyah, kahverengi, bej, toprak tonları ve lâl gibi renklerle gardırobunuzu çeşitlendirin.


AKSESUARLAR

Her detayı düşünün! Ayakkabılarınız topuklu veya topuksuz olabilir ama mutlaka temiz ve cilalı olmalı. Çantanız hem kıyafetinizle uyumlu hem de çalıştığınız iş koluna ve konumunuza uygun olmalı: boncuklu bir çanta ile bankacılık sektöründe çalışmanız pek uygun olmaz! Abartısız ve zarif takılar kullanın; ama annenizin inci kolyesi ile de kendinize olduğunuzdan daha yaşlı bir hava vermeye çalışmayın!


MAKYAJ

Canlı renklerden, koyu ve yoğun uygulamalardan mutlaka kaçının. Sade ve doğal bir makyaj yapın: gözlere hafif gölgeler, 2 kat rimel, biraz allık ve ruj.


SAÇ

Saç, genel görünümde son derece etkilidir. Asla yağlı, kirli ve boyası gelmiş bir saçla işe gitmeyin. Rahat etmek için saçınızı toplayın; böylece sürekli düzeltmek zorunda da kalmazsınız. Kibar, kıyafet renginizle uyumlu tokalar tercih edin: payetli kelebek tokaları günlük hayatınıza bırakın!


PARFÜM

Asla ağır kokular kullanmayın. Hafif, çiçeksi aromalardan yapılmış parfümleri tercih edin. Parfümünüzle banyo yapmayın, az sıkın, gerekirse tazelersiniz.


YANINIZDA BULUNDURUN!

Ne olur ne olmaz diyerek el çantanızda bulundurmanız gerekenler:

yedek bir çift çorap

küçük bir ayakkabı cila süngeri

iplik ve dikiş iğnesi

diş fırçası ve macunu

saç fırçası

törpü

kağıt mendil

ve elbette makyajınızdaki parlamaları rötuşlayacak hafif bir pudra, dudak boyanızı gün içinde tazelemek üzere rujunuz ve parfümünüz.


HATIRLATMALAR

Kendinizi sevin, kendinize güvenin ve gülümseyin. Gülümseyen bir yüz, aydınlık bakışlar ve güvenli bir tutum sizi her zaman olduğunuzdan daha şık ve bakımlı gösterecektir.


Yürürken de otururken de dik durmaya özen gösterin.

Giysileriniz temiz ve ütülü olsun.

Renk uyumuna dikkat edin. Küçük aksesuarlarla kıyafetlerinizi hareketlendirin.

İçinde rahat olmadığınız giysiler ve ayakkabılar giymeyin.

Ayakkabılarınızı sık sık temizleyin ve cilalayın. Topuğu yenmiş, deforme olmuş ayakkabılar giymeyin.

Saç, el ve tırnaklarınızdaki bakımsızlık şıklığı zedeleyen unsurlardır. Saç boyanıza ve temizliğine dikkat edin, el ve tırnaklarınıza özen gösterin.

Takılarınız hem kıyafetinizle hem de birbirleriyle uyumlu olmalı. Sarı ve beyaz takıları bir arada kullanmayın (altın bir kolye, gümüş küpeler gibi). Ağır takılarla daha hafifleri de bir arada kullanmayın (boncuk bir bilezik ve pırlantalı bir yüzük gibi)


Kaynak: Vekozmetik

Gün yüzüne çıkmayan solaryum zararları



Güneşin etkisini yitirmesiyle popülerleşen solaryum aslında cilde çok önemli hasarlar veriyor ve en önemlisi cilt kanserine sebep olabiliyor.


Cosmopolitan'ın bu konuda yapılan son araştırmaları derlediği yazıya göz attıktan sonra solaryuma girmeden önce bir kez daha düşüneceksiniz

Solaryumun zararlarıyla ilgili bilgilendirici konular basında sık sık işleniyor.


Ağustos 2009 tarihli bir bilimsel araştırma, solaryumla ilgili şüpheleri bir kez daha haklı çıkardı. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi'nin sunduğu rapora göre, solaryumun kanserojen etki yarattığı kesinleşti. Araştırmadan çıkan asıl çarpıcı sonuç ise şu: Eğer 30 yaşınızdan önce solaryuma girmeye başladıysanız, cilt kanseri olma riskiniz de yüzde 75 oranında artıyor.


YASAL ÖNLEMLER GELİYOR

Solaryumun zararları konusunda Avrupa da çözüm arayışında. 90'lı yıllarda solaryum kullanımında patlama yaşanmasının, kıtada cilt kanseri vakalarındaki artışta etkili olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği bünyesinde çalışmalar yapan Avrupa Komisyonu da solaryumla ilgili çarpıcı sonuçlar elde etmiş. Bu ülkelerde özellikle gençler arasında solaryum kullanımının yaygınlaşması Avrupa Birliği'ni harekete geçirmiş.


Hatta Avrupa Komisyonu'nda şu günlerde solaryum kullanımı konusunda yasal önlemler de alınma aşamasında. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden uzman doktor David J. Leffell'e göre artık ultraviyole ışınlarının kansere sebep olma süreciyle ilgili bir soru işareti kalmadı. Leffell, "Bunun aksini iddia edenler ya dürüst değiller ya da işlerine gelmediği için bu gerçeği görmezlikten geliyorlar. Bu durumda sorumluluk tamamen kişiye ait" diyor. Cosmopolitan dergisi de, tüm bu uyarılar doğrultusunda, dünyanın en iyi dermatologlarının önerileriyle solaryum kullanımı konusunda yanlış bilinenleri derledi. Solaryuma girmeden mutlaka okuyun...


MİT 1

SOLARYUM KANSERE SEBEP OLMAZ

Yapay ultraviyole ışınlarının kansere sebep olduğuyla ilgili bir kanıt olmadığı iddia ediliyor. Oysa 20'li yaşlardaki kadınlarda en sık görülen ikinci, 30'lu yaşlardaki kadınlarda ise en sık görülen üçüncü kanser çeşidi; cilt kanseri. Bu oranlar, güneşe aşırı derecede maruz kalındığını gösteriyor. Araştırmalar özellikle 15-16 yaşından itibaren UV ışınlarına maruz kalmanın melanoma sebep olduğunu gösteriyor. Son yıllarda cilt kanserindeki bu artışın sebebi, solaryumun yaygınlaşmasına bağlanıyor.


MİT 2

KENDİNİ İYİ HİSSETMENİ SAĞLAR

Bunu savunanlar, ışığın modu yükselttiğini ve endorfin hormonu salgılanmasını artırdığını savunuyorlar. Evet, bronz bir görünüm insanın kendisini daha iyi ve seksi hissetmesini sağlayabilir. Ama bu psikolojik etkilerin yanı sıra kanser oluşumunu artırması, kırışıklıkları fazlalaştırması da önemli değil mi sizce? Siz en iyisi 15 koruma faktörlü kreminizi sürüp, açık havada yürüyüş yapmakla yetinin.


MİT 3

D VİTAMİNİ KAYNAĞIDIR

D vitamini kemiklerin ve kasların gelişimini sağlar. Günlük ihtiyaç ise gün içinde alınan güneşten karşılanabilir boyuttadır. Bu da vücudun otomatik olarak D vitamini üretmesini sağlar. Brown Üniversitesi'nden ve Amerikan Kanser Araştırma Derneği'nden profesör Martin Weinstock'a göre fazla UV ışınlarından daha fazla D vitamini alınmıyor. Ayrıcı solaryum cihazlarında ne kadar D vitamininin vücuda verildiğini gösteren bir ölçü birimi bulunmuyor.


MİT 4

GÜNEŞ IŞINLARINDAN DAHA AZ ETKİLENİRSİNİZ

Solaryumu savunanlar, solaryumlu bir cildin güneşten daha az etkilendiğini söylerler. Bu doğru; bronz bir cilt güneşten daha az etkilenir. Ama asıl problem cildinizin zarar görüp görmediğidir. Mount Sinai Tıp Fakültesi'nden Albert Lefkovits, solaryumun bir zararını da şöyle açıklıyor: "Açık renkli kişiler güneşe çıkınca ıstakoz gibi kızarabilir ama solaryumu tercih ettiklerinde de ciltlerini kurutabilirler."


MİT 5

SOLARYUM GÜNEŞE GÖRE DAHA GÜVENLİ

Bu mitin savunma noktası, solaryum ışığının altında geçirilen sürenin önceden belirlenebilir olması ve cilt tipine göre seçilmesi. Bu nedenle UV ölçüsünü siz belirlerseniz hem istediğiniz renge kavuşursunuz, hem de fazla yanmayı engellemiş olursunuz. Ama Doktor Weinstock bu kontrolün olması gerektiği gibi yapılmadığını söylüyor. Dr. Rigel ise solaryumda kullanılan ışınların doğal güneş ışınlarına göre 2-3 kat daha etkili olduğunu belirtiyor.


BRONZLAŞMAK İÇİN ALTERNATİFLER

Solaryuma alternatif olarak otobronzan kremleri de kullanabilirsiniz. Ancak uygulama yaparken, ürünü homojen olarak sürmeye dikkat edin. Aksi takdirde çok yapay bir görüntü oluşabilir. Ayrıca, güneşlenmeye çıkmadan önce alınan betakaroten kapsüllerin de cildi güneşe hazırladığı iddia ediliyor.

Selülit Tedavisinde Madonna’nın Yöntemi



Dünyada ilk uygulaması ünlü şarkıcı Madonna üzerinde yapılan ve popülerliği hızla artan AWT cihazı; etkili sonuçları sayesinde hızla yükselen bir trendle selülit tedavisinde en tepeye yerleşmiştir.

AWT cihazının çalışma prensibi şimdiye kadar ki selülit tedavileri için üretilmiş cihazlardan oldukça farklıdır. Akustik Dalga Terapisi (AWT) selülit için yeni bir yaklaşım getirmektedir. AWT selülitin başlıca iki nedeni üzerine etki gösteren tek uygulamadır. Şok dalgaları hem fibröz septa ve yağların alt dermis içinde oluşturduğu çıkıntılar üzerinde etki gösterirken, hemde üretilen şok dalgaları deriden ve yağlardan geçerek fibröz septayı kollajenden ayırarak deriyi serbest bırakmakta ve bu sayede daha düzgün bir yüzey oluşmasını sağlamaktadır.

Derinin Kıvrılmış Görünümü:

AWT aynı zamanda dermisin kalınlaşmasına ve yağ tümseklerinin azalmasına da yardımcı olmaktadır. Ultrason görüntüleri tedaviden sonra cildin yeni kollajen oluşumu ile kalınlaştığını doğrulamaktadır.

Dermisin kalınlaşması cilt içine doğru çıkıntı oluşturan yağ tabakalarını azalmasına yardımcı olmakta ve ayrıca selülitli görünümü de azaltmaktadır. Selülite yol açan başlıca nedenlerin ikisi üzerinde de etkili olan AWT selülitli görünümün iyileştirilmesinde eşsiz bir tedavi yöntemidir.

AWT ile selülitin yanı sıra bölgesel yağ fazlalıkları ve cilt gevşekliği sorunu da birlikte çözüm bulmaktadır. Cilt elastikiyetindeki artış 3. ayda %71,6 olarak bildirilmiştir. Genetik olarak erkek vücudunda 18 milyon kadın vücudunda ise 21 milyon yağ hücresi vardır ayrıca kadın bedeni lenfatik dolaşım açısından daha yavaştır. Bunların sonucunda lipogenez yani yağ yapımı da daha yüksek ve kolaydır. AWT ile bu kısır döngü tamamen tersine dönmekte lipoliz artmakta ve ödem çözülmektedir. Selülitteki iki büyük sorun ödem ve yağ birikmesidir. Verilen şok dalgaları direk yağ dokuda çözülme sağlar. Lenfatik damarlarda ise özel metabolitlerin açığa çıkıp geçirgenliğin artmasıyla ödem sorunu da çözülmüş olur.

Selülit Tedavisinde Kullanılan Yeni Cihazlar:

Yıllar boyunca selülit birçok farklı yöntemle tedavi edilmeye çalışılmış, ama bu tedavilerden birçoğundan tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Günümüzde ise AWT CelluActor ve D-actor ile önemli bir yeni buluşun temsilcisi konumundadır.

Radyal Şok Dalgası Terapisi:

Radyal başlıkta, AWT şok dalgasının üretilmesi için cihazın içindeki bir hava bölmesinin iç kısmına yerleştirilmiş olan bir paletten faydalanılmaktadır. Bu palet tarafından kısa süreli ve güçlü bir vibratör hissi veren şok dalgaları üretilmektedir. Bu şok dalgası septayı ikiye ayırmakta ve dermal kollajeni arttırmaktadır. Radyal başlık aynı zamanda acının kontrol edilmesinde de kullanılmaktadır. Bu başlık sinir hücrelerini uyarmakta ve tedavi bölgesindeki kan akışını arttırmaktadır. Bu tedavinin daha rahat yapılmasını mümkün kılmaktadır. Ayrıca bu radyal başlık, egzersize gerek kalmaksızın yüksek frekanslarda kas tonusunu da arttırmaktadır.

Planar Şok Dalgası Terapisi:

Planar başlıkta ise AWT terapisini oluşturan bir elektrik mıknatısından faydalanılmaktadır. Bu, çok kısa süreli ve yüksek enerjili bir şok dalgası meydana getirmektedir (bu dalganın süresi nano-saniyelerle ölçülmektedir). Yüksek enerjili şok dalgasının hastaya çok kısa bir süre ile uygulanması nedeniyle terapi hemen hemen ağrısızdır. Bu yüksek enerji ile fibröz septalar birbirinden ayrılmaktadır. Ayrıca alt dermis içindeki kollajen de uyarılmakta ve böylece yağ tümsekleri azaltılmaktadır. Enerjinin bir kısmı tedavi uygulanan alanın yakınındaki yağ hücrelerine dağılmaktadır. Enerjinin bu şekilde dağılması ile yağ hücreleri sahip oldukları içeriğin bir kısmının erimesi nedeniyle incelmektedir.

AWT terapisi uygulama şekli:

AWT de tedavi ağrısız son derece konforludur. Selülit için öngörülen tedavi şekli haftada 2 olmak koşulu ile sadece 3 haftadır. Kontrollügruplarda yapılan çalışmalarda tedavi öncesi ve sonrası alınan kan örneklerinde serbest yağ asitlerinin ve gliserolün yani yağ doku parçalandığında açığa çıkan ürünlerin anlık arttığı biyokimyasal olarak kanıtlanmıştır.

Şok dalgaları önce ve sonrası cildin sıkılaşması yağ doku kaybı gerçek ve bilimsel olarak gösterilebilir. Cilt sıkılaşması ve yağ doku kaybı nedeniyle özel bir diyete gerek kalmadan bölge başına % 5-12 arasında incelme sözkonusudur. Şok dalgalarının cilt sıkılaşmasındaki başarısı da özel bir başlıkla daha yüzeyel uygulama ile cilt gençleştirmede güvenle kullanılmaktadır.