19 Ağustos 2010 Perşembe

Bebekler Yanlış Besleniyor



Her yıl ortalama 1 milyon 300 bin bebeğin doğduğu Türkiye’de, bebeklerin yanlış beslenmesine bağlı demir eksikliği ve bunun sonucunda da zihin ve gelişme geriliği gibi ciddi sonuçlar görülüyor.


0-12 bebek beslenmesinde yaygın biçimde kullanılan inek sütü, Türkiye’de her 2 bebekten 1’inde görülen demir eksiliğinin başlıca sorumlusu. Dünya geneliyle karşılaştırıldığında bebeklerde demir eksikliği görülen ülkelerin başında gelen Türkiye’de, buna bağlı ‘zihinsel ve fiziksel gelişim geriliği’ yaşanıyor.


10 aylık 2 bebekten 1’i inek sütü içiyor.

Türkiye’de anne sütünün yeterli olmadığı noktalarda bebeğe inek sütü verme yaygın bir alışkanlık. Araştırmaya göre; Türkiye’de 0-3 ay döneminde bebeklerin inek sütü ile beslenmesi %2.2 düzeyindeyken; 10-12 ay arasında bu oran %47’ye ulaşıyor. Kısaca; Türk bebekleri anne sütünden inek sütüne dünyaya oranla daha erken geçiyor.


Bebeklerin her gün 500 ml. anne sütü ya da formül süte ihtiyacı var!

Dünya Sağlık Örgütü (WHO); ek gıdalara başlansa bile bebeklerin her gün 500 ml. anne sütüne ihtiyaç duyduğunu açıklıyor. Sağlık otoriteleri, anne sütünün olmadığı ya da yetersiz olduğu durumlarda ise bu eksikliği kapatabilmek için bebeğin ihtiyacına uygun olarak hazırlanmış formül sütlerinin bebek beslenmesi için en ideal seçim olduğunu vurguluyor.


Türk bebeklerinin ek gıdaya başlama yaşı çok düşük!

Tüm dünyada bilim adamları bebeklerin ilk 6 ayında sadece anne sütü ile beslenmesi görüşünü benimsiyor. Türkiye’ye bakıldığında ise; 2-3 aylık bebeklerin %28’si anne sütü ile birlikte su aldığı görülüyor. 4-5 aylık bebeklerin yüzde %9,5’i ve 6-8 aylık bebeklerin %20’si ise anne sütü almıyor.

Hamilelikte diş bakımı



Ağız ve diş sağlığı her dönem olduğu gibi hamilelik döneminde de dikkat edilmesi gereken bir durum. Gerekenler yapılmazsa bu dönemde diş kaybı bile olası…


Kadınların hamilelik döneminde ağız ve diş yapısı biraz daha hassaslaşır. Bu dönemde gerekli önlemler alındığında diş sağlığında herhangi bir sorun oluşmayacaktır.


Fakat günümüzde diş sağlığına önem yeteri kadar verilmediği için hamilelik döneminde bazı kulaktan dolma bilgilerle diş bakımı yapılmaktadır. Ağız sağlına özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönemde yani hamilelikte başvurulan yanlış yöntemler sebebiyle bazen sağlıklı dişler bile kaybedilmektedir.


‘Her hamilelik bir diş kaybettirir’ düşüncesi yüzünden çürük dişe razı gelmek, hamileyken diş taşı temizliği yaptırmamak, ağrı yapsa bile çürük dişi tedavi ettirmemek, gebelikte ağız gargarası yapmamak hamilelik döneminde ağız ve diş bakımında yaygın olarak yapılan hataların başında gelmektedir. Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu hamile olan veya hamile kalmak isteyen bayanlara ağız ve diş sağlığı konusunda bilgiler verdi.


Hamilelik gingivitisi nedir?

“Gebelik döneminde diş etlerinde şişlik ve kızarıklar olabilir. Bu dönemde diş etleri oldukça hassas olduğu için kanamalar diş etinde kanamlar oluşur. Hamile kadınlarda sıklıkla gözlenen bu durum östrojen ve progesteron hormon salgılarının artmasından kaynaklanır.


Genelde hamileliğin ilk 3 aylık döneminde başlayarak hamileliğin son 3 aylık dönemine kadar devam edebilir. Gerekli olan günlük diş bakımı yapılmadığı taktirde diş etinde oluşan iltihap artış gösterebilir. Eğer hamile olmadan önce dişlerde bir iltihaplanma var ise gebelik döneminde periodontitise ilerleyebilir. Hamile kadınlarda “hamilelik tümörü” geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin tahrişi sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Eğer hastanın çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa diş hekimi tarafından alınmalıdır.”


Hamilelik Döneminde dental tedaviler ne zaman uygulanmalıdır?

“Hamileliğin ilk üç ayında bebeğin organ gelişimi gerçekleştiğinden dolayı dental tedavilerden kaçınılmalıdır. Fakat diş ağrısı oldukça şiddetli ve dental tedavi uygulanmadığında daha çok problem yaşanacaksa diş hekimi, hastanın kadın doğum uzmanı ile görüşerek tedaviyi hastaya zarar vermeyecek şekilde uygulayabilir.


Hamileliğin 4 ve 6 aylık dönemlerinde diş tedavilerinin uygulanması en doğru zamandır. Bu dönemde kanal tedavisi, diş çekimi dolgu gibi ertelenmesi mümkün olmayan işlemler rahatlıkla uygulanabilir.

Hamileliğin son üçüncü ayında erken doğum riski yaşanabileceğinden acil olmayan dental tedaviler dışında herhangi bir işlemin uygulamaması daha iyi olacaktır.”


Hamilelik döneminde anestezi uygulaması, röntgen çekimi ve antibiyotik kullanımı zarar verir mi?


“Gebelik döneminde sınırlı uyuşturma kullanımında üretici firmanın uyarıları dikkate alınmalıdır. Eğer herhangi bir zarar tespit edilmemişse uygulanmasında bir sakınca yoktur. Aynı şekilde ağrı kesici gibi ilaçlarda üretici firmanın uyarıları doğrultusunda uygulanmalıdır. Antibiyotik olarak Tetrasiklin gurubu antibiyotikler alınmamalıdır.


Tetrasiklin gebelik sırasında alınırsa bebeğin dişlerinde “tetrasiklin renklenmeleri” dediğimiz renklenmeler oluşur. Röntegen çekimi acil değilse uygulanmamalıdır. Eğer ki acil olan bir diş tedavi uygulaması ise anne adayına önlük giydirilmeli ve hızlı film kullanılmalıdır. Aynı zamanda düşük doz uygulaması yapılmalıdır.”


Hamilelik döneminde ağız bakımı nasıl yapılmalıdır?

“Hamilelik döneminde de günlük ağız bakımı aksatılmamalıdır. Günde iki kez dişler fırçalanmalı ve fluorid içeren bir diş macunu ile fırçalamak, diş aralarının diş ipi ile temizlenmesi yeterli olacaktır. Aynı zamanda ılık tuzlu su ile gargara yapılarak diş etleri rahatlatılabilir.


Hamillik döneminde kusma sıklıkla karşılaşılan bir durumdur fakat kusmadan sonra dişler fırçalanmamalıdır. Ağız bol su ile çalkalanmalıdır. Çünkü kusma sonucu oluşan mide asidi, fırçalama etkisi ile beraber dişlerde aşınmalar oluşturabilir. Ancak bir saat sonra dişler fırçalanabilir.”


Hamilelik döneminde dişler daha çabuk çürür mü?

“Hamilelik döneminde “annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği” inancı kesinlikle doğru değildir. Bu kulaktan duyma bir bilgidir. Hamilelik döneminde ağız yapısı daha hassaslaşır ve çürük oluşumuna daha rahat zemin hazırlayabilir.


Fakat diş çürüklerinin asıl nedeni anne aydının şekerli ve tatlı yiyecekleri hamilelik döneminde daha çok tüketmesi ve yeme işleminden sonra diş fırçalama işlemini genellikle ihmal etmesidir. Hamilelik döneminde hormonal değişiklikten dolayı daha çok diş bakımına özen gösterilmeli aynı zamanda kusma işleminden sonra ağız bakımına daha çok dikkat edilmelidir. Uyarıların dikkate alınmaması durumunda diş çürümelerinin oluşması ve diş kayıplarının görülmesi olağandır.”


Hamilelik döneminde diş sağlığı açısından hangi besinler tüketilmelidir?

“Anne ve bebeğin diş sağlığı açısından fosfor ve kalsiyum yönünden zengin meyve, sebze, tahıl, süt ve süt ürünleri ile et, balık ve yumurta gibi ürünler dengeli olarak alınmalıdır. Şeker ve tatlı ürünler mümkün olduğu kadar alınmamalı, kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan besinlerden kaçınılmalıdır.”

Kaynak: Cnnturk.com

Suda Doğum Hakkında Bilmedikleriniz



Suda doğum sıcak su içeren bir küvette doğumun gerçekleşmesidir. Suda doğumu savunan merkezler suyun sakinleştirici ve kas gevşetici etkilerinin doğumu kolaylaştırdığını ileri sürmektedir. Bu merkezlerde bazı gebeler doğum eylemini (doğum öncesi rahim ağzının açıldığı ve ağrıların olduğu dönem) suda yaşarken doğum için dış ortamını seçmektedir. Bazı gebeler ise doğumu da suyun içinde gerçekleştirmektedir.


Suda doğumu gerçekleştiren merkezler suda doğumun doğumu kolaylaştırdığını ve fetal komplikasyonları azalttığını iddia etmektedir. Ancak suda doğumun su dışında doğuma üstün olduğunu gösteren hiçbir bilimsel veri yoktur. Karşılaştırmalı inceleme yapılan araştırma sayısı da sınırlı sayıda merkezde uygulanması nedeniyle yeterli değildir.


Suda doğumun anneye faydaları nelerdir?

*Suda doğumu uygulayan merkezler suyun rahatlatıcı etkisinin gebenin enerjisini arttırdığını ve doğum eyleminin hızlandırdığını ifade etmektedir.


*Suyun kaldırma gücü nedeniyle gebenin hareket kabiliyeti artmakta,kan dolaşımı hızlanmakta ve rahim kasılmaları etkin olabilmektedir. Bunun sonucunda gebenin duyduğu ağrı azalır ve bebeğe iletilen oksijen artar.

*Gebenin kaygı ve korkusunun azalması kan basıncının artmamasını sağlar.

*Su gebenin vücudunda üretilen ,mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin gibi etki göstererek stresi azaltır.


*Su perinenin elastik olmasını sağlayarak doğuma bağlı zorlanmayı azaltır.

Suda doğumun bebeğe faydaları nelerdir?

*Amniotik kese içindeki benzer ortamı sağlar.

*Doğuma bağlı stresi azaltarak bebeğin sıkıntıya düşme olasılığını azalttığını iddia edilmektedir.


Suda doğumun riskleri nelerdir?

Suda doğum son 20 yılda popüler olmakla birlikte yaygın değildir. Annenin kan dolaşımına suyun girmesi sonucu teorik de olsa su embolisi olasılığından bahsedilmektedir. İngiltere’de yapılan bir çalışmada olası su aspirasyonu ifade edilmiştir.Bebeğin doğum kanalından çıktıktan sonra akciğerlerine su soluması olasılığı vardır.Bu durum doğumdan hemen sonra suyun içinde sıkışmasıyla olur ve bebek suyu nefes olarak alır. Normalde bebek kanaldan doğduktan sonra hava ile solunum yapar ve ardından göbek kordonu kesilir. Bu nedenle suda doğumda bebek su yüzeyine çıkarıldığında göbek kordonu kesilmelidir ve kordonun bebek sudan çıkmadan ezilmemesine dikkat edilmelidir.


Suda doğum hangi durumlarda uygulanmaz?

*Herpes varlığında

*Makat gelişinde

*Çoğul gebelik,annede enfeksiyon ve kanama varlığında

*Erken doğum eyleminde

*Amniotik sıvıda mekonyum varlığında

*İri bebek olması durumunda

*Preeklampside uygulanmaz.

Göğüs Çatlaklarına Son



Anne adayı ve annenin ortak şikayeti olan göğüs çatlaklarının nedenleri, korunma yolları ve tedavisi.


Konu çatlaklar olduğunda bir kadını, başka bir kadından daha iyi kimse anlayamaz. Hemen hemen kadınların tümü, vücutlarının çeşitli yerlerinde oluşmuş çatlaklardan şikayetçi. Bu yazıda özellikle kadınların önem verdiği göğüs dekoltesinin düşmanı göğüs çatlaklarını ele alıyoruz.


Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek için Flavius Sağlık ve Güzellik Merkezi’nden Medikal Estetik Doktoru Uz. Dr. Sinan İbiş’le görüştük. Göğüs çatlaklarının gelişeceği bölgede, ilk olarak göğüs bölgesindeki ciltte gerilmeye bağlı kaşıntı ve karıncalanma hisleri duyulur. Ardından da pembe çizgiler belirmeye başlar. Bu dönemde çatlakların gelişmesini önleyici tedbirler almak, bu pembe çizgileri tamamen ortadan kaldırabilir.


Önlem Almak

Çatlaklar, cildin aşırı gerilmeden dolayı yırtılmaya karşı ciltte oluşturduğu bantlar. Anlayacağınız bir onarım şekli. Özellikle cildin gerilmesine neden olacak durumların yaşandığı dönemlerde nemlendirici kozmetikleri düzenli kullanmak işe yarar.


Tedavi Yöntemleri

Yapılması gereken öncelikli tedavi, çatlak bölgesindeki elastikiyeti geliştirmek. Bunun için fototerapiler, lazer terapiler, metotlu karboksiterapiler, vakum terapiler, yüksek oranlı meyve asitlerinin uygulanması gibi birçok terapi türü genellikle birlikte gerçekleştirilir. Özellikle Nlite V lazer tedavisinde tedavi sonuçları çok daha başarılı. Elastikiyetin artırılmasına yönelik metotlu karboksiterapide önemli olan, gazın milyonlarca küçük baloncuklar halinde dokulara gönderilmesiyle dokularda esnemeyi sağlayacak elastin ve kolajen oluşumunun uyarılması.


İşte bu nedenle az sayıda bu özelliği olan karboksiterapi cihazları bu tedavide başarılı olabilir. Çatlak çizgilerinin hacimlerinin küçültülmesiyse ikinci sırada yapılması gereken işlem. Bunun içinse Nlite V lazer veya mikropeeling denilen yöntemlerle çatlakları oluşturan izlerin hacimleri küçültülür. Daha az orandaysa karboksiterapiler ve vakumterapiler kullanılır. Çatlakların üzerini örten deforme, ince ve parlak cildinse olabildiğince diri hale getirilmesi son aşamayı oluşturur. Bunun içinse çeşitli elektriksel yöntemler, meyve asitleriyle peelingler ve kozmetik bakım uygulamak gerekir.


Ne Zaman Başlanmalı?

Hamilelik ve süt verme dönemleri dışında her zaman, uzmanın uygun göreceği tedavilerin yapılması mümkün. Göğüs çatlaklarının oluşma zamanından hemen sonra gerçekleştirilen tedavilerde, sonuçlar daha başarılı. Hamilelik ve süt verme dönemindeyse genellikle koruyucu önlemleri almak ve klinik tedavileri ertelemek gerekir.

Şampaunlar Bebeğinizin Cildine Uygun mu?



Yenidoğan bebek banyosu konusunda, bebek cilt bakımı ürünleri pazarında lider konumda olan Johnson & Johnson firmasının görüşleri:

Johnson’s baby Ürün Müdürü Deniz Gürler, yaz mevsiminin gelmesi ve havaların ısınmasıyla birlikte annelerin bebeklerine daha sık banyo yaptırdıklarını belirtiyor ve ekliyor: “Banyo yaptırmak bebeklerin sağlıklı gelişimi için önemli olduğu kadar anneyle bebek arasındaki eşsiz bağın kurulması için de oldukça faydalı bir yöntem. Ancak özellikle yenidoğan bebekler söz konusu olduğunda ürün seçimine çok dikkat edilmeli”. Sözlerine yenidoğan bebek cildinin özelliklerini anlatarak devam eden Gürler, “yenidoğan bebeklerin cildi esnek ve yumuşak görünür ama aynı zamanda çok hassastır. Nemi daha hızlı alır ve daha hızlı kaybeder, bu yüzden de kurumaya ve tahriş olmaya daha yatkın olur. Cilt kuruluğu ise dikkat edilmezse alerjiye yol açabilir. Bu nedenle her banyoda yenidoğan cildine uygun ürün kullanılması ve banyo sonrası bebeğin cildinin mutlaka nemlendirilmesi gerekir” diyor.

2009 yılında yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’de annelerin %98’inin yenidoğan bebekleri için bebek şampuanı kullandıklarını, ancak saç için geliştirilmiş şampuanların yenidoğan bebek cildi için her zaman uygun olmayabileceğini, bu nedenle de yenidoğanlarda ürün seçiminin çok önemli olduğunu söyleyen Gürler, “bundan hareketle Johnson & Johnson olarak bugüne kadarki en yumuşak şampuanımızı geliştirdik. Johnson’s baby top-to-toe yenidoğanlara özel saç ve vücut şampuanı, yenidoğan bir bebeğin hassas cildine ve saçlarına uygun olması için saf su kadar yumuşak bir formüle sahip olan bizim en yumuşak ürünümüz” diyor.

Gürler, Johnson’s baby top-to-toe şampuanın sabun, alkol ve paraben içermediğini ve gerçek göz yakmayan formülü sayesinde yenidoğan bir bebeğin hem hassas cildinde, hem de saçlarında güvenle kullanılabileceğini ifade ediyor.

Kaynak: iVillage Türkiye

Doğuma giren babalar bebeğinden uzaklaşıyor mu?



Bugüne kadar eşlerine destek olmak için doğuma giren babaların, bebekleriyle daha sıcak bağ kurdukları düşünülüyordu ama İngiltere’de yapılan bir araştırma bu durumun tam tersi olduğunu ortaya çıkardı.


Birmingham Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre doğuma giren babalar, herkes telaş içinde uğraşırken eşlerinin ellerini tutmaktan başka bir şey yapmıyor. Bu da kendilerini yetersiz hissetmelerine sebep oluyor. Bu nedenle de bebekten uzaklaşıyorlar.


Araştırmanın sonucunun gerçeği ne kadar yansıttığını bilemiyoruz ama böyle müthiş bir deneyimi eşleriyle birlikte yaşamış olanların yorumlarını gerçekten merakla bekliyoruz. Sizce de bu deneyim eşinizi bebeğinizden uzaklaştırdı mı??


Kaynak: Posta.com.tr

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Güneş lekelerine dikkat



Yaz, deniz, güneş güzel ama beraberinde getirdiği bazı riskleri de unutmamak gerekir... Güneş lekeleri de bu risklerden biri ve güzelliğinizin de düşmanı...

Güneş altında çalışanlar ve bronzlaşmak için saatlerce güneşte kalanlar güneş lekesi riski altında. Güneş lekeleri ultraviyole ışınlarına maruz kalınmasıyla gelişen küçük, koyu sarıdan kahverengiye değişen pigmentte, cilt lezyonları olarak tanımlanıyor.

İlaçlar da etkili
Güneş ışınlarına maruz kalınmaya devam edildikçe renklerde koyulaşma daha belirgin ortaya çıkıyor. Bu lekeleri tetikleyen sadece güneş ışınları da değil. Son yıllarda moda olan solaryuma giren kişilerde de görülüyor. Acıbadem Hastanesi Bakırköy Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Rıfkiye Küçükoğlu ''Bu kahverengi lekeleri kişinin genetik özellikleri, hormonal durumu, sıvı gıdalar ve ilaçlar da etkiliyor''diyor.

Kanser riski
Güneşin deri kanseri oluşumuna neden olduğu da bilinen bir gerçek. UVB daha az etkili olmakla birlikte hem UVA hem de UVB buna neden oluyor. Bu nedenle kullanılan güneş koruyucu ürünlerin her iki ışına karşı da koruyucu filtre içermeleri gerekiyor. Deri kanserlerinin bir kısmı yavaşça gelişir, tehlike yaratmaz. Ancak bazı tipleri erken tanı konulmazsa ölüme neden olabilir.

Lekelere karşı ne yapmalı?
Güneş ışınlarının yoğun olduğu saatlerde güneşe çıkmayın. Yazın bulutlu havalarda da UV ışınlarının % 50' si yeryüzüne ulaştığından koruma önlemleri alınması gerektiğini unutmayın.
Sık dokuma ve renkli giysiler tercih edin. Ayrıca şapka ve gözlük de kullanın.

Güneşten koruyan ürünleri bilinçli kullanın. Güneşe çıkmadan yarım saat önce kremi uygulayın ve 3 saatte bir tekrarlayın. Deniz veya havuzlardan çıkınca, terleyince duş alarak tekrar krem sürün.

Beyaz tenlilerin, sarışın ve açık gözlü kişilerin, çocukların, yaşlıların ve güneşe duyarlılığı olanların her gün ve faktörü 30'un üzerinde olan güneş koruyucu kullanmaları gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. Buğday tenli ve esmerseniz SPF (Güneş koruma faktörü) 15 ve üzerinde olan ürünleri tercih edin.